Yazan Kişinin Meşakkatli Yolu

Nurcan Balıbey kullanıcısının resmi
Yazan Kişinin Meşakkatli Yolu Merhaba Dostlar Yine beraberiz. Bir süredir yeni çıkan kitabımın tanıtım çalışmalarıyla meşguldüm. Bu arada çevremden gelen bir talebi dikkate aldım ve tanımayanlar için hem kendimi anlatayım hem de kitabımı tanıtayım istedim bu yazımda

 
1965 yılında Babaeski / Büyükmadıra’da  doğdum, babam peynir ustası, annem ev kadını, beş çocuklu bir ailenin en küçüğüyüm.
                Maddi imkânsızlıklar nedeni ile Orta ikinci sınıfta bıraktığım eğitimin ardından; 1982 yılında evlendim. Yarım bıraktığım eğitimi, Tekirdağ 50. Yıl Ortaokulu’nda, Dışarıdan Bitirme sınavlarıyla tamamlayarak, yine dışardan bitirme sınavlarına girerek Zübeyde Hanım Anadolu Teknik Ve Meslek Lisesi’nden  mezun oldum. (2005). 
                İlk yazılarımı Tekirdağ 59haber Gazetesi’nde öykü denemeleri şeklinde yazmaya başladım. Anı Roman tarzındaki denemelerinden oluşan ilk kitabım Kanguru Yayınları’nda “PALAMARKALI KADINLAR” adıyla 2019 Tüyap Kitap Fuarı’nda okuyucu ile buluştu.
                Evliyim, iki kız çocuğum ve iki torunum var. CHP İl Başkanlığında personel sekreter olarak çalıştım ve emekli oldum. Sonrasında Parti yönetiminde atama yoluyla göreve başladım. Çevre Ve Şehircilikten Sorumlu İl Başkan Yardımcılığı, Doğa Ve İnsan Hakları Sorumluluğu, Parti  Okulu Eğitmeni gibi Görevler üstlendim. Bu görevlerin bir kısmını halen sürdürmekteyim. Bizden sonra seçilerek görev alan yönetimin takdir ve teveccühü ile Valilik İl İnsan Hakları Temsilciliği görevini sürdürdüm ve bu görevde iken, Valilik ataması ile de Tekirdağ Valiliği Hasta Hakları Temsilciliği görevine getirildim. Bu görevleri layıkıyla yerine getirme adına Bakanlığın açtığı eğitimlere katılarak sertifika alma hakkını da kazanmış oldum. Amacım; önce insana, şehrime ve partime hizmet etmek oldu. Bu görevlerim devam ederken, tabi ki yazmaya ara vermeden bir öykü kitabı ve bir de roman ortaya çıkarmış oldum.
                Yazmayı, kendimi ifade etmemin bir yolu olarak görüyorum. Eğer bir arayış içindeysem ve ne aradığımı bilmiyorsam yazıyorum.Hayatla dalga geçmek istiyorsam, yazıyorum.Oyun gibi geliyor bazen eğleniyorum. İyileştirici bir özelliği var. Onu biliyorum…
                Bazen kendi tutarsızlıklarım, çelişkilerim beni yazmaya iten şey oluyor. Yazma cesaretimi de benden çok önce söz almış ustalara borçluyum.
                Bazen, benim türlü zorluklarla ulaştığım bahçelere, benden önce, yolu oradan geçmiş ustalara rastlıyorum.
                Yazmak, büyük, uçsuz bucaksız bir ormana girmek gibi geliyor. Bu ormanda kaybolmadan önce küçük bir ışık  görüyor ve o ışığın peşine düşerken yüreklilikle kaybolmayı göze alıyorum. Sonra kulağıma fısıltılar geliyor. Doğa ipuçlarını veriyor sessizce ve ben onları yakaladığımda bırakmıyorum.
                Yazmanın bugüne kadar bilinen bir formülü yok, olabileceği de düşünülmemeli. Yazının içeriğini oluştururken çektiğim sıkıntılı halleri, kendim bile anlayamıyorken, sizlere bu durumu anlamlı kılacak cümleler kurmamı da beklemeyin bu çok zor olur çünkü…
                Buna benzer satırlar okumuştum, Yazarı Aydın Şimşek olan Yazma Yaratma ve Okuma Cesareti kitabında. Tam da böyle hissediyorum
                Yazdığım ikinci kitap olan ANEMON Deniz Şakayığı’ndan bahsedeyim şimdi de…
                Zihnimde var olduğu andan itibaren dört yıl geçti. Ocak 2022’de ilk baskısını elime aldım. Ve artık o benim için yabancıydı. Ben bir okuyucusuydum. Okuyup bitirdiğimde elimde tuttuğum şey sadece bir kitap değil  bir yaşamdı.
                “Trajik bir kaza sonucu dağılan ailenin her birinin farklı alanlarda yeni yaşamlar kurarak hayata bağlanmasını konu ediyor. 
                Bu romanda trajik bir aşk öyküsü yer alıyor. Ancak bu öykü bir bakıma ‘ötekilerin’ öyküsüdür. Mübadillerin, muhacirlerin, yerinden yurdundan edilenlerin yeni bir yurt edinişlerinin de öyküsüdür. Aşk bir tür arayışsa bu arayışın bir ucunda da daima bir mücadele vardır.
                Anemon bu trajik yaşamdan süzülüp gelen bir hayatın aşkla yeniden kuruluşudur. Anemon; sevgidir, derinliktir, sahiciliktir, yaşamı kucaklamaktır. Evet, evet Anemon AŞK’tır…” diyor sevgili  Hocam Aydın Şimşek, kitabın arka kapağında.
                İçinde; dostluk, cesaret, rekabet ve macera dolu satırlarda yer alan karakterlerden de söz etmek istiyorum biraz.
                Anemon: Birçoğunuzun bildiği gibi sadece bir çiçek adı değil. Büyük denizlerde yer alan adalarda, adaların yeşil sularında, çetin denizaltı yaşamının en iyi temsilcilerinden biri bir tür deniz canlısı. Güzel renkli, narin, sakin, zehirli, yeri geldiğinde, acımasız bir avcı…
                Kitabı okuduğunuzda, Anemon’u beş yaşında bir kız çocuğu olarak tanıyacak ve onun yaşamına tanıklık edeceksiniz.
                Anemon’un babası Adem: Çocukluk yıllarında yaşadığı gerilimler, sorunlar, baba sevgisinin verdiği hazza ulaşamamanın eksikliği ve buna bağlı olarak hep yaşadığı güvensizlik… Bu güvensizlikten kaçmanın yolu olarak teknede yaşamayı seçmiş biri olarak tanıyacaksınız.
                Annesi Aliye: “Hayır” demenin saygısızlık, itaatsizlik, karşı gelme, uyumsuzluk olarak değerlendirilen bir çevrede büyümüş,  aşkı için avukatlık kariyerinden vaz geçmiş genç bir kadın...
                Dr.Gabriel: Başarılı Bulgar bir cerrah.
                Hemşire Anabella: Çalışkan, dost canlısı, vefakâr Bulgar bir hemşire…
                Hektor, (daha sonra onu Hayta olarak tanıyacaksınız) Aliye’nin yanından ayrılmayan köpeği...Laf aramızda onu çok seveceksiniz…
                Albert ve Nadir: ilk bölümlerde Anemon’un kurtarıcıları olarak karşınıza çıkacak…
                İvan: Aliye’yi bulup kulübesine götüren balıkçı…
                Ve daha birçok karakter, şimdilik bunlar yeterli diye düşünüyorum. Umarım merak eder alıp okursunuz. Okudukça şaşırır, keyifli vakit geçirirsiniz.
                Yazmaya devam ediyorum, önümüzdeki günlerde yeni bir öyküyle sizlere seslenebilirim.
                Şimdilik hoşça kalın. Sevgiyle,  kitapla, dostlukla…
 
                                                                                                                    05.06.2022
                                                                                                           Nurcan Balıbey / Tekirdağ
 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...