SANAT MANAT HARAÇ MEZAT
SANAT MANAT HARAÇ MEZAT
“Zalimin parasını alan, O’nun kılıcını çalar…” Halil Cibran
SANAT MANAT HARAÇ MEZAT
“Zalimin parasını alan, O’nun kılıcını çalar…” Halil Cibran
Buradaki aşınma, birikme, erime gibi sebepler bilimsel olarak gözlemlenen kanıtlanan süreçlerdir. Bu veriler ışığında artık nerede nasıl bir depremin olacağına kadar nerede heyelan tehlikesi olduğuna kadar bilir duruma geldik. İnsan, doğa karşısında bilgiyle direnen bir canlıya dönüşmüştür.
Eğitimle ilgili diğer önemli noktaysa, bilimsel eğitim konusudur. Bu da kültürlü olmaktan bağımsız değildir. Her devlet kendisinin daha nitelikli eğitime sahip olduğunu iddia eder. Ancak herkesin doğru söylediği anlamına gelmiyor. Bilimsel eğitimin varlığı, devletin halkıyla barışık, evrensel insan haklarına bağlı, üniversitelerin özerk şekilde bilimsel teorik bilgi ve tekniği üreterek, dışa bağımlılıktan kurtarmasıyla ölçülür. Dünya toplumlarının genel eğitim durumlarına baktığımızda, şu sonuçları görebiliyoruz.
kesinlikle kendine inanandır,
çünkü o mutlak biçimde kendisidir.”[1]
Sanat hakkında birçok şey söylendi; söyleniyor ve söylenecek de; ancak ne nasıl sunulursa sunulsun, “Artes serviunt vitae, sapientia imperat/ Sanat, hayatın hizmetkârı; akılsa idarecisi”dir!
Benden, ‘Kültürel Yozlaşma ve Halkın Sanatı’ üzerine konuşmam istendi.
Duymak istediklerine açık kulaklara göre bir ağız olmadığımın altını çizerek, kültürel yozlaşma karşısında “Halk(ın) Sanatı”ndan değil; günümüzde “devrimci sanat”tan ve gerekliliğinden söz edeceğim.[3]
* * * * *
“Olağan” denilen bir çılgınlık hâli olarak bugün: sürdürülemez kapitalist çürüme, kokuşmuşluk, yabancılaşmayla damgalanmıştır!
O zaman kalkınır benim Türkiye’m
Planlar yapılır denkli detaylı,
O zaman kalkınır benim Türkiye’m.
Müfettiş öğretmene bilgi sorarsa,
Öğretmen müfettişe saygı duyarsa,
Halk yararına fikirler uyarsa,
O zaman kalkınır benim Türkiye’m
Eğer yanaşırsa aşırı uçlar
Herkese faydalı aydın bulunuşlar,
Tempoyu tutturursa tüm kuruluşlar
O zaman kalkınır benim Türkiye’m
Bürokrat vatandaşa etmezse oyun,
Vatandaş memura bükmezse boyun,
Her işe ehli olursa tayin
O zaman kalkınır benim Türkiye’m
ondan sonra artık her şey karşı’dır.”[2]
Sürdürülemez kapitalist vahşetin üretimi ve üreteni değersizleştirdiği hiçleş(tiril)me kesitinden geçiyoruz.
İnsan(lık) için birçok şey kapkara geleceksizlikte ifadesini bulurken; insan(lık)ı insanlaştıran/ yapan değerler aşınıyor.
Kapitalizmin koşullandırdığı çıkara temelli ilişkiler, insan(lık)ın içini boşaltırken; devasa bir yabancılaşma/ yozlaşmayla yüz yüzeyiz.
Su gibidir dil, hangi yöne yol verirseniz orya akar.
Dil insanın tinidir, tinin evrende yankılanmasıdır: Bilinç ve yürekten kopan her istek, duygu, düşünce geldiği yerin niteliklerini olduğu gibi yansıtması gerekiyordu ki iblislikte tanrının bile baş edemediği insan, duygu ve düşüncelerini dile aktarırken dili iğfal edip günahlarını ona yüklemeyi, gerçek duygularını ve düşüncelerini dille gizlemeyi de başarmış durumda.
Konuşmamı, Kongrenizin belirlediği konuyu dikkate alarak, biçimlendirmeye çalışacağım; yani, kendi yaşamımdan, sanat pratiğimden ve deneyimlerimden yola çıkarak, “sanat aracılığıyla sistem karşıtı bir dil üretmenin olanaklarına ve biçimlerine, elimden geldiğince değinmeye çalışacağım.