Hastane bahçelerinde yaz sıcaklığında, kış soğuğunda perişan olan, yağmurda ıslanan, güneş altında kavrulan, asıl derdi şifa ararken olumsuz koşullar nedeniyle daha da zor durumda olan hasta ve yakınlarının sefil yaşamları ne olacak diye hiç düşündünüz mü?
Dünyanın birçok yerinde ve ülkemizin dört bir yanından, kilometrelerce yol kat edip Büyük Şehirlere (İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Mersin, Diyarbakır, Gaziantep, Van, Erzurum, Trabzon… ) gelen ve hastalıklarına derman arayanların yaşadıkları bu çaresizlik ve sefaletlerden onları kurtararak sıcak bir yuvaya kavuşturmak gerekmez mi?
Şifa ararken banklarında yatan, gazeteleri yorgan, ceket veya paltolarını yastık bazen de yorgan yapan, soğuğa, sıcağa, gürültüye, kavgaya karmaşaya aldırmadan sıkı sarıldıkları battaniyeleriyle umudu kovalayanların, günlerce -belki de aylarca- ev gibi kullandığı hastane bahçelerindeki görüntülerini hep birlikte izliyor ve görüyoruz.
Yani “Şefkat Evleri Projeleri’nin anlamı da değeri de büyük olmalıdır. Ve ben bu projenin değerinin hiçbir şeyle ölçülmeyecek olduğunu hissediyorum.
Şefkat Evleri Projeleri ihtiyaç sahibi hastalarımızı ve yakınlarına barınma, sabah kahvaltısı, akşam yemeği ve temizlik hizmetleri vermelidir.
Ayrıca içlerinde kullanabilecekleri mutfak, banyo, çocuk oyun odaları, televizyon ve dinlenme odaları olmalıdır. Ve konuklara uzman personeller hizmet vermelidir. Hasta ve yakınlarına moral geceleri düzenleyerek bir nebze de olsa sıkıntılarını gidermeye çalışılmalıdır.
Yol parası olmayan, içecek ve giysi sıkıntısı çeken ya da hastanelerdeki işlerini yapmakta zorlanan konuklarına her konuda yardımcı olmalılardır.
Buradan “Genel ve Yerel Yöneticilerimize” şunu ifade ederek yazıma son vermek istiyorum: Lütfen hepimiz biraz daha duyarlı olalım. Şefkat Evlerine daha çok ihtiyacımız var. Bu sorunu görmemezlikten gelmeyelim. Sosyal Devletin görevlerinden birisi de bu olmalıdır.
Saygılarımla… Ali Cemal Türkmen