hava daha tam aydınlanmadığından önce o kocaman gözleri, sonra dikkat edince de hırpani kıyafetler içinde, elleri yüzü kir ve yara bere içinde bir kadın gördüm. hiç hareket etmeden ağzımda dolandırdığım lokmaya bakıyordu. o baktıkça ağzımdaki lokma büyüyordu sanki. yerimden kalktım, yanına gittim. şaşırdı. ona vuracağımdan korkup elleriyle yüzünü kapattı. yavaşça elini tuttum. bu kez de ellerimize bakıyordu. gülümsedim ve içeriye getirdim.
karşımdaki sandalyeden bir beni bir tabağımı seyrediyor ve bana sanki uzaydan gelmişim gibi davranıyordu. garson bu durumdan hoşnut olmamış bir suratla yanımıza geldi. kadın için de bir kahvaltı söyledim. söylenerek ayrıldı yanımızdan. çayımdan bir yudum alıp bende ona bakmaya başladım. elleri soğuktan morarmıştı, parmağında tel gibi bir yüzük vardı ve sürekli onu çevirip duruyordu. gözleri kocaman ve masmaviydi. yanaklarında bıçak izleri, alnında da büyük bir yara vardı. burnu akıyordu. mendilimi cebimden çıkardım. ani hareketlerden korkuyordu bu yüzden yavaşça uzanıp burnunu sildim. beğenmemiş gibi tutup bir de koluyla sildi burnunu. ikimizi de komik gelmişti yaptığı. gülmeye başladık. bu arada kahvaltısı gelince nefes almadan tabağındakileri yemeğe başladı. daha rahat yiyebilsin diye ben de sigara içmek için kapının önüne çıktım. geri geldiğimde önündekileri bitirmiş, benim tabağımdakilere girişmişti. beni görünce utandı ve durdu. tabaklarımızı değiştirdim. garson çayları tazeledi. biraz daha rahatlamıştı. elindeki çay kaşığı ile tabağına şekiller çiziyordu.
''leyla'yı leyla yapan mecnun'dur'' dedi. yanlış duyduğumu sanıp ''efendim?'' diye sordum. ''leyla'yı leyla yapan mecnun'dur'' diye tekrarladı. benim salak salak baktığımı görünce ''seni sevendir seni güzelleştiren, yoksa çok çirkin bir herifsin sen'' diye devam etti. ''eyvallah...'' diye tebessüm ettim. ''bak, ben seni sevince nasıl da güzelleştin'' diyerek cebinden bir izmarit çıkardı. tam çakmağımı alıp yakacakken garsona bakışlarını görüp vazgeçti. ''sen güzel misin peki?'' diye sordum. ''şimdi evet'' dedi. ''birazdan sokağa çıkana kadar...''
sustuk...
ellerimi yıkamak için lavaboya gittim. ellerimi yıkarken ona para vermeyi, üstüne başına bir şeyler almayı düşündüm. fakat geri döndüğümde masada yoktu. etrafa bakındığımı gören garson ''gitti abi'' dedi. geçip yerime oturdum. tabağımda adını bile bilmediğim kadının yüzüğü ve peçeteye yazılmış bir not duruyordu. heyecanla notu okumaya başladım. ''her erkek cebinde mendil taşır, sadece içlerinden adam olanlar sevdiklerinin burunlarını silerler''
yüzüğü alıp dışarıya çıktım. yıllardır şiir yazan bir heriftim fakat kadının ömrümün üstüne yazdığı bu şiir kadar güzel bir şiirim olmamıştı. yüzüğün bana anlatacaklarını dinlemek için otelime doğru yürümeye başladım.
Yorumlar
Harika bir kısa öykü.
Harika bir kısa öykü. Emeğinize sağlık. Hikâyede mantıksız gelen tek nokta adamın kadının burnunu silmesiydi ama öykü bunun üzerine kurgulanmış. Tebrikler.