TOPLUM İÇİNDE KENDİNİ BULMAMIŞ BİR EKSİK OLUNMAMALI

Müslüm Aslan kullanıcısının resmi
Kendini tamamlayabilenler güçlüdür. Temelsiz, bilimsellikten yoksun, yüzeysel ve parçalı kalmayı yeterli görenler ise güçsüzdür. Bu imkanlar dahilinde var olan kişilik tablosu ise, imkanları olmayanlar ne durumdadır.
Toplum içindeki birey kendi kişiliğini güçlülük tanımına yerleştirecek denli bir bilinçsel donanıma sahipise prensip sahibi olma sıfatıyla özgün bakış açısı objektiftir demektir. Başka bir deyişle bu ikisini de sağlayabilecek, temelleri üzerine oturtabilecek bir yeterliliğe sahiptir anlamına varmak mümkündür.
 
Çevresinde gelişen sosyal, siyasal etkilerin psikolojinin üzerindeki yansımalarını göğüsleyerek irdeleyip bütün bu olanların kalabalığında kendi tavırlarının sahibi olarak bir duruş sergiler.
Bizim söylediğimiz kendi hayatını üzerinde temellendirebilecek kadar deneyim ile heybesine yolunu aydınlatacak kadar aydınlık yerleştiren bireyler içindir.
Olası çalkantılarda eğer birey çok yalpalayıp yaşanan depremlerle durmadan kırılmalar dağılmalar yaşıyorsa, kişilik hazinesinde ona dayanak oluşturacak payandalar biriktirmekten ziyade duygusallıklar ve kalitesi düşük deneyimler biriktirmiştir.
Sağ duyulu davranış her zaman sarsıntıları önler rotana girip en makul olan ile hareket etmeni sağlar.
Bilinçli kişilikt de etkilenir ama etkisiyle hemen yaşamsal gemisinin su almasına izin vermez.
O vakit şunu diyebiliriz, kişilik eğer etkilenip etkisizleşiyorsa güçsüzdür, bilinçsel kapasitesini tüketme yetisinden yoksundur. Lafı yaşamsal pratiğe kanalize etmesini bilmeyendir.
Eğer etkiyle kalıp baş aşağıya gidişe ipleri kaptırmadan daha güçlü bir performansla atağa kalkıp “öğrendiklerimi tamda hayata geçirme zamanıdır” diyorsa. Güçlüdür, kendini bilen ve her şeyini anında yerinde ve zamana yayarak kullanan biridir.
Gel gör ki çabuk etkilenen ve çabuk etkileyen bir zeminde hareket eden bir toplumsal yapı içindeyiz.
 
Bunu sebepleri çok net bir şekilde şudur; Temel ve bilimsel bir eğitim anlayışından ziyade oturmayan durmadan değişken, yüzeyselliğin yedirilmesi, parçalı ve birazda kendini tamamlamaya bireyin özlü çabasının insafına bırakmasındandır.
 
Kendini tamamlayabilenler güçlüdür.
Temelsiz, bilimsellikten yoksun, yüzeysel ve parçalı kalmayı yeterli görenler ise güçsüzdür.
Bu imkanlar dahilinde var olan kişilik tablosu ise, imkanları olmayanlar ne durumdadır.
 
Haliyle nerede rüzgar eserse oraya savrulan yaprak, hangi renk üzerilerini kaplarsa o renge bürünen, kulaktan dolma anlamından mahrum kelimeler yığınıyla gündelik yaşayan, kim kimi düşman gösterirse ona yönelen, hep aldatılan, kandırılan, ayılıp bir şeylerin farkına vardığı anda bile hemen ilk müdahale ile yine ‘ninnilere’ kanandır.
 
Ve haliyle ülkenin içinde bulunduğu ekonomik çıkmazları, adaletsizlikleri, hırsızlıkları, soygunları, talanları, satanları ve satıcıları, yağmalamaları ve açlıkları hurafelere bağlayacak kadar görmekten yoksun, yoksuldurlar.
 
Ülkenin neresinde, dünya ana karalarının hangisi kıtasında yaşadığını bilmeden hem ülkesinin çeşit çeşit insanlarına savaş açmak, kimliklere, ırklara sevgisizlik, üstünlük tasalama edalarının arasında düğümlenen bir kişilik tablosu içler acısı ve aydınlık vaat etmekten yoksundur.
 
Eğer insanlar kendini tamamlama çabasına girişmiyorsa ve bu eksiklik ile tamamlama noktası arasına sızan ne varsa kişiyi etkileyip yönlendiriyorsa o zaman insanların birbirlerine sorumlulukları artıyor her şekilde. Siyasal baskı ve netsizliğin yansıması sosyal adaletsizliklerin hakimiyetini sağladığı sahalarda tehlikeler her zaman kapıdadır.
 
Bütün bunlar görülmesine rağmen toplumsal eğitim seviyesi kişilik yapılanması ve etkileneceğini bile bile birini, birilerini düşüncesinden dolayı sevmeyip öcü, düşman göstermek bilinçlice yapılan, toplumun körlüğünü daha da koyulaştırıp katlamaya hizmet etmektir.
 
İnsanlar körlükle, korku ile açlıkla ve karanlıklara mahkum edilmekle terbiye edilmeye yönetilmeye çalışılıyorsa bu bilinçlice sosyal hayatın köklerinden kurutma eylemidir.
 
Toplum içinde topal bir kaos varsa bunun sebebi temel ile değil tali ile uğraştırmaktan, çareler üzerine yoğunlaşmaktan ziyade çıkmazları derinleştirmektendir.
 
Toplum içinde şiddet, sevgisizlik varsa hayata hükmeden, yön veren siyasetin iflas ederek meyve vermesindendir.
Siyasetin dilinden dökülen her kelime hayatın içindeki cümleleri oluşturur.
Hayat dilinin anlaşılmazlığı, siyasetin başarısızca anlatma yoksunu olmasındandır.
İpini koparmış yaşamsal arenada güçlü bir birey olmak için bağımsız bakmakla, etkilenmeden, kimseye benzemeden yürümek güçlü olmanın en temel başlangıç ve hayata yayılan ilkelerindendir.
Bize etkide bulunan ve gemimizin su almasına vesile olan ne varsa, bizi biz olmaktan çıkaran bireysel çabalara hizmet eden, yaşamın terbiye sularını kirleten kim varsa görelim,tanıyalım ve kendimizi bilerek var olalım.
Bilinçli, sürü psikolojisine kapılmadan insana ait ne varsa onunla olunmalı, insan olmanın kendisi bu.
Eksik tam’ lar ve kendini bulmamış eksik’lerin arasında ezilmeye mahkum olanlardan olmayalım.
Kategori: 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Dergisinin 54. Sayısı Çıktı
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Ocak-Şubat-Mart 2025 tarihli 54. sayısı...
Ümüş Eylül Dergisinin 53. Sayısı Yayınla...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan  Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Ekim-Kasım-Aralık 2024 tarihli 53. sayısı...
Düşünsel özgürlüğün Sınırsız Kütüphanesi...
Görülmüştür Kolektifi, Redfotoğraf grubu ve Karşı Sanat, “içerdekilerle dışardakileri buluşturan” ortak bir sergiye daha imza atıyor. Fotoğrafçılar,...

Konuk Yazarlar

80’LİK DULLAR-1/ Sedat ÖNCER
Çünkü nüfusu orta yaşın da çok ötesinde insanlardan kuruluydu. Beldenin tek camisinden gün yoktu ki bir sela sesi duyulmasın… Emeklilerin tercih...
ZİNE/ Nazir Atila
Zine birden telaşlandı. İçini derin bir üzüntü kapladı. Yüreği korkuyla karışık bir heyecanla atmaya başladı. “Korkma Zine, okulun reviri var,...
"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...