YOLUN SONU

Hüseyin Habip Taşkın kullanıcısının resmi
savaş, çocuklar, evler

 
Dünyamızın bir bölgesine akbabalar çullanmış. Teknoloji dedikleri iki kanatlı, kanatlarının arasından geçen upuzun demir yığını, gökyüzünün hâkimi ‘benim’ dercesine mavilikler içinde şekilden şekle girerek gözdağı veriyor insanlara.
İnsanlar nerede? Yeryüzünde, yeryüzünden gökyüzüne endişeyle bakan insanlar. Gökyüzünden fırlatılan çeşit çeşit bombalar, adres sormadan, davetsiz misafir gibi dalıyor insanların, evlerin, işyerlerinin arasına.
İnsanlar, hayvanlar evler, binalar darmadağın olmuş anında. Toz bulutu gökyüzüne doğru yarışır halde hızlanmış. Sönen ocaklardan isyanımsı sözler, gözyaşları pınar olmuş akar gider.
Duvarın bir bölümü yıkılmış, tuğlalar gelişi güzel yerde. Tuğlaların arasında dört küçük çocuk, biri kız çocuğu. Hepsi kulaklarını iki elleriyle kapatmışlar. Gökyüzüne bakıyorlar. Uçan alet, korkunç alet, can alıcı alet, evleri yıkan alet. Çocukları korkutan alet.
Çocuklar yetim midir? Ya da yetim değiller midir? Anneleri, babaları şimdi nerededir?
Kurşun sesleri geliyor. Başlar sesin geldiği yöndedir. Çocuklar hafiften eğilerek yıkıntılar arasından minik adımlarıyla belirsizliğe doğru ilerliyorlar. Gökyüzünden yağmur damlacıkları gibi bombalar yağıyor. Çocukların çığlığını duyan yok.
Demokrasi demek ki ölümcül aletlerle geliyor. Gücü yettiğine sınır tanımadan dalış yapıyor. Gözdağı veriyor, dünya insanlarına. ‘Bana kul köle olun’ diye.
Küçük çocuklar kargaşa ortamında yolunu şaşırmışlar. Danışacak büyükleri bile ortalıkta yoklar. Çaresizlikten ağlamaya başlıyorlar. Karınları aç, susuzlar. Korkuyorlar, etraflarına tekrar tekrar bakınıyorlar. Kendilerine kalkan olacak bir el arıyorlar.
Oyun oynadıkları bahçeleri, sokakları artık yok. Şimdiki oyunun adı savaş. Kendileri bu oyunu hazırlamadılar. “Demokrasi için geldik” diyenler var ya! İşte bu barbarlar hazırladı. Oysa küçük çocuklar bunları bilemez. Bildikleri varsa; bir şeylerin ters gittiğidir.
Güm diye ses ortalıkta yankılandı. Fakat küçük kız çocuğunun “ahhh” sesi duyulmadı. Bedeni toz bulutu arasında parçalara ayrıldı. Metrelerce her yöne dağıldı. Üç küçük çocuk ne olduğunu anlamaya çalışıyorken, cehennemin ortasında koşmaya başladılar.
Kurşun sesleri kısık kısık geliyor. Çocuklardan biri yere yıkılıyor. Diğer ikisi arkalarına bakmadan koşuyorlar. Koşu yarışı değildi. Ayakta kalabilme yarışıydı. Oysa kurşun ve bomba çat kapı dalıyordu.
Yıkık binaların bitiminde ormanlık alana doğru koşuyorlardı. Gökyüzünden birkaç tane bomba adresi belli olmadan bırakılmıştı. Menzilde kimler vardı?
Ormanlığın içinde birbiriyle yarışırcasına koşuyorlardı. Önlerinde bir madde yere çakılmasıyla patlaması bir oldu.
İki küçük çocuk yolun sonuna gelmişti.
Hüseyin Habip Taşkın
20.10.2019
 
 
 
 

Kategori: 

Bunları Okudunuz mu?

02/20/2025 - 10:30
01/18/2025 - 21:05
11/20/2024 - 20:50
11/14/2024 - 19:11
11/03/2024 - 12:12

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Dergisinin 54. Sayısı Çıktı
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Ocak-Şubat-Mart 2025 tarihli 54. sayısı...
Ümüş Eylül Dergisinin 53. Sayısı Yayınla...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan  Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Ekim-Kasım-Aralık 2024 tarihli 53. sayısı...
Düşünsel özgürlüğün Sınırsız Kütüphanesi...
Görülmüştür Kolektifi, Redfotoğraf grubu ve Karşı Sanat, “içerdekilerle dışardakileri buluşturan” ortak bir sergiye daha imza atıyor. Fotoğrafçılar,...

Konuk Yazarlar

80’LİK DULLAR-1/ Sedat ÖNCER
Çünkü nüfusu orta yaşın da çok ötesinde insanlardan kuruluydu. Beldenin tek camisinden gün yoktu ki bir sela sesi duyulmasın… Emeklilerin tercih...
ZİNE/ Nazir Atila
Zine birden telaşlandı. İçini derin bir üzüntü kapladı. Yüreği korkuyla karışık bir heyecanla atmaya başladı. “Korkma Zine, okulun reviri var,...
"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...