Türkiye Solu ve Aleviler Neden Gerçek Tarihleriyle Yüzleşmezler?

Cemal Zöngür kullanıcısının resmi
Avrupa sanayi kapitalizmine uygun hazırlanan komünist manifestonun, İslam’ın asırlarca her şeyi dejenere ettiği toplumlarda bunun oturacağını düşünme yanılgısı, çok şeye mal olmuştur. Söz konusu halklarının bazıları gönüllü, çoğunluksa zorla İslam’ı kabul edip, kendileri olmaktan çoktan çıkmıştı. Böylece öz ulus değerleri olan anadil, eski inanç ve imece (Kolektif) kültürlerine tamamen düşmanlaştırılmıştır. Türkiye’de resmi veya gayri resmi herhangi bir faaliyette bulunmak istendiğinde, İslam temel alınmadan en ufak adımın gerçekleşmemesi, dünyadaki en büyük çelişkilerin başında gelendir. Sol, İslam’ın dejenere ederek apolikleştirdiği bu halkları, tarihleriyle yüzleştirip kültür devrimi yapmadan, sınıfsal devrimci düşünceyi dayatmak, kolaycılık değilse daha derin sorun var demektir.

Tarihle yüzleşmek; halkların etnik, (Dil) din, (İnanç), örf, adet, aile, insan ilişkileri, ekonomi, kültür, eğitim, ulus ve emek sermayeye bakışlarını, enstitü ciddiyetiyle inceleyip ucube olanları atmaktır. Sıralananlarda temel değişimler yaratılmadan, çağdaş ulus ve sınıf kültürünün bir toplumda oturacağını düşünmek, ham hayalciliktir. Sol ve Aleviler, toplumsal sorunları bilimsel, bağımsız ele alıp halkları tarihleriyle yüzleştirmeyi, zaman kaybı ve gereksiz uğraşı gördüler. Tekerleme şeklinde ezberlenilen emek sermaye terminolojisi tekrar edilerek, tüm sorunları çözeceklerine inanmaları, halkları ve kendilerini oyalamaktı. Halbuki gerçek aydın, sosyalistlik, her sorunu akademik disiplin içerisinde korkmadan ele alıp, halkları gerçek özleriyle buluşturmaktır. Türkiye’de resmi ideolojiye yakın olan olmayan sözde entelektüel, siyasetçi ve tarihçilerin bir kısmı İslam’ı, diğerleriyse batı modernizmini taklit etmeyi ulusallık saydılar. Bu yaklaşım İslam ve kapitalizmden daha ağır sorunlar yaratmıştır.
 
Dünyada herhangi bir toplumun kendi tarihiyle yüzleşmesi, sıradan bir durum olmadığından, her insanın yapacağı iş değildir. Asırlardır kaba materyalist ve gerici metafizik düşüncelerin, kültür adıyla insanların bilincine yerleştirdikleri İslami masallardan halkı kurtarmak, bağımsız uzman, samimi kişi ve disiplinli otorite işidir. Felsefecilerin belirttiği gibi, “Saplantıları kırmak atomu parçalamaktan daha zordur”. Tam da bu noktada maddi manevi kariyer saplantısı olmayan felsefeci, bilim insanı ve entelektüellere büyük görev düşüyor. Türkiye’de bırakalım halkın tarihiyle yüzmesini, Osmanlı’dan günümüze kadar “Aydın Sorunu” diye bir sorunla da yaşamaktayız. Konu Türkiye olduğundan, İslam’ın Anadolu’da egemen oluşuyla ele aldığımızda, daha somut sonuçlara ulaşabiliyoruz.
 
Özellikle Anadolu ve Mezopotamya’da, Arap olmayan halklar, İslam Arap ırkçılığıyla özlerine düşmanlaştırıldıklarını, sol ve Alevi aydınlar hiçbir zaman gerçekçi şekilde önemsemedi. İslam demek; etkisine aldığı halkların ölümü demektir. Bu yüzden Türkiye solu ve Alevi öncüler, İslam’ı temel siyasal çelişki olarak ele alıp, yeni bir toplum, düşünce ve halklar yaratmalıydılar. Maalesef hâlâ söz konusu gerçeklerden uzak, ezberlenmiş şeyleri tekrarlayarak hem halkları hem de kendilerini bitme noktasına getirdiler. Her iki siyasal, sosyal yapının, tarihiyle yüzleşmekten kaçma nedenlerini kısaca şu şekilde analiz edebiliriz.
 
Türkiye Solunun Tarihten Uzaklığı: Tarih incelemesi ya da yüzleşmek; matematik, fizik, kimya gibi bir laboratuvar çalışmasıdır. Halkların tarihini yazmak ve yüzleştirmek, kendi kültür değerlerini inkâr eden devlete ve bu devletin emrinde çalışan tarihçilere, asla bırakılmamalıydı. Türkiye solu, tam tersine tarihle uğraşmayı gereksiz, zaman kaybı gördüler. Hayalden öteye geçmeyen emek mücadelesinin, tüm sorunları bitireceğini ifade etmeleri toplumu oyalamaktı. Sol düşüncelerin dünya tarihinde ilk ortaya çıkışını analiz ettiğimizde, tarihle yüzleşmenin neden önemli olduğunu daha net anlayabiliyoruz.
 
Sola yakın ilkel ilk düşünsel anlayış, M.Ö.5000’lerde erkek egemenlikçi (Patrial) tanrı krallar ve tek tanrıcı (Monoteist) dini anlayışların, insanlar üzerinde uyguladığı zalimane tutuma karşı, önce hümanist inançsal tarzda başlamıştır. Daha sonra bu hümanist düşünsel anlayış çeşitli değişimler gerçekleştirerek Mazdeizm, materyalizm ve Avrupa’daki çağdaş solla, bildiğimiz sosyalist sol düşüncelere evrilmiş oldu. Bilimsellikten ödün vermeyen sosyalist teorisyenler, toplumsal gerçeklik analizleri yaparak, sosyalist mücadelenin hangi koşullarda nasıl verileceği teorisini oluşturdular. Bilindiği üzre modern sol, 1700’lü yıllarda Avrupa’da başladı.1848’de ise Kral Mark ve Friedrich Engels, “Emek Sermaye Çelişkisine Dayanan Komünist Manifestoyu” ezilen halkların kurtuluş anahtarı olarak, dünya emekçilerine sundu. Bu noktada önemli bir ayrıntı; Avrupa ülkelerinin çoğu 1500’lerden itibaren üretim, dil, din, feodalizm ve uluslaşma reform, rönesansını başlatmaları, komünist manifestonun benimsenmesini kolaylaştırdı. Yine de bazı engeller yüzünden sosyalistler, burjuva demokrasisini ancak gerçekleştirebildiler. 
 
Avrupa’nın dışındaki toplumların çoğu dil, din, üretim, feodalizm ve uluslaşmada, değişim temelli en ufak kültürel düşünceye sahip olmadıklarından, sosyalist teoriyi benimsemeleri mümkün değildi. Türkiye gibi ülkelerde bugünde aynı durum mevcut. Avrupa sanayi kapitalizmine uygun hazırlanan komünist manifestonun, İslam’ın asırlarca her şeyi dejenere ettiği toplumlarda bunun oturacağını düşünme yanılgısı, çok şeye mal olmuştur. Söz konusu halklarının bazıları gönüllü, çoğunluksa zorla İslam’ı kabul edip, kendileri olmaktan çoktan çıkmıştı. Böylece öz ulus değerleri olan anadil, eski inanç ve imece (Kolektif) kültürlerine tamamen düşmanlaştırılmıştır. Türkiye’de resmi veya gayri resmi herhangi bir faaliyette bulunmak istendiğinde, İslam temel alınmadan en ufak adımın gerçekleşmemesi, dünyadaki en büyük çelişkilerin başında gelendir. Sol, İslam’ın dejenere ederek apolikleştirdiği bu halkları, tarihleriyle yüzleştirip kültür devrimi yapmadan, sınıfsal devrimci düşünceyi dayatmak, kolaycılık değilse daha derin sorun var demektir.
 
Alevilerin Tarihleriyle Yüzleşme Sorunu: Osmanlı’dan günümüze kadar, Alevi pir ve entelektüeller içerisinden, Aleviliğin gerçek tarihini bilimsel metotla inceleyip düşünsel, inançsal tarihsel bağının açığa çıkarılmaması, Alevileri başarısızlığa götürmüştür. Özellikle son yıllarda Alevilik üzerine binlerce insan kitap yazmasına rağmen, istisnaların dışında hiçbiri bilimsel değil. Hepsi duygusal psikolojiyle Aleviliği ele alıp, eksik, yanlış ve günümüz gerçeğine uymayan kurallara, akıl almayacak güzellemelerle doludur. İşlevsiz şeyler yeniymiş gibi allanıp pullanarak halkın önüne sunulması, Aleviliğe hizmet değil kötülüktür.
 
Alevilerin ilk sırada gelen çoğunluğu; Aleviliğin var oluş tarihini, Hz. Ali ile başlatmaları hem tarihe hem de kendilerine ihanettir. Diğer azınlık Alevilerse; akademik tarih incelemesi yapmadan, Alevilik Sümerlerden itibaren vardı iddiaları, bilimsellikten uzak kompleksli yaklaşımdır. Sümerler döneminde Alevilik nasıl yaşatıldı, kimler günümüze taşıdı? Taşıyan halkların dil ve inançlarının diyalektik yapıları incelenmeden Sümer, Hitit, Luvileri saiplenmek, bilimsellik değeri taşımıyor. Diğer taraftan Aleviliği tarihte en uzun yaşatanlar Kürt ve Persler olmasına rağmen, Alevi yazar, aydın, pir ve dedeler bu halkları önemsemiyor. 
 
Aleviler Fars, Kürt ve Türklerden oluşmakta. Hepsi birbirinden farklı dil, din, inanç, kültür, sınıfsal özellikleriyle modernizm ve feodalizm arasında kalmış topluluklardır. Tüm bunlar uzun erimli araştırma yapılmadan, masa başında oturup kitap yazmak Aleviliğe, Alevilere bir şey kazandırmamıştır. Daha ayrıntılı bir nokta; Alevilerin çoğunluğu kendilerini hümanist, solcu, demokrat, laik görürlerken, bu bilinçli, kültürel birikimle gerçekleşen bir durum değildir. Asırlardır dışlanma ve aşağı görülmenin yarattığı psikolojik bir tepkisellik. Alevilerin devlet tarafından resmi temsil, doğrudan iktidar olma, sermaye sınıfında kendilerini tanımlama imkânları olsa çoğu solu, demokratlığı, hümanizmi tamamen terk edecektir. Şu ana kadar devlet tarafında en ufak kabulleri söz konusu olmadığı halde, eskiden beri her türlü fırıldağı çevirmekten geri durmayan Alevilerin, ileride neler yapacaklarını tahmin etmek zor değil. Bu ifadelerimizin kaynaklarıysa, Alevi pir, entelektüel ve ulu ozanlar adıyla öncülük eden kişilerin çoğu, pratiklerinde Aleviliğe tamamen zıt, Şii İslam’a methiyelerle dolu ürünlerinin arşı alayı geçmesi kime, neye hizmettir? Bunlardan bazıları.
 
1-Pirsultan Abdal. Açılın kapılar şaha gidelim vb. 12 İmamlara methiyelerinin olduğu şiirleri.
2-Seyit Rıza ve birçoğu. Bizde evladı resulüz ve Seyid unvanının yüklenmiş olması.
3-Alevilik adına deyişler söyleyen kişi ya da ozanların hepsi, ipe sapa gelmez 12 İmamlara düzdükleri methiye, güzellemeleri, önemli bir kültürmüş gibi sürdürmeleri.
4-Bir kısım Aleviler “Vardan var olduk” gibi varoluşçuluğu savunurlarken, bunun materyalist düşünce temelli mi, yoksa metafizik mi olduğuna bakmadan, sapla samanı birbirine karıştırmaları.
5-Varoluşçuluğu metafizik temelde inceleyen Kriggard gibi felsefeciler okunmadan, varoluşçuluğu savunmak.
6-Aynı şekilde varoluşçuluğu materyalizmle inceleyen Platon, Nietzsche gibi felsefecilerin yazımlarına bakılmadan, Aleviliğe bilimsellik rolü biçilmesi.
7-Alevilik yapısı gereği doğa dinlerinin yarattığı inançsal bir düşüncedir. Aleviliğin olumlu olumsuz yanları açığa çıkarılmadan, en adaletli düşünce güzellemeleriyle süslemek, bilim gerçekliğine terstir. Tüm bu vb. gerçeklere rağmen, Sol ve Alevilerin tarihleriyle yüzleşmemelerinin özeti şu şekildedir.
 
Alevi Öncüler; kariyer kaygısı, sistemden korku ve toplumun bilincine yerleştirilen çarpık Aleviliği, deşifre edecek bilgi eksikliği ile birlikte halkın tepkisinden korkmalarıdır.
Sol Öncülerse; halkların geçmişte yaşattıkları tarihsel kültürlerine, değer verecek kültürel bilgisizlik, hantallık ve birçok şeye hazır konmayı tetikleyen taklitçi anlayıştır.
 
Cemal Zöngür
 
Kaynaklar:
Kral Marks- Kapital 3 Cilt. Gece Kitaplığı
SSCB Enstitüsü Bilimler Akademisi Politik Ekonomi 2 Cilt. İnter Yay.
Kauczyinski- İşçi Sınıfı Tarihi. Sol Yay.
Ali Kemal Meram- Padişah Anaları
Yalçın Küçük- Türkiye Üzerine Tezler 5 Cilt                                                                                                                                           
Yalçın Küçük- Aydın Üzerine Tezler 5 Cilt                                                                                         
Rıza Nur- Hayat ve Hatıratım                                                                                                                                  
Şevket Süreyya Aydemir- Tek Adam 3 Cilt                                                  
Cemal Zöngür- Türkleri Yeniden Tanımak                                                      
Mehmet Ali Şevki- Osmanlı Tarihinin Sosyal Bilimle Açıklanması        

Doğan Avcıoğlu- Türklerin Tarihi 3 Cilt                                               
Halil Berktay, Ümit Hassan, Ayla Ödekan, Sina Akşin: Osmanlı Devleti’ne kadar Türkler.                        
İsmail Beşikçi- Türk Tarih Tezi. İBV                                                
İsmail Beşikçi- Doğu Anadolu'nun Düzeni. İBV                                                       
İbrahim Kafesoğlu- Türk Milli Kültürü                                                                       
Muharrem Ergin- Türk Dili Ders Kitabı.                                              
Fikret Başkaya- Yedi Yüz Osmanlı Geleneğinden Yirmi Sekiz Şubat’a 

 

Kategori: 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...