Hâl Böyle Olunca

Yusuf Değirmenci kullanıcısının resmi
“Dünya çok acı çekiyor.

Ama kötü insanların şiddetinden değil,
iyi insanların sessizliğinden.”
Napoleon
 
Taraf olmak zordur. Umutlar bu yüzden hep devinim halinde kalabilir. O devinim, kimimizi heyecanın sınırlarıyla buluşturuyor... Heyecan ilgi duyduğumuz şeylere karşı duyarlılıktır. İlgi kapsamında, taraf olmanın heyecanıyla herkes sandığa gitti, oy kullandı. 
Peki insanlar neden oy kullanır? Neden seçim yapmak zorunda bırakılır? Tabii, iki saçma soru gibi gelebilir bazılarımıza. Vatandaş olmanın şartı... Demokrasi... Bir başkası ‘yurtseverlik görevimiz’ diyor. Öyle, öyle!
Aynı gün Fransa yerel seçimlerine de tanık olduk, Türkiye yerel seçimlerine de. Fransa halkı, yerel başkanlarını birkaç turda seçerek sağcılara teslim etti kentlerini. Türkiye Halkı ise yerel başkanlarını seçerek, bir günde sağ eğilimini bir kez daha yenilemiş oldu. Fransa halkının bu sağa kayış eğilimini anlayabiliriz... Çünkü şu an iktidarda ‘sol’ var. Değiştirme eğilimi bir yenilenme arzusudur. Bazen bir cezalandırma karakteri... Fransa solunu cezalandırırken, Türkiye neden sağını mükâfatlandırdı? Bence bu güzel bir sorudur, burun kıvırmaya gerek yok... 
***
Seçim yapmak taraf olmakla alakalı, umutların sulandırılmış halidir. Bir anlamıyla umutlarını başkalarına havale etme eylemi de denilebilinir. Taraf olmak bir eylemdir ve aynı zamanda karakteristik bir izahtır. İnsan seçimlerini o karakterin el verdiği orantıyla biçimlendirir. Türkiye’de çifte yollar, beton yığınları işe yararken, Fransa’da, vergilendirme sistemine dair yeni değişiklikler işe yaramayabiliyor. Halklar kendine layık olanı her zaman seçmez. Bazen kendine layık olanı cezalandırır... İşte o ceza bir toparlanma uyarısıdır. Demokrasi dediğimiz şey, halkın reddetme mekanizmasıdır. Ne kadar ret, o kadar demokrasi; iyi insanların sessizliğini bozmasıdır. Reddetme mekanizması yoksa bir toplumda, muhalefet de yoktur. Demek oluyor ki AKP, varlığını muhalefete borçludur.
***
Renkli sözcüklerde, süslenmiş yalanlarda, rakamlarda hayat bulan üslup, taraf olmanın hafifliğini yaratıyor. Yani öyle bir alışkanlık yaratılmış ki; neye inanıyorsan ya da inanmak istiyorsan ona doğru eğilirsin. Dikkat ederseniz düşünce sistematiğinden söz etmiyorum. O dondurulmuş... Karakter diyorum... Çünkü düşünce,  kendi dünyasında yenilik adına rasyonel seçimlerde ısrar ederek, seküler yaklaşır.  Ve bu durum, yenilenmenin değişik kapılarını açar... O kapıdan girmek karakterinin rengiyle ilintili olabilir. Bazen isyandır düşünebilmek... Diğer bir anlamıyla düşünmek ilkeli adımlar atmanın da halidir. Meşru olanın haklılığında, reddetmektir. Türkiye süregelen statükoyu reddetmedi. Sahiplendi. Geleceğine oy atmadı. Güncelliğin sırıtan sıcaklığına kanarak, on iki yıllık pratiği seçti. Yani öyle bir hal ki, işe yarayan gerilim oluyor, yaratılan arenada. Neden diye soruyoruz?
Normal koşullarda bu iyi değil. Yolsuzluk yapmış, yasakları meşrulaştırmış, küfürlü siyaseti tescillemiş, özel hayata müdahale etmiş, ötekileştirmeyi yaşam tarzı olarak güncelleyen ve adeta hilafet ilan etmiş gibi despot davranan bir partinin bu denli oy alması ve yurdun her yerinde hayat bulması ‘laik’ sandığımız bir ülkede şaşırtıcı olabilir. Seçim yapmak bazen, demokratik bir eylem düzeyinin dışında taraf olmanın inatçı holiganlığı olabiliyor. Düşünce burada kitleleri, karakteri şekillendirilmiş güdülerle popülist söylemlerin içine çekmek oluyor. Rakamsal bakarsak, bu bir başarıdır fakat özünde toplumsal bir yenilgidir. Bu doğrultuda, endişelenmek doğru bir tavır halidir.  
***
Nedene dönerek, bunun bir tek analizi olabilir! AKP’nin kazanma hırsından öte; o da adına ‘müzakere’ dediğimiz şeyin taraflarından biri olmasıdır. Dikkat edilirse, savaşta zarar görmüş bölgelerde oylarını çoğaltmıştır. Yani savaşta ölüm acısını yaşamış olanlar, yolsuzluklara, usulsüzlüklere rağmen AKP dediler. Bunun anlamı, AKP iyi bir parti olduğundan değil elbet, Türkiye geleneksel siyasi üslubundan farklı söylemlerin sahibi olmasındandır. Demek ki AKP, barış sahiplerinin çabalarından yola çıkarak, siyasetini inanılır kılıyor. Bu onun iyi niyetinden değil, iyi niyetin yarattığı atmosferin olanaklarından yararlanarak geleceğe dair vizyonunu ona göre şekillendirmesidir... Buna inanmak kimilerini rahatlatıyor. Çünkü kimse artık ölüm istemiyor. Cenaze, tabut istemiyor... 

degirmenci.y@gmail.com

Kategori: 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Dergisinin 54. Sayısı Çıktı
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Ocak-Şubat-Mart 2025 tarihli 54. sayısı...
Ümüş Eylül Dergisinin 53. Sayısı Yayınla...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan  Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Ekim-Kasım-Aralık 2024 tarihli 53. sayısı...
Düşünsel özgürlüğün Sınırsız Kütüphanesi...
Görülmüştür Kolektifi, Redfotoğraf grubu ve Karşı Sanat, “içerdekilerle dışardakileri buluşturan” ortak bir sergiye daha imza atıyor. Fotoğrafçılar,...

Konuk Yazarlar

Feyza Eren’den Akdeniz’e Lirik Bir Güzel...
  Uzun yıllardır sanat yaşamını ABD’de sürdüren Feyza Eren, “Vedadır Belki” adlı, tekli çalışmasıyla yeniden...
80’LİK DULLAR-1/ Sedat ÖNCER
Çünkü nüfusu orta yaşın da çok ötesinde insanlardan kuruluydu. Beldenin tek camisinden gün yoktu ki bir sela sesi duyulmasın… Emeklilerin tercih...
ZİNE/ Nazir Atila
Zine birden telaşlandı. İçini derin bir üzüntü kapladı. Yüreği korkuyla karışık bir heyecanla atmaya başladı. “Korkma Zine, okulun reviri var,...