
Dün siyah tenliydiler, bugün beyaz, her iklimde renkleri değişti, her uygarlıktan yeni kültürlerle nemalandılar, siyah, beyaz, sarı renkleriyle harmonileşerek bugüne geldiler. Her elekten ekmek yediler, bazen köle oldular bazen efendi; bazen mağdur bazen mağrur oldular, Sen ne olursan ol, nasıl olursan ol, ecdadın kim olursa olsun, hiç fark etmez ey gözümün nuru. Ben işin orasında burasında değilim, ben yüreğinin kılcal damarlarında yer verdiğin sevdamın derdindeyim. Nice uygarlıklardan geçtik, binlerce peygamber tayin edildi gökyüzünden, hiç biri yaranamadı nankör insanlığa. Her biri gökyüzündeki yıldızlar kadar parıltılı, pırlantalar kadar parlak, nehirler kadar berraktı.
Hepsi insanlığın çamurlu elleriyle kirlenerek zamanın kara deliğinde yitip gittiler. İster bir kavimden ol, ister bir aşiretin mensubu, ister asil, ister soysuz ulustan, ister herhangi bir ümmetten hiç fark etmez, kim olursan ol, ister dindar ister dinsiz, ister imanlı ister imansız hiç fark etmez gözümün nuru ben Tanrının huzuruna seninle el ele tutuşarak gidebilmenin derdindeyim.
Kapat gözlerini hiçbir şeyi görmesinler, tıka kulaklarını hiçbir şeyi duymasınlar. Boğalar yine kapışmış sebepsiz, köpekler dalaşmış sebepsiz, horozlar dövüşür sebepsiz, atlar tepişir ve yine eşekler arada ezilir sebepsiz. Vahşetin enerjisidir kan olup nehirlere dönüşen. Birileri nara atar berduşlar gibi, birileri çığlık çığlığa acılar çeker, birileri iniler durur. Aldırma ve aldanma sen. Bugün böyledir belki ama yarın başka türlü olur. Adalet dediğin şey durmadan değişir durur. Kapat gözlerini tıka kulaklarını, yüreğine dön dışarı bakma, her şey her zamanki gibi çok kötü ve acı… Bana insanlığın hallerini yaz diyorsun. Yazamam. Aklından ne geçiyorsa geçsin, ister omurgasız de bana, ister korkak ve dili kör, ister duyarsız ister vicdansız de bana, yazamam…
“Yazmak dünyanın bir sayfasına imza atmaktır” diyorsun. Eğer yazmak dünyanın bir sayfasına imza atmaksa ben sevdamı taşıyan yüreğinin bembeyaz sayfasına imza atmanın derdindeyim.