Ormanda Bir Çocuk Ağlıyordu

Göksu kullanıcısının resmi
Ct, 10/07/2021 - 16:34 -- Göksu
Gözleri kilimin nakışında. Kanepenin ucuna ilişmiş, omuzları öne eğik. Düzgün bacaklarını bitiştirmiş. Saçlarını arada eliyle arkaya itiyor. Epeydir konuşmuyoruz.

        “Sadece ne hissettin düşündün?” dedim. O an.
         Arkadaşlarıyla buluşup diskoya gitmişlerdi. Sonra iki çocuk daha karışmış aralarına. İçimizden birilerinin tanıdığı diye düşündüler. İçtiler, yeni gelenler esrarlı sigara sardı, çektiler, dans ettiler…
          Annesinin diktiği mini eteğin üstüne giydiği kırmızı buluzla güzelim demişti. Aynanın önünde durmuş düzgün bacaklarını, ince belini seyretmişti. Uzun açık kumral saçlarını dans ederken savuruyor, mutlu çığlıklar atıyordu. Pist doluydu, gözler çoğunlukla yarı kapalı, kendilerinden geçmiş bir halde eğleniyorlar. Çağla’nın annesi, babası, iki kardeşiyle rahat bir yaşamı var. Kavga etmezlerdi sadece annesinin arada tutan kıskançlık damarı gererdi ortamı. Babası yeşil iri gözlü, geniş omuzlu, yumuşak sesli bir adamdı. Ufak burnu biraz garip dururdu yüzünde, bıyıklarını kesmezdi belki de burnunu saklamak için. Sabah erken çıkar, akşam iş dönüşü doğrudan eve gelirdi. Çağla’ya  düşkünlüğü bir başkaydı. “Haniymiş benim kızım hadi babasına bir kahve yapsın.” Nazlanırdı “bana ne bu gün de Gül yapsın.” 
           Yüzü toprağa yapışmış, arkadan saçlarını çekiyor biri. Sesi çıkmıyor, ağzını açamıyor. Bir kuş öttü, bir köpek havladı, bir dal kırıldı, yerdeki otlar hışırdadı. Sesler büyüyor. Ay yok bu gece öylesine zifiri bir karanlık. İlk düşündüğü “öldürmesinler” öldürülmekten, cesedinin bir yerlere atılmasından korkuyor. “Çok gencim, öldürmeyin” demek istiyor. Sesi yok, korkudan hık hık sesler çıkarıyor sadece.
            Biraz fazla içmişti, birlikte geldiği çocuklar da. Sonradan gelen çocuklar, araba var seni bırakırız dediler. Düşünmeden bindi. Sonrası başını arkaya dayamış uyumuştu. Araba durunca gözlerini açtı. “Neredeyiz?” İki kol çekiştirdi, indirdiler arabadan. Kurtulmaya çalıştı. Hoyratça ittiler, yere başını çarptı. Ağaçlar, hayalet gibi gözüktü.  “Kimdi bunlar? Arkadaşları nerede? Neden buraya getirdiler” Beyni uğulduyor, midesine saplanan ağrı kıvrandırıyor. Eteğinin yırtıldığını, çorabının, külotunun çıkarıldığını hissediyor. Engelleyecek gücü yok. Pelteye dönüşmüş bedeni söz dinlemiyor. Acı nefesini kesiyor. İçine giren, gidip gelen kesilmeyen süre giden bir kâbus. Çığlık yok, biri başını bastırıyor. Zevkten inleyen oğlanın nefesi boynunda. 
             Ölüm korkusu yerini “hamile kalma” korkusuna bırakıyor. Yalvarıyor içinden, “tanrım lütfen hamile kalmayayım” Okula nasıl devam eder, annesine nasıl anlatır. Küçük taşlar, çalılar tenini acıtıyor. Acının biri bitiyor öbürü başlıyor. Orman gitgide korkunç bir cehenneme dönüşüyor. Sevgilisi gözünün önüne geldi. Öpüşü, okşayışı. Başına gelenleri anlamaya çalışıyor. Rüya olmalıydı. O tecavüze uğrayacak bir kız değildi. Kimse cesaret edemezdi. 
             Köpek havlamaları yaklaşıyor, Başını çevirip bağırmak istiyor. Biri üstünde diğeri saçlarını sıkıca tutmuş kıpırdayamıyor. Bacak arası ıslanmış, kan kokusunu alıyor. “Kimse bozmamış ya bunu!” diyor gülerek oğlan. “Lan şansa bak!” diyor arkadaşına. “Ya şikâyet ederse!” “Eyvah işlerini bitirip öldürecekler!”  Hamile kalma korkusunu unuttu, ölmek istemiyor. Konuşabilse yemin edecek kimseye söylemem diye. “Yok lan” diyor arkadaşı. “Korkar, utanır söylemez.” Rahatlıyor, acısını duymaz oluyor.
           “Çabuk bitse” Biteceği yok. İkincisi sırasını bekliyor. Rüzgâr sert esmeye başlıyor. Buluzunu da çıkarmışlar, tümüyle çıplak. Titremeye başlıyor, dişleri çarpıyor. Dizlerinin üzerine domaltıyorlar zorla. Diğeri olmalı. Kalçalarına vuruyor, dişlerini geçiriyor, içine giremiyor, vazgeçiyor. Araba sesini duyuyor. Gittiler.
             Sırt üstü yatıyor. Boynu tutulmuş. Acı hissetmiyor. Hıçkırarak bağıra bağıra ağlıyor sadece. Soğuk etini ısırıp, yayılıyor bedenine. Eteğini, külotunu, çorabını el yardımıyla buluyor. Titreye titreye giyiyor. Köpek havlamaları her yerde, orman bütün ürkütücülüğüyle üstüne çöküyor. Ölmedi. Elleriyle bedenini yokluyor. Yarın morarmış olur her yanı. Buluzu yok. Dizlerinin üstünde sürünerek arıyor. Götürdüler mi yoksa? Yattığı yerin az ilerisinde o da. Saçını topluyor. Çabuk bitmedi, kaç saattir burada bilemiyor. Sabahı mı beklese? Ortalık ışıyınca yolu daha kolay bulabilir. Bir ağacın gövdesine sığınıyor. Gözleri ağırlaşmış.
            Birilerinin baktığını hissedip uyanıyor. Meraklı gözler, ormanda yürüyüşe çıkmış olan bir gurup. Su şişesi uzatıyor biri, diğeri, ceketini çıkarıp üstünü örtüyor. Soru sorulmayacak kadar açık olmalı başına gelenler.
            Gözleri hala kilimin kırmızı nakışlarında. Gerisini kahve içerken anlatıyor. 
            “Kolay olmadı, terapi gördüm. Ölmek istememiştim bir yandan da yaşamak istemiyordum. İnsanlara güvenimi kaybetmiştim, arkadaşlarım beni bırakıp gitmişti. Üniversite bitti. Almanya’ya gittim. Artık bir erkekle birlikte olamam derken âşık oldum. Oğlum doğdu. Başını kaldırdı, gözlerimin içine bakarak: “Biliyor musun orada bulunmak benim suçum değildi, bunu hak edecek bir şey yapmamıştım. Çocuktum, arkadaşlarımla eğlenmek istemiştim.”
           Bir karga çığlık çığlığa kanat çırptı. Hâlâ ormanda bir çocuk ağlıyordu. Kilimi dokuyan elleri hatırladım. Gözyaşlarım sıcak usul usul “Hayat Ağacının” motiflerine aktı.

Kategori: 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...