Sosyalist Devlet Başkanları ve Politikalarının Analizi

Cemal Zöngür kullanıcısının resmi
Gerçek sosyalist ve demokratik yönetimlerin dışında, diğer sistemlerin devlet başkanı, başbakanların amaçları kariyer, para kazanmak olduğundan din, etnik ırkçılık gibi her yalancılığı ilke edinen mitomani bir kültüre sahiptirler. Sosyalist liderlerin yalanla politika yapma şans ve kültürleri olmadığından, yürütecekleri politika toplumun niteliği ve emperyalistlerin askeri, ekonomik etkilerine paralel gerçekleşir.

 
Legal, illegal siyasetler aynı çizgi ve aynı doğrularla her zaman yürütülmesi mümkün olmayan yönetme sanatıdır. Halkın çoğunluğu bu gerçekliği anlayıp yorumlayamadığı için, siyasi partisiyle zaman zaman çelişkiler yaşar. Üstelik halkın bilmediği veya farkına varmadığı bölgesel, uluslararası engeller de eklenince, insan kendi liderinin politikasını doğru yorumlamakta zorlanır.
 
Bir kurumu, toplumu ve devleti yönetmek (İdare Etmek) ayrı bir yapıdır, siyasi lider olup yönetmek daha farklı özelliktir. Genelde burjuva eğitimi bu farklılıkları halka öğretmek yerine, öne çıkardığı kişileri büyük lider gösterir. Yönetime getirdiklerinden burjuvazi, kendi duygu, düşüncelerine hitap eden politikalar izlemesini ister. Detaylara geçmeden gerçek siyasi lider ile, seçilmiş yöneticiliği anlayarak devam etmeye çalışalım.
 
Siyasi Lider Kimdir: Bilimsel felsefenin dışında bir yerlere bağlı kalmadan bilgi, kültür, zeka, yetenek ve yönetmede olağan üstü kabiliyete sahip, öngörüleri olan özgür iradeyle hareket eden entelektüel kişidir.
 
Seçilmiş Yönetici Kimdir: Genelde liderlik vasıflarına sahip olmayan kariyer, maddiyat peşinde koşan, sürekli maddi, askeri açıdan güçlü kişilere paralel siyaset yapan kişidir. Ve yönetmeyi zamanla öğrenen, bağımsız iradeden yoksun burjuva döküntüsüdür.
 
Temel ilkelerinde din ve ırkçı mafya yasalarla iktidar olan siyasi partilerin, başkan ve başbakanlardan gerçek adalet beklemek, her türlü kötülüğü bana yapabilirsin demektir. Bu anlayıştaki ülkelerde adalet, namus ve onur, şeref yoksunlarının anlayıp yorumladığı şekildedir. Özellikle Türkiye gibi ülkelerde halk adaleti diye bir yapı olmadığından, devleti yönetecek başkan ve başbakanlarda yüksek eğitimin dışında başka bir özellik aranmaz. Üstelik bunlar topluma siyasi lider olarak kabul ettirilirken, halkın bunu görememesi sürekli çatışma ve krizlerle yaşamalarına mal olmaktadır. Kapitalist özentili devletlerde, derin öngörüye sahip özgür iradesiyle hareket eden siyasi liderler tehlikeli kişidir. Devlete egemenlerin isteklerini yerine getiren, derin zaaflara sahip yöneticiler en makbul olandır. Gelelim sosyalist ve komünist devlet başkanlarının devleti yönetme politikalarına.
 
Sosyalist ve komünist liderler bilgi, kültür, zeka, cesaret, yetenek ve derin öngörüye sahip korkusuz, kariyer sorunu olmayandır. Bu nedenle parti ve halk tarafından ölümsüz lider olarak kabul edilirler. Yerine geçecek kişiler zaman içerisinde aynı karakteristik özelliği gösterirlerse lider olurlar. Devrimci sosyalist siyasi liderlik, burjuvazi mantığındaki gibi her önüne gelen kişide olmayacağı bilinip, ona göre hareket edilir. Fakat sosyalist devlet başkanlarının devlet yönetimi ile, parti yönetimi sırasındaki politikalarında önemli farklılıklar olduğunun gerçek nedenlerini iyi bilmeliyiz.
 
Sosyalist, komünist devlet başkanları toplumu Marksist felsefi ilkeler doğrultusunda en ufak çekinceye meydan vermeden eğitirler. Ancak her teoride geçerli olduğu gibi, pratik uygulamaların %100 oturmaması, Marksist teorilerde de ciddi farklılıklar yaratmaktadır. Bu zıtlıklar en çok halkın eğitim ve kültürel niteliksizliği, ekonomik darlıklar, iç siyasal zıtlaşmalar ve en önemlisi de bölgesel, uluslararası politikalardaki engeller.
 
Mevcut zorluklar sosyalist ekonomi ve askeri politikalarla aşılmaya çalışılırken, bazı sosyalist yöneticiler kariyer, yetenek ve kişisel zaaflar yüzünden, görevlerini layıkıyla yerine getirmezler. Bu savsaklamalar dünyanın her yerinde olduğu gibi, genelde siyasi liderlere mal edilir. Esasında sosyalist liderleri bazen düşüncelerine ters politikalar uygulamak zorunda bırakan ana sebepler, bölgesel ve uluslararası engellerdir. Tarihsel olarak sosyalist liderlerin şu politik uygulamaları, doğru ya da yanlışlığıyla bizleri daha derin düşündürmeye sevk ediyor.
 
1-1920-1921 tarihlerinde Lenin'in, Atatürk'e gönderdiği 300 tonluk askeri cephane ve maddi yardım. Lenin'in sosyalist düşüncesiyle tamamen ters stratejik bir politikasıdır bu. Çünkü Mustafa Kemal Atatürk hiçbir zaman ben sol ve sosyalistim dememiştir. Böyle bir duruşu, politikası olmadığı gibi, tam tersine komünizm görüldüğü yerde ezilmelidir deyip, Mustafa Suphileri katlettirmesi. Bu kadar büyük dününce uçurumuna rağmen Lenin, Türkiye'nin emperyalistlerin eline düşmemesi amacıyla yapmış olabilir bu yardımı. Ancak Mustafa Kemal'in, Amerika ve diğer emperyalistlerin 33 gizli misyon şefleriyle birlikte, kongreler düzenlediğinden, ya haberi yoktu veya yanlış bilgilendirilmiş ya da küçüğü bütüne kurban etmesi, sosyalist ilkeye tamamen ters bir politikadır.
 
2-1846 yıllarında Sünni Müslüman Kürtler, Şii Iran Şahlarınca, Ezidi Kürtlerin Osmanlı tarafından Rusya'ya sürgün edilmeleri, Ermeni katliamının aynısıdır. Ve dünya ülkeleri hep sessiz kalmıştır, Neden? Kürtler sürgünler sonucunda Rusya'da uzun yıllar yaşayıp yerleşik hayata geçmiş bir halktır. Ve Sovyetlerin 1946 yılında Mahabat Kürt Cumhuriyeti Başkanı Qazi Muhammed'e, devlet kurması için çeşitli teşvik ve destekler sunmuş olması. Daha sonra ne olup bittiyse Stalin'in, Kürtlerden desteğini çekmesi Mahabat Kürt Cumhuriyeti bir yıl sonra Farslar tarafından yıkılır. Kaynaklara göre Stalin, Kürtler Türkiye devletine ajanlık yapıyor, ağalık, aşiret düzeninde İslami kurallarla gerici şekilde yaşıyorlar. Rusya,Türkiye sınırını ihlal ediyorlar bahaneleriyle,1937 ve 1946 yıllarında Kazakistan'a sürgün politikası ne kadar gerçekçidir?
 
Sormak gerekiyor yoldaş Stalin'e; Azeri Türkler, Çeçenler ve diğer birçok geri kalmış Kafkas halklar söz konusu dönemde çok mu ileriydiler? Şayet Kürtler, Stalin dönemine kadar ilericileşmemişse, Sovyet yönetimindeki eksikliğin bir sonucudur. O dönemlerde yalnız Kürtler değil, çoğu halklar geri, feodal ve aşiret usullerine göre yaşıyordu. Aslında Kürtler doğru, gerçekçi şekilde eğitilmiş olsaydılar, Orta Doğu halkları içerisinde yeniliğe en uygun kültüre sahipler. Bu politikalar Stalin'in, sosyalist ilkelerine tamamen tersdir. Benzer şekilde çevre ülkelerin Müslüman Kürtleri kullanma ihtimalleri de çok yüksek.
 
Bu dönemlerde 2.Dünya Savaşı'nın yaşanması belki de Stalin'in, Kürtlerle ilgili olumlu çalışmalarını engellemiş olabilir. Sosyalist liderlerin yönetim politikalarındaki zıtlıkların çoğu, emperyalistlerin bölgedeki hile ve oyunlarının da bir sonucudur. Sosyalistlerin istemeyerek uyguladıkları politikalardan birisi, tümü kurtarmak için küçüğü kurban etmek, siyasetin doğasına uygun gelse de, bunların bölgede sürekli Kürt ve Ermenilere denk gelmesi düşündürücü değil midir?
 
3- Küba Lideri Fidel Gastro'nun, Havana'da bir yere Mustafa Kemal Atatürk'ün büstünün dikilmesine müsaade etmesindeki kafa karışıklığı. Fidel Gasro ile Ataürtk'ün düşüncesinde hiçbir ortak nokta bulunmuyor. Buna rağmen Küba yönetiminin, Ataürk'ün büstünü diktirmesinin tek mantığı, emperyalistlerin Küba'ya uyguladıkları ambargodur. Türkiye yönetiminin Küba ile ticari ilişkilerini tamamen kesmemesi, ticaretin daha ileriye gitmesi amacıyla, Gastro veya komünist yöneticiler böyle bir politikayı uygun görmüş olabilirler. Bu Küba yönetiminin, Atatürk'ü demokrat ve solcu gördükleri anlamına asla gelmediği gibi en ufak ihtimal dahi yoktur.
 
4- Çin yönetimindeki çelişkiler. Çin Komünist Partisi'nin (ÇKP) uyguladığı ekonomik politika, kapitalistlere taş çıkartır. Çin'le ilgili şu ihtimaller de önemli. 1,400 milyar nüfuslu ülkeye dışarıdan bakarak, nasıl yönetilmesi gerektiğine karar vermek bilimsel değildir. Öncelikle Çin'in tüm iç ve dış dinamikleri tam araştırılması gerekir. Belki de Çin halkını komünist ve Konfüçyüs felsefeyle eğitip, kapitalist ekonomik modelle yönetmek en uygun yöntemdir. Sırlandığı gibi bazen iç yanlış ve zorluklar, bazende dış engeller, sosyalist ve komünist liderlerin birtakım politikalarda sosyalist ilkelere tamamen ters yürütüldüğünü görüyoruz. Bunlar siyasetin doğasına uygun gibi görünse de, bizler daha derin düşünüp yeni metotlar bulmalıyız ki, tarihsel yanlışlar sürekli tekrarlanmasın.
 
 

Kategori: 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...