Su gibidir dil, hangi yöne yol verirseniz orya akar.
Dil insanın tinidir, tinin evrende yankılanmasıdır: Bilinç ve yürekten kopan her istek, duygu, düşünce geldiği yerin niteliklerini olduğu gibi yansıtması gerekiyordu ki iblislikte tanrının bile baş edemediği insan, duygu ve düşüncelerini dile aktarırken dili iğfal edip günahlarını ona yüklemeyi, gerçek duygularını ve düşüncelerini dille gizlemeyi de başarmış durumda.
Günlük yaşamın her alanında bunu gözlemek olası: ailede, sokakta, pazarda, hatta okulda… Herkes herkesi yanıltmaya, aldatmaya eğimli. Yalnızca söylenenlere kulak verip söyleneni irdelemeden, söyleyeni tartmadan işin kolayına kaçarak kanıyor; söylenenle eylem arasındaki çelişkiyi görmüyor, (benzerini kendisi yaptığından ya da yapacağından) görmek istemiyor. Karşılıklı yalana dayalı bir dille iletişim ve ilişki kuruyor.
Gözler yalan söylemez: Başımızı öne eğip söyleneni sorgulamadan dinlemek yerine, kaldırıp başımızı konuşanın gözlerinin içine içine bakmak, yanılmamanın ön koşuludur.
Özellikle, artık değerlerini katlamak isteyen ya da toplumu çıkarları doğrultusunda kandırıp yönlendirmek isteyen hükümranlar; tin ve tihniyetleri gereği siyasette, ticarette ve toplumsal yaşamın diğer alanlarında dili insani değerlerinden ayırıp yanıltan bir araca dönüştürdüler ve yaşama ilişkin tüm araçları kullanarak toplumun tüm katmanlarına yaydılar.
Kavramları, sözcükleri, söylemleri gerçek ve soylu anlamından kopararak dile; aldatma, yalan, yanıltma işleviyle yanlışları, hileleri, kişisel kirli girişimleri olumlama, gizleme, sürdürme görevi yüklenmektedir. İlişkiler yalanlar üstüne kurulmakta, her yalan ardında başka bir yalanı gerektirmektedir. Bu da zamanla alışkanlığa dönüşüp kişilik bozukluğuna neden olmaktadır.
Konuşması gerekenlerin yerine yüksek tondan, çok konuşan ve dili töresiyle değil, kurnazca çeşitli şekillere sokup kullananlar dil cambazlığıyla, şaklabanlıklar ve hokkabazlıklarla seslendiklerini büyüleyip onların gözlerini kaldırıp söz sahibinin gözlerine bakmasını, gerçek duygularının ve o süslü sözlerin ardındaki gerçekleri görmesini engellemektedir.
Dilin bu amaçlı, kötü niyetli veya ahmakça kullanımlarından ötürü insanlar içtenlikten, dürüstlükten adım adım uzaklaşmakta, her gün bir öncekini aratmakta, geçmişten yaşanan ilişkiler özlemle anılmaktadır.
Yarını bugünden iyi kılmak için, iyi ilişkiler kurmak için, yani bu dili değiştirmek için bakınız çevrenizdeki (varsa eğer) sanatseverlere, insan ve doğaseverlere: görürsünüz dilin temizliğini, soyluluğunu; kin, kibir ve bencillikten arınmışlığını; doğru yöne nasıl aktığını…
Sanata yalan söyletemezsiniz, özellikle şiire; aşka da…
Ahmet AKTUNA