
Yaş dolu gözleri, gözaltı torbaları ve acı dolu bir ifadesi vardı.
Zil tekrar çaldı. Genç kız kapıdan tarafa baktı. Yılgın, bitkin
bir hali vardı. Burnunu çekti. Kalktı. Siyah deri bir terlikle gizlediği
ayaklarını döşemede sürüdü ve yürüdü.
Zoraki kapıya vardı. Kapı deliğinden baktı. Geri çekildi.
Derin bir iç çekti. Kapı kolunu kavradı ve aşağı bastırdı. Açtı.
Kapıda uzun, kumral saçlı, toparlak yüzlü, gencecik bir genç
kız duruyordu. Üzerinde mavi bir blucin, pembe bir sweat-shirt
vardı. Sima olarak birbirlerine oldukça benziyorlardı. Aynı büyüklükte
ve estetikte yaşlı gözler, gözaltı torbaları ve yüzlerinde
acı dolu bir ifade.
Kapıyı açan, kıyafetiyle bir yas gününü yansıtan genç kız
sessiz.
Yüzünde bin bir ifade var resmi geçitte bulunan.
Öfke, hayal kırıklığı, özlem, sitem.
Birden, “Neden geldin?” dedi hesap sorar gibi bir sesle.
Gelenin de yüzü bir duygu mozaiğiydi.
Pişmanlık, acı, utanç ve yalvarış.
“Beni içeri almayacak mısın?” dedi gelen.
Kapıyı açan geri çekildi. Söylemsiz bir davetti bu. Arkasını
döndü ve salona yürüdü ev sahibi. Salonun ortasında durdu.
Tamer Gökçel yoğun yaşayan ve ince eleyip yazan bir değer. Ayna Parçaları saygı uyandıran bir yazarın kitaplaşan ilk öykü denemesi. Duyarlı insanlara hararetle öneririm.
-Tarık Günersel-
(Tanıtım Bülteninden)