
Artık ne soğuk engeli tanırlar ne yağmur ne çamur. Kirlenmenin olmadığı zamanlardır. Ne çelme takmayı düşünürler başkalarına ne de kıskançlık gibi ilkel duygu yanaşabilir yanlarına. Yıl, 1977 ve palabıyıklarını bura bura, göğsünü gere gere Hamza Güler başkanlığında... Rakıyı bile bir başına içen; Kâmil Yalnız. Futbolun içinden gelip onun inceliklerini içselleştirmiş, mütevazi bir Horasanlı olan Mehdi Horasanlı.
Bağırdığı zaman sesi, beş mahalle öteden duyulan; Neşet Gül ve Şeyh Bedreddin müritlerinden, ağır, vakur duruşuyla sınırsız hizmetini , hiç öne çıkarmayı sevmeyen; Nezir Neziroğlu. Anderlecht semtinin bir köşesinde sessiz sedasız "Topkapı" futbol takımını kurarlar. Güzel, güneşli günler yaşanır.
Zorluklar, mücadeleler, tökezlemeler derken, futbol takımı bu kez "FC. Bayrampaşa-Trakya" adıyla namını yürütür. Rumeli, Balkan rüzgârları esmeye başlar bu kez. Olsundu, nasıl olsa aynı amatör sevdanın lavları böyle de püskürebilir, “birçok ekibin canını yakabiliriz,” düşüncesiyle, sil baştan edilir. Verici, cömert, paylaşmayı seven, beyaz tenli olmasına inat; Demirali Esmer başkanlığında yine Kâmil Yalnız... Mavi gözleri, ışıldayan kel kafasıyla, bağırdığı zaman turnaların bile uçuş yönünü değiştiren bir çılgın Karadenizli, hamsi azmanı; Mahmut Abacı.
Bir dinleme ustası, konuştuğu az görülen; Hilmi Kasap. Tuhaf gülüşlerin bileşkesi Sadem. Bir yanıyla saf, diğer yanıyla da kendini uyanık sanan, basbariton sesiyle konuşan hoş bir yürek; Ahmet Aksoy. Kendi kozasında, sessizce ipek dokuyan bir görev insanı;Nezir Neziroğlu ile bu kez, FC. Bayrampaşa atını mahmuzlayıp onu şaha kaldıran İtalya çizmesinin güney ucundan bir Sicilyalı; Parravano Silvio'nun antrenörlüğünde yola çıkılır. Yaşlı kurt Silvio, çok renkliliği savunur ve başkanın olurlamasıyla takım iskeleti: Romen kaleci, biri defans, diğeri forvet iki Afrikalı genç ve yüksek teknikleri olan ama topla oynamayı seven Faslı gençlerle mücadele, 1980'li yıllardan günümüze sürdürülüyor.
Evet, yanlış okumadınız sevgili okuyucular, 30 yıldır; Chaue-see de Mons 13 numarada lokalleri olan ve pazar günleri oynanan; "İşçi Federasyonu'nda" birinci amatör ligin, şampiyonasında ikinci durumda olan Bayrampaşa, amatör heyecanını ve mücadelesini sürdürüyor. Türkiye liginde bir zamanlar fırtına gibi esen 1. lig takımı İstanbulspor'un renklerini övünçle günümüze taşıyor. Sarı forma, siyah şortları ve başarılarıyla.
Bayrampaşa lokaline uğrarsanız, üç ayaklı ! bir kedi görüp şaşarsınız, işte, ezilen kediyi ameliyat ettirip onu hayata kavuşturan, her sezon futbolcularına ayakkabı, forma, eşofman, çanta gibi gereksinmelerini karşılayıp onlara hizmet sunan bir başkan bakın neler söylüyor:
-Biliyor musun Nihat, senelerce hep Türk çocuklarına sahip çıkmaya çalıştım, onlara hizmet verdim ama onlar, bu kulübe sahip çıkmadılar diye sitem ediyor. Her zaman bizim çocuklarımızı destekledim, olmadı.
Çok iyi, teknik bir orta sahalarının olduğunu, hızlı gole giden forvetlerinin olduğundan ve sağlam bir defansa sahip olduklarından söz ediyor Başkan. “Her maçımız bol gollü geçiyor,” diyor gülümseyerek. “Yalnız takımımızda Faslı çocuklar çoğunlukta olduğundan, Ramazan ayında oyuncu bulamıyor, takım kurmakta güçlük çekiyoruz her sene.”
Ona arka çıkan, lokalin işletmesinde destek veren eşi Tina:
-Eşimin işten artakalan tek tutkusu ve sosyal yaşamı bu, diyerek bol köpüklü kahvelerimizi yapıyor.
Teşekkür ediyorum.
- Bir şey değil deyiveriyor, Türkçe (O bir Sicilyalı aslında)
-Maçlarınız bol gollü olsun! diyorum ayrılırken.
Nihat Kemal Ateş
Brüksel
NOT: "Brüksel'de Sevdiğim Sokaklar" kitabımdan. Deneme. Broy yayınevi.