Ana rahmindeki bebeklikten altı yaşına kadar geçen zaman diliminde, çocuk karakteristik özünü birinci sırada anne ve babandan alır. Belirleyici etkenlerse ailenin sosyal, siyasal, dinsel, kültür, ekonomik yapısı, doğrudan çocuğun insani temelini oluşturduğu daha öncede belirtilmişti. Esasında insan gerçek özünü, bu dönemde aldığı kadardır. Bizdeki önemli bir öz deyişle “Bir insan yedisinde ne ise yetmişinde de odur” ifadesi bu gerçeğe vurgu yapıyor. Halk icadı olan bu kavramı, kısaca şu şekilde özetlemek mümkündür.
Örneğin insanın yaşamını devam ettirmesinde beslenme her şeyden önce gelir. Bir de yaşamı daha kolay ve anlamlı kılmak için günlük hayatta kullanmak amacıyla, birtakım araçlara ihtiyaç duyulur. Önce yemeğin etli mi, sebzeli mi veya unlu mamulden mi yapılacağına karar verilip, malzemeleri katılarak gerçekleşir. Aynı şekilde kullanmak amacıyla yapılmak istenen aracın, hangi alanda kullanılacağına karar verilerek ana maddesi elde edilir. Yapım aşamasında ekleneceklerle birlikte, sanatsal emekle istenilen araca sahip olunur. İşte yetiştirdiğimiz çocuklarda, biz anne ve babalar için bir araç ya da yemek işlemlerindeki gibi çocuğun ilk özü, altı yaşına kadar bizim sahip olduğumuz tüm sosyal, kültürel nitelikle gerçekleşir.
Çocuğun ileriki aşamalarda edindiği bilgi, kültür ve olaylar, bebeklikte şekillenen karakteri etki gücüne göre, sadece hareket etmesini sağlar. İstisnaların dışında bebeklikte oturan öz, tamamen hiçbir zaman değişmez. Çocuk bebek iken yalnızca anne babası ve bu çevreden etkilenirken, olgunlaşma döneminde devlet gibi dev bir anlayış devreye girmektedir. Anne ve baba genelde önceden verdiği kültürü devam ettirirken, devlet tamamen kendi ideolojik yapısına uygun kişilik karakteri oluşturmada, birçok etkeni saf dışı bırakır. Anne babalar bebeklikte doğru yeterli bir özü vermişlerse, çocuk genelde bu öze yakın davranıp, devlet vb. güçlerin dayatmalarını ya reddeder ya da önemsemez. Anne babanın verdiği kültür devletin ideolojisine yakınsa, ki büyük çoğunluk devlete zıt değildir, çocuk sahip olduğu bu karakterle yaşar. Yedisinde ne ise yetmişinde de odur ifadesi, böylece gerçekliğine kavuşmaktadır.
Üçüncü aşama olarak adlandırdığımız, “altı yaşından yirmi yaşına kadarki dönemde,” özü oluşmuş karakterin genişleyerek son şeklini almasında, doğrudan yine anne baba ve devletin bir kolu olan okul eğitimiyle başlayıp, diğer yapılarla sürdürülür. Söz konusu aşamada hangi yapı güçlü ve etkiliyse, çocuk genelde ona göre temel karakter yapısını hareket ettirir. Etkin olan gücün niteliğine göre yaşam başlamış demektir artık. Dünyanın her toplumunda anne ve babaların %95’inin eğitim ve kültür seviyeleri yeterli olmadığından, okulla birlikte devletin devreye girmesi, çocuklar okuldaki eğitimin niteliğine uygun kişilikle şekillenirler. Bu durum dünya ülkelerinin büyük çoğunluğunda böyledir. Ve söz konusu aileler, okul eğitiminden büyük şeyler beklemeleri neticesinde, çocuklarını yalnız bırakıp ‘kuzuyu kurda teslim etmektedirler.’ Kültürel, sosyal açıdan yetersiz ailelerin çocukları, ister istemez okuldaki öğretmenin kültür niteliğine ve devletin siyasi anlayışına uygun kişiliği alır.
Tam da bu aşamada çocuklar ile anne baba kültürü arasında ya büyük çatışmalar başlıyor. Ya da anne baba devletin yanlışlarına tapınan kör bir karaktere sahipse, çocuklar bu körlüğü daha da katmerlendirip, kolayca içinden çıkılması zor anormal kişilikle yaşarlar. İfade edilen kişiliğin oturma döneminde gerek anne babayı gerekse devletin niteliklerini sorgulayıp, farklı çıkışa sahip karakterli bireylerin çıkması, nicel olarak çok düşük oranı oluşturur. Bu da genel toplumsal kaideyi değiştirmeye hiçbir zaman yetmemiştir. Genelde anne babalar, devletten almış oldukları kültüre göre çocukların öz karakterlerini şekillendirmeleri neticesinde, çocuklar ileriki yaşlarda bu özü sürekli çevrelerinde yansıtırlar. Onun için bizde “Yedisinde ne isen yetmişinde de osundur” ifadesinin önemi burada bir kez daha ortaya çıkıyor. Çocukların ileriki yaşlarda, ortaya koydukları pratik ve düşünce yapıları hem anne babanın hem de devletin niteliğinin, ne olup olmadığını da ele veriyor. Öyle ya da böyle olgunlaşmış her bireyin karakter yapısındaki olumsuzluklar, anne babaların kültür adına yaşattıkları şu hataların bir sonucudur.
Anne ve Babanın hataları sonucunda karakterin olumsuz şekillenmesi.
1-Bir anne baba dil, din, inanç, gelenek ve siyasal kültürünün, kendi gerçek özüyle tarihsel bağının olup olmadığını bilmeden, devlet ya da diğer etkili güçlerin dikte ettiği şekilde bilgisizce yaşaması.
2-Bebekler doğduktan sonra anne kokusu ve anne sütünün yeterince alınmaması ses, renk, ışık, karanlık gibi durumların uygun olmayan şekilde çocuğa yansıması.
3-Anne babalar kültürlerini çocuklarına doğru, yeterli ve uygun tonda fısıldamayı becerememeleri.
4-Dinsel, siyasal, ideolojik bilginin anne, baba ve bireyleri yeterli kültüre sahip yapmadığının bilincinde olmadan hareket etmek.
5-Sevgi başta olmak üzere temizlik, kural, düzen ve disiplini abartılı uygulamak.
6-Bebek ve ailenin yaşadığı ortamın temizliği, maddi, kültür, eğitim, sosyal yapının normal standartların altıda ya da gereğinden fazla abartılması.
7-Anne babanın eğitim yetersizliği ve niteliksizliği yanında, evrensel değerlerden habersiz yaşaması.
8-Fakir, orta halli veya zengin ailede büyümüş anne babaların, her türlü maddi manevi görgüsüzlüğü normalmiş gibi görmeleri.
9-Aile bireylerinden herhangi birisinin maddi, fiziki, duygusal, psikolojik korku, hırçınlık ya da olumsuz alışkanlıkları, çevresine sürekli yansıtacak şekilde sürdürmesi.
10-Anne baba normal ihtiyacın dışında maddi, araç gereç, lüks, şöhret, yersiz itibara gizli ya da açtıktan özenen kişiliğe sahip olması.
11-Anne ya da baba sahip olduklarıyla, sürekli çevresindeki kişileri ezecek şekilde tavır, hareket, söylem ve ifadelerde bulunması.
12-Yaptığı ya da yapamadığı birçok şeyi, çeşitli yalan ve hilelerle süsleyip abartarak, sahte itibar peşinde koşması.
13-Her konuda, çevresindeki kişilere karşı üstünlük sağlayan büyüklük komplesine meyilli olunması.
14-Alçak gönüllük, ezilmişlik mağduriyetiyle, çevresinde yaşananları sorgulamadan sessiz, sakin, kendi halinde yaşamak gibi tutum, davranışta olmak.
15-Çocuğa olumlu ya da olumsuz anlamda sürekli birilerini örnek göstererek yön vermeye çalışmak.
16-Çocuğun her istediğini almak ya da yok diye sürekli mahrum bırakmak.
17-Anne babanın ilişkide olduğu aile veya çevrenin eğitim, kültür seviyesinin düşüklüğü.
18-Anne ve babanın yaşadığı çevreden, maddi olarak ya çok düşük ya da çevreyi ezecek şekilde zengin olması.
19-Anne babanın okul seviyesine kadar, çocuklarına verdikleri kültürün yeterli olduğuna inanmaları.
20-Okul eğitiminin her şeyi vermediği, doğan boşlukları ailelerin kendilerinin doldurması gerektiğinin bilincinde olmamak.
21-Evrensel değerlere düşman bir devletin, okullarda çocuklara doğru şeyler vermeyeceğinin bilincinde olmadan hareket etmek.
22-Narsist, hedonist, ırkçı ve ukala devletlerin okullarda, kendi ulusundan saydığı çocukları dahi doğru eğitmeyeceğinin bilincinde olmadan, her şeyi devletin eline bırakmak.
23-Evrensel eğitim, kültür ile, devletin eğitim, kültür seviyesini kıyaslayacak kültürden yoksun olmak.
24-Anne babalar kendilerini yöneten devletin, olumsuz ve yetersizliğini gördükleri halde, buna alternatif oluşturmak yerine, her şeyi devletten beklemeleri.
Devletin Hataları Sonucunda Karakterin Olumsuz Şekillenmesi.
1-Mevcut devlet yönetiminin hukuk başta olmak üzere eğitim yapısının, çağın şartlarına uygunluktan uzak, din ve etnik milliyetçiliğin çok şeyi belirlediği hikayelere dayanan masalsı kültüre sahip olması.
2-Allah, din, devlet mantığıyla ukala, yalancı masallarla dolu eğitimin uygulanması.
3-Üst düzeyden alt kademede devleti temsilen görevli kişilere, gereği olmadığı halde dokunulmazlık ya da korumacı üstünlük sağlanması.
4-Adalet ve ekonomik paylaşımda, astronomik seviyelerde haksızlık ve ayrımcılığın sürdürülmesi.
5-Yönetilen toplum içerisinde resmi, gayri resmi, açık ya da gizli şekilde din, inanç, kültür, düşünce, etnik, ekonomik ve bölgesel ayrımcılığın uygulanması.
6-Devlet ekonomi gibi birçok olanakları siyasi, ideolojik ve belirli güçlerin çıkarlarına uygun şekilde kullandırması.
7-Resmi ve gayri resmi yapılan büyük küçük yolsuzluklardan, en ufak hesap sorulmaması.
8-On yıllara dayanan iç ve dış çatışmaları bitiremeyen ya da bitirmek istemeyen bir devletin varlığı.
9-Gerek içte gerekse bölgesel olarak gerçek, samimi, barışçıl düşünceden uzak, herkesi kendine düşman gören paranoyak bir devlet anlayışının olması.
10-Aynı sınırlar içerisinde yaşayıp farklı dil ve kültürlere en ufak özerklik tanımadan, hepsini ulusalcılık adıyla ırkçı mantıkla asimile eden ceberut bir devletin varlığı.
Anne baba ve devletin sahip oldukları olumsuzlukları daha da çoğaltmak mümkün. Hem konuyu fazla uzatmadan hem de Türkiye gibi devletlerde, toplum üzerinde en büyük silah olarak kullanılan konuları seçerek sıralamaya çalıştık. Her konuda normal insani anlayıştan uzak devlet yapılarında, istisnalar haricinde anne babalar çocukların iyi karakter kazanacağını hayal etmemelidirler. Duyarlı, sorgulayıcı anne babalar, sıralanan gerçekleri dikkate alarak kendilerini ve çocuklarını devletin eline bırakmadan, alternatif eğitim ya da kültürel bilgiye sahip olunarak, bu anormallikler minimalize edebilirler. Büyük ya da küçük kendi alternatifini oluşturmayan birey ve topluluklar, çağlar boyu bahsini ettiğimiz olumsuz kişilikle yaşama devam edeceklerini bilmeliler.
Kaynaklar:
Yaşamın Evrimsel Tarihi. Vikipedi sayfası.
Alâeddin Şenel. İnsanlık Tarihi. Sayfa 51,78,79
David Eaglemenn-Beyin, Domingo Yay.
İsmet Gedik-DOM ve Toplum, Facebook Sayfası.
Yuval Noah Hariri-Sapiens.
Prof. Dr. Laumann Brezendine-Erkek Beyni.
Prof. Dr. Laumann Brezendine-Kadın Beyni.
Robert E. Park-İnsanın Doğası.
Politzer-Felsefenin Temel İlkeleri.
Alfred Adler -İnsanın Doğası.
Marks-Kapital 1, 2, 3 Cilt.
Eugene Enriquez-Sürüden Devlete.
Doğan Cüceloğlu-İnsanın Davranışı.
Evrim Ağacı-Maymun, İnsan Arasındaki Ortaklık Oranı.
Kişiliğin Şekillenme Aşamaları ve Etkenler -3-
c-Altı Yaşından Yirmi Yaşlarına Kadarki Dönemlerde Oturan Kişilik.
Kategori:
Bunları Okudunuz mu?
Hapishane Edebiyatı
Ümüş Eylül Dergisinin 53. Sayısı Yayınla...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan
Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Ekim-Kasım-Aralık 2024 tarihli 53. sayısı...
Düşünsel özgürlüğün Sınırsız Kütüphanesi...
Görülmüştür Kolektifi, Redfotoğraf grubu ve Karşı Sanat, “içerdekilerle dışardakileri buluşturan” ortak bir sergiye daha imza atıyor. Fotoğrafçılar,...
SINIRSIZ KÜTÜPHANE
SINIRSIZ KÜTÜPHANE
Tutsakların içeride yazdığı yüzden fazla kitap, resim ve karikatür ile fotoğrafçıların bu temada çektiği / yaptığı fotoğrafları...
Konuk Yazarlar
ZİNE/ Nazir Atila
Zine birden telaşlandı. İçini derin bir üzüntü kapladı. Yüreği korkuyla karışık bir heyecanla atmaya başladı.
“Korkma Zine, okulun reviri var,...
"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...