Çöpler darmadağınık, hapçılar gece kulübünün önünde. Sarhoş kadın ve erkekler, pazarlık ediyor. Esrar kokusu beynime vuruyor hafiften. Arabada “ölüler dirilerden çalacak” şarkısı çalıyor, tekrar tekrar. Polisler köşede, polisler mutlu. Biri bana ters ters bakıyor, üstümde kafamı örten kapüşona takılıp. Tinerciye 40 yaşlarında bir kadın çantayı yapıştırıyor. O umursamıyor. “Abla şarap parası,” diyor cebindeki şişeyi saklamadan.
İstanbul’da bir gecekondu mahallesi, 2 kişi yürüyor yan yana. 4 kişi iki kişiye düşmüş. Bölünmüşler sayıları azalmış. Bölünerek çoğalıyorlar uzun yıllardır. Dördü beş yapamamışlar. Kimileri ölmüş, kimileri hapse düşmüş. Kimilerini dışlamışlar, kimileri küsmüş. Bir örgüt iki olmuş, iki dört olmuş. Diyalektik oturmuş, kafası karışmış,” Ne oluyor?” diyor kendi kendine. Uzun boylu olan “Silahı alıp dağa çıkmalı!” diyor aniden.
İzmir’de Basmane’de bir gece vakti, arabada 2 kişi “Silahını al!” diye bağırıyor. Kendilerinden geçmişler, Gazapizm dinliyorlar. Her gün çoğalıyorlar, her gün daha fazla oluyorlar. Fakirlerin, düşmüşlerin mahallesi burası. Düşen buraya uğruyor.
İstanbul’da 4 kişi ikiye bölünüyorlar. Çoğalırken birbirlerini ihbar edip, teşhir oluyorlar. Dört kişi bire düşüyor sonraları, o da ya bırakıyor ya yurtdışına yol alıyor. Bitmiyorlar, bitiriyorlar. Sevmiyorlar, paylaşmıyorlar düşenin acısını, anlamıyorlar fakirin ekmek kaygısını. Başlıyorlar ideolojik- teorik söylemlere. Onlar “Marks-Lenin,” diyor, sokaktaki “Ekmek,” diyor, “iş,” diyor. Onlar “Parti,” diyor, sokaktaki ekmek bulmak için dileniyor. Halkın içine giremeyen dört kişi bizi kurtarmaya çalışıyor. Biz Basmane’de, bir gece yarısı, açmışız bir 70’lik sokak ortasında içiyoruz. Cebimizde para yok, üstümüz ince üşüyoruz. Biz unutmak için içiyoruz. Yok kurtuluşumuz, ölüm her an başımızda. Onlar diyor “Zincirleriniz.” Sonra birbirlerini ihbar ediyor. Zincirlerimizi değil, canımızı kaybederken biz, onlar insanlığını kaybediyor. Biz dünyayı kurtarmıyoruz, kendimizi de kurtaracak halimiz yok. Kimimiz hap içiyor, kimimiz esrar. Kimimiz şişeyi kafaya dikiyor, kimisi dayanamayıp kendini arabanın önüne atıyor. Biz her gün ölüyoruz, haberimiz son sayfalara bile çıkmıyor.
Bir devrimci, başka bir devrimciyi ihbar ediyor. Biz susuyoruz. Biz ihbar etmiyoruz, oysa bir gece vakti kimimiz soğuktan, kimimiz açlıktan ölüyor. Geriye kalan donuk gözlerimizle hayata bakıyoruz.
Biz sevdiğimizi hiç satmadık, her şeyimizi verdik çoğu zaman. Onlar kaçtılar, sevdiklerinden sevenlerinden. Biz sevdiklerimiz ölmesin diye, aldık onları yüreğimizin en kuytu köşesine sakladık. Kimisi anamız, kimisi sevgilimiz, kimisi kardeşimiz... Onları unutarak öldürdük biz. Ne duydular ne gördüler, haberleri olmadı. Bazen aklımıza geldiler. Oturduk Basmane’de bir duvar dibine, içtik yüzlerini hatırlamayıncaya dek.” Unutmak, öldürmek,” dedik, sonra onlar bizi, biz onları unuttuk, hâlâ nefesleri sıcakken.
Bir devrimci bir devrimciyi ihbar etti. İstanbul’da bir telefon kulübesinden. Sonra beyaz Toros’tan inen iki kişi onu taradı. Öldü. Katili kim, vuran kim? Basmane’de bu gece eroinden bir kişi öldü. Katili kim, vuran kim?
Biliyor musunuz ihbarcılar, o ölenler bir gün rüyalarınıza girip, sizin hayatınızı çalacak!!
- 1) Ölüler Dirilerden Çalacak - GAZAPİZM