Yalnız 12 Eylül’de Çok Güldük, Netekim!” başlığı bence biraz iğreti kalmış. “Anamın İncileri” başlığıyla öne çıksaydı kitap için bir avantaj olurdu. Çünkü kitabın içinde dernek tartışmalarını bir tarafa attığında kitaba damgasını vuran Ana’dır. Ana, sıradan bir insan olmasına rağmen her konuda cin fikirli, pratik zekalı bir kadın. Onun için de sorunlara çözüm üretiyor. Hastalanması da, doktora gitmesi de o pratik zekanın yansımasını hep gösteriyor. Işık saçıyor.
Bir noktada Yücel Sarpdere’nin “Abuzer”i, Necmettin Yalçınkaya’nın “Ana”sı olmuş. Her iki kitaptaki ortak özellik, bir insanın boyundan büyük sorunlara çözüm üretmesi. Bu da kitabı çekici kılıyor. Okuyucuya kitabı oku diyor. Kendini okutuyor da.
Şahsen kitabın bende bıraktığı iz 12 Eylül değil, Ana’nın pratik zekası, çözümleyici gücüdür! İster evde olsun, isterse sokakta olsun, dernekte olsun, her yerde Ana, çözümleyici güçtür! Saflığı, cahilliği, zekası, dobra dobra konuşması, bazen de kurnazlık yapması sıradan bir insanın yaşam gerçeğidir. Gelinleriyle, torunlarıyla ilişkisi, komşularıyla senli benli olmasıyla öykülere karakterini vermiş. O nedenle sıkmayan hoş bir kitap olmuş. Sıradan şeylerin devrimcilerin yaşamının dışında olmadığı da anlatılmış. Her insanın biraz sıradan olduğu da gösterilmiş. İnsanın sosyal, toplumsal gerçeğini vermiş. Aslında herkesi anlatmış.
Lenin’in “Sol Komünizm” kitabından hareketle devrimci hareketin çocukluğuna dair ironi yapılmış. Çin-AEP gerginliğinde Enver Hoca’nın takım elbiseli fotoğrafının olması Ana’nın cin fikrini tetiklemiş. Çocuklar bu size benzemiyor. Bu takım elbiseli nasıl “devrimci” deyivermiş. Buna benzer yığınla pratik üretkenliği var. Onun için de “Anamın İncileri” daha mantıklı, öne çıkarılması gereken bir durummuş. Çünkü, “12 Eylül’de Çok Güldük Netekim” sözü çok farklı bir çağrışım yapıyor. Oysa kitabı okuyanda 12 Eylül değil “Ana” kalıyor.
Yazara başarılar dileyip, eline sağlık diyelim. Önerimizi de yaptık.
Tahir Canan
Bandırma M Tipi Kapalı Cezaevi B-8 Koğuşu
Bandırma/BALIKESİR