İnsan, Kültür, Felsefe, Siyaset ve Aleviler-1-

Cemal Zöngür kullanıcısının resmi
İnsan evrimini tamamladıktan sonra, sosyal yaşamın temeli olan doğru kültür, felsefe ve siyasete sahip olmak zorundadır. Bunlar eksiksiz ve doğu gerçekleşmediği sürece, insan yarım düşünen hayvandır.

İnsan Kimdir?

İnsanın evrimi ve ruh yapısı net, doğru bilinmeden, insanı tanımak asla mümkün değil.  İnsan evrimi iki temel yapı üzerine gerçekleşmiştir. Önce her canlı türde olduğu gibi organik evrimle yaşam başlar. Daha sonra insana yakın canlı türlerin beyindeki hücre sayısı milyon yıllar içerisinde çoğalıp gelişmesiyle, kültürel evrimle çağımızdaki biçimini almış oldu. Ancak günümüz insanının ya kavrayamadığı veya bazı çıkarlar nedeniyle, ilk kültür ürünü hayale (İmge) dayanan pro düşlem ile, madde-nesnelerle biçemlenmiş (Simge) düşünsel kültürün nasıl sentezlendiğini önemsememesidir. Her iki düşsel yapı birbirinden milyon yıllar uzak zamanda ortaya çıktığı halde, modern insan ikisinin sentezini yaparak, düşünce temelli kültür devrimini gerçekleştirmiş oldu. Çoğu insan topluluklarının geniş düşünsel kültürü öğrenmeden ezbere yaşaması, kültürel karmaşalara yol açmıştır. Bunu modern insanın tanrı vb. ütopik inançlarla birlikte, her şeyde sınırsızlığı kendisine hak gördüğü, derin kültürel açlık içerisinde yaşamasından biliyoruz.

 

Diğer belirtilmesi gereken nokta ise; tüm insanları kapsayan makale başlığına Alevilerin eklenmesidir. Bunun nedeni, Türkiye’de Alevilerin genel anlamda hümanist, felsefi, kültürlü, çağdaş oldukları kanaatinin hâkim olmasıdır. Gerçekten Aleviler öyle midir? Aleviler düşünce, inançsal yapılarıyla ailede, toplumda ne kadar adaletliler? Doğadan geldik doğaya gideriz felsefesiyle, doğaya karşı gerçekten nazik midirler? Tüm bunlar doğru ve net anlaşılırsa hem Alevilerin hem de Türkiye toplum gerçekliği, daha net ortaya çıkmış oluyor. Alevilerle ilgili şu cevabı rahatlıkla verebiliriz. Aleviler inançsal felsefeleri gereği, nicel olarak diğer insanlardan daha gelişkin bir anlayışa sahipler. Fakat geleceği belirleme açısından, kültürel derinlik ve siyasal olarak nitelikli bir duruşa sahip olamamışlardır.

 

Aleviler ifade edildiği gibi doğu, yeterli felsefi siyasal kültürle donanmış olsaydılar, Türkiye toplumunun yaşamsal politikalarını etkilememeleri mümkün değildi. Aynı zamanda mevcut devlet yapısı ve toplum, Alevilerin öncülerini rehber edinmek zorunda kalırlardı. Ama maalesef Türkiye yönetimi her zaman gerici Arap İslam Şeyh ve Avrupalıları rehber alırken, Alevileri meşru dahi görmemiştir. Bunun birden çok nedeni olsa da asıl sebep, Alevilerin felsefe konusunda hep ütopik ve romantik kalmalarıdır. Örneğin “Rıza Şehri Ütopyası vb.”, modern insanın reel yaşamında mümkün olup olmadığının hâlâ netleşmemesi. Alevi inancı, düşüncesi ve yaşamı üzerine geniş çaplı, bilimsel araştırma yapan bir uzman ya da kurumun olmamasını, Aleviler kültürel olarak dert etmemişlerdir. Yazılanların çoğu sıradan Alevinin genel bilgilerine dayanan ifadelerden ibaret olup, bin beş yüzyıllık kaderi değiştirmemesinden rahatlıkla anlayabiliyoruz.

 

Aleviler; hümanist ve doğacı felsefelerine rağmen çevreyi, insanlığı bitiren gereksiz, kirlilik yaratan lüks araçlardan, sınırsız varlık sahibi olma gibi duygu ve düşünceden ne kadar imtina ederek yaşıyorlar?  Devlet, maddi ve mevki rüşvetle bazı Alevileri destekleyip öncü göstermesiyle, çoğunluğun bu kişilerin arkasından gitmesi, düşük profilli niteliksizlik değil midir? Sosyolojik bir gerçeklik olarak, Alevilerin bu yapılarına dayanarak, insanın nasıl insan olduğu veya insan olmadığını, Alt Paleolitik Çağdan başlayarak anlamaya çalışalım. Paleolitik Kelimesi; Taş Çağı demektir.

 

İnsan psikolojik açıdan tüm özellikleriyle kavranmadan, duyumsal genel bilgilerle değerlendirildiği sürece, hangi düşüncede olursa olsun, çıkarları gereği çevre ve kendisine her zaman ihanet eden kişilik yapısına sahiptir. Çünkü insan adeta en modern elektronik bilyeler üzerinde, her yana hareket edip, hızlı değişimler gösteren biyolojik, psikolojik karakterle var olmuştur. Bu özellikli insan somut, modern, geniş kültürel felsefeye bağlanıp, çağdaş hukuk kurallarıyla yaptırıma tabi tutulmadıkça asla ahlaklı davranmaz. Dünyadaki insan toplulukları, hâlâ gerçek barış içerisinde yaşamıyorsa doğru kültür, bilgi ve gerçek siyasal hukuk kurallarıyla eğitilmeyip, kendisini tam olarak tanımadığı içindir. Sosyal Psikoloji; ilkel ve modern insanda her zaman yabancı düşmanlığı (Knesofobi) ve egoist duyguların aktif olduğunu ifade eder. İnsandaki bu hayvani karakteristik özellik bağımsız, geniş, doğru kültürel bilgi, gerçek hukuksal yaptırımlarla ancak zayıflatılırken, tamamen yok edilemeyeceği bilinmelidir.

 

Bu bakımdan her birey, topluluk inançsal, düşünsel felsefi kültür ilkelerini netleştirip, evrensel hukuka dayanan siyasal pratikle kanıtlamalıdır. Söz konusu önermenin ilk muhatapları Aleviler ve sosyalistlerdir. Çünkü hümanist, doğacı, paylaşımcı, eşitliği savunan felsefeleri gereği, Aleviler çoğu şeyden imtina edip mütevazi olmaları gerekirken, felsefelerine zıt yaşıyorlar. Alevilerin dışındaki diğer topluluklar, yaşamsal pratikleriyle her zaman eleştiriyi hak etseler de büyük oranda, inançsal felsefelerine uygun yaşadıkları için, Alevilere göre daha tutarlılar. Sosyolojik bu belirlemelerle, insanın çekirdek yapısından başlayabiliriz.

 

Doğadaki tüm canlı cansız varlıkların, atom altı kuantum çekirdeklerden elektron, proton ve nötron gibi, canlı-hareketli kimyasallarından oluştuğunu ilgili her insan biliyor. Evrendeki her elementin içerisindeki bu canlı kimyasallar, tüm varlıklarda farklı şekil, renk, tat vb. özelliklerin oluşturmasındaki (Ontoloji) temel kaynaktır. İnsanın ilk anaatası kuyruklu kuyruksuz maymunlar, hücrelerindeki DNA ve RNA’larında, taşıdıkları güçlü kauantsal nükleikasit ve proteinlerle, hızlı evrimsel değişimler göstermiştir. Göze çarpan bu diyalektik evrimsel değişim, yarı insansı anaatalarımızdan Hominidlerde net görülür. Daha sonra Hamo Hubilas, Homo Erektus, Primatlar, Neandetaller, Denisovan ve Homo Sapiens’de, milyon yıllar içerisinde evren-doğa-canlı bütünlüğüyle gerçekleşendir. Şimdi sırasıyla anaatalarımızın ne zaman insanlaştığını veya tam insanlaşamadığını anlamamız için kültür, düşünce, (Felsefe) ve siyaseti incelemeden bilemeyiz.

 

Tüm farklı düşünce, din ve kültürden insanlar, kim olduğunu net bilmesi için 15 milyon yıl önce, hayvan ve yarı insansı karakter özellikler taşıyan, Hominidlerle başlamalıdır. Özet olarak Hominidler el ve ayakları üzerine yürüyen, bitkilerin yanında böcek ve diğer canlıları avlayarak yaşıyordu. Genelde küçük klanlar şeklinde ağaç dalları ve taş kovuklarda topluca yatıp kalkarken ses, koku, işaret ve dikilerek, çevresini kontrol ederek yaşıyorlardı. Böylece ön ayaklarını daha pratik kullanmayı öğrenirken, beyinde de benzer gelişimlerin gerçekleşmesi, diğer canlılardan daha hareketli özelliğe sahip oldular. Hominidler derece olarak en gelişkin hayvan özelliğiyle, insana doğru evrilmeye elverişli anaatalarımızdır. Hominidlerde içgüdüsel hayvani tepkimelerin dışında, planlı düşünsel yapı söz konusu değildi.

 

Hominidler evrimini tamamladıktan sonra, zekâ ve hareket kabiliyetinin daha da yükselmesiyle, Homo Hubilas adıyla ikinci anaatamız oldu. Homo Hubilas’da henüz el ve ayaklarının üzerine yürümesine rağmen, Hominidlere göre çoğu hareketlerde oldukça zeki, pratik, arka ayaklarının üzerine daha uzun süre dikilebilmiştir. Tabi ki tüm bu gelişmeleri sağlayan temel yapı, insan beyninin giderek büyümesidir. Beyindeki büyüme kafa çapından çok beyin içerisindeki hücrelerin (Nöron) sayısal olarak çoğalmasıyla gerçekleşti. Homo Hubilas evrimini tamamlamasıyla, Homo Erketus olarak bildiğimiz üçüncü anaatamız ortaya çıktı.

 

Kimi Antropolog, Arkeolog ve farklı dalda araştırmacılar, Homo Erektus’un ilk ayaklarının üzerine dikilip yürüyen insan olduğunu belirtmekteler. Bazı araştırmacılarsa Homo Erketus’un hemen yürümediği, Homo Sapiens’in alt tipindeyken yürüdüğünü ifade ediyorlar. Hamo Erektus ne zaman yürümüş olursa olsun, zekâ beyin yapısı tam olarak gelişimini tamamlamadığı için, yine düşünce denilen düzenli bilince sahip değildi. Yaşamını içgüdüsel yarı insansı hayvan anaatamız olarak tamamlamıştır. Bugün kafamızda planladığımız aklı ve düşüncesi olan insandan iz bulamayız.

 

Hayvani anaata döneminin Homo Sapiens’le bittiği düşünülse de bunun gerçeği yansıtmadığını, günümüz modern insanın birbirine ve doğaya karşı düşmanlığından anlıyoruz. Evet Homosal türler anatomik ve zekâ olarak yüksek seviyede gelişim gösterip, modern insanı var etmesine rağmen, düşünceyi daha akıllıca (Us) kullanma noktasında Homo Sapiens ilkelliğini aşmış değildir. Bunu şu gerçeklere dayanarak ifade edebiliyoruz. Yaklaşık altı binyıldır dünya insanlığını aptal yerine koyup doğal, gerçek kültürel kaynakları itibarsızlaştıran Tek Tanrıcı Dinlere inanan egemen güçler, Âdem-Havva hikayesiyle modern insanın, ilkel insandan daha geriye düşmesi için elinden gelen her şeyi yapmasıdır.

 

Bugün düşünce yapısı, eğitimi, kullandığı teknolojik araç gereçler, dünyadaki en güzel besleyici maddeleri seçip yiyen modern insan birbirine, doğaya, kültüre düşmanlık noktasında, yarı insansı ilkel atalarımızdan daha tehlikeli karaktere sahiptir. Dekart’ın ifade ettiği gibi, “Düşünüyorum öyleyse varım” belirlemesi gerçek, doğru, doğaya, insana, canlılara zarar vermeyen, zekâdan çok, akıl (Kültür) donanımına sahip kişiye işaret etmiştir. Yeterli düşünce zekâyla değil, doğru kültürel donanımla mümkündür. Zekâ insanın doğasıyla var olan yetenek iken, akıl kültürle sonradan öğrenilip edinilen temel belirleyicidir. Aklı eksik veya hiç olmayan her zeki insan, her türlü zararı verecek kapasiteye sahiptir. Kültürle donanmış akıllı insan, kolayca çevresine zarar vermez.

 

Aristotelas başta olmak üzere birçok felsefeci, “İnsan düşünen hayvandır der”. Hatta insan yarı düşünen hayvandır. Çünkü modern insan hâlâ süperegoist psikolojiyle kabaca hiçbir şeyde sınır tanımadan yaşamına yön verendir. Bu da eksik ve yavan düşünerek yaşamaktır. Gerçek düşünceye sahip “Üst İnsan” görebildiği, hissettiği ve ulaşabildiği her şeyi doğru analiz edip özümseyerek, kendine kültür disiplini uygulayan insandır. Dünyada kendine modern şekilde kültür disiplini uygulayan insan her toplumda istisnadır. Büyük çoğunluk süperego, zekâ, sürü psikolojisi ve çarpıtılmış kültürle akıldan yoksun, çarpık düşünen insandır. Bu düşük profilli insan demektir ki, her türlü çatışmanın temel kaynağıdır. Düşük profilli insan yapısından kurtulmanın tek yolu, her bireyin yemeden içmeden önce kültürel doyuma ulaşıp, öz iradeyle kültür disipliniyle yaşamaktır. Çağımız insanının en büyük sorunu kültürel açlıkla birlikte, kültür disiplininden uzak olmasıdır. Kütür bölümünde bu konu daha geniş incelenecektir.

 

Kaynaklar:

Donna Rosenberg- Dünya Mitolojisi. İmge Yay.

Charles Keit Maisels- Uygarlığın Doğuşu. İmge Yay.

William H. Mc. Naill- Dünya Tarihi. İmge Yay.

Alaaddin Şenel- İlkel Toplumdan Uygar Topluma. Birey Yay.

Georgis Politzer- Felsefenin Temel İkleeri. Sosyal Yay.

Misea Eliade- Şamanizm. İmge Yay.

M. İlin- E. Segal- İnsan Nasıl İnsan Oldu. Sosyal Yay.

Willem Reich- Kişilik Çözümlemesi. Payel Yay.

Erick From- İnsandaki Yıkıcılığın Kökenleri. Payel Yay.

Musa şanak- Mezopotamya’da Dinlerin Doğuşu. Aram Yay.

Doğan Cüceloğlu- İnsanın Davranışı. Remzi Kitapevi.

Abdullah Öcalan-Sümer Rahip Devletinden Halk Cumhuriyetine. Mem Yay.

Sigmund Freud- Günlük Yaşamın Psikolojisi. Payel Yay.

E. Reed- Kadının Evrimi 2 Cilt. Payel Yay.

Samuel Noah Kramer- Tarih Sümerde Başlar.Kabalcı yay.

Michel Faucoalt- Cinselliğin Tarihi. Ayrıntı Yay.

B. Malinowski- Vahşilerin Cinsel Yaşamı. Kabalcı Yay.

Ulriech V. Brökling- Disiplin. Ayrıntı Yay.

Alaaddin Şenel- Siyasal Düşünceler Tarihi. Bilim ve Sanat Yay.

Micea Eliade- Dinsel İnançlar ve Düşünceler Tarihi 3 Cilt. Kabalcı Yay.

Robert B. Cialdini- İnsanın psikolojisi. Medya Cat.

Yuval Noah Hariri- Hayvanlardan Tanrılara Sapiens. Kolektif Yay.

David Eagleman- Beyin. Domingo Yay.

Dr. Loumann Brezandini- Erkek Beyni. Say Yay.

Dr. Loumann Brezendini- Kadın Beyni. Say Yay.

Alfred Adler- İnsanın Doğası. Payel Yay.

J.M. Roberts- Avrupa Tarihi. İnkilap Yay.

Alaaddin Şenel- İnsanlık Tarihi. İmge Yay.

Evrim Ağacı- İnternet Sayfası.

Kategori: 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...