ANNELER GÜNÜ

Mehlika Tatar Turgut kullanıcısının resmi
Adam oflaya puflaya dışarı attı kendisini. Darlanmıştı. "Yok sevgililer günü, yok evlilik yıldönümü, yok anneler günü, nereden icat ediyorlardı bu kadar günü?" Garibim anası "gün" de görmemişti; dırdır edip "hediye" diye kendini de yırtmamıştı. "Şimdiki kadınlar pek tuhaf" diye söylendi. Elinde sigarası, büyük oğluna seslendi. Çocuk o pırıl pırıl yüzü, gülen gözleriyle geldi yanında durdu. Elini cebine attı, bir sigara parası çıktı. Sigarası da bitmek üzereydi. Ama daha bir hafta on gün karısının dırdırını çekmektense sigarasız kalmayı tercih ederdi. Yarın nasılsa ustabaşı kahvehaneye gelir, o zaman biraz avans alabilirdi. Oğlunun başını okşadı, "git annene bir hediye al ki, yarın verelim" dedi.

 

Şaşıran çocuğun gözlerini bir mutluluk parıltısı yalayıp geçti. Demek, babası annesini seviyordu! Kapıda gelişigüzel çıkarılmış ayakkabılar arasından birbirine benzeyen bir çifti ayağına geçirip çıktı. Babasının son parası olduğunu biliyor, avucunu sımsıkı kapalı tutuyordu. Ok gibi fırladı, köşede incik boncuk satan küçük bir dükkâna girdi. Buradaki hiçbir şey anasına layık değildi ama şimdilik parasına uyan bir şey seçmeliydi; hele bir büyüsün dünyanın en güzel hediyesini alacaktı… Aldığı hediyeyi bulabildiği en güzel pakete sardırıp çıktı. Babası ilk defa annesine hediye alınsın istemişti; annesinin mutlu olacağı düşüncesiyle pır pır etti yüreği.

O evi yerinden oynatan sesi duyduğunda annesi küçük oğlunun başına kazandaki son suyu döküyordu. "Allah kazasız belasız, sağlıklı bir ömür versin yavrularıma!" Kadın sesin etkisiyle elindeki çinko tası düşürdü, tasın fayans zeminde çıkardığı "zınn" sesi ta içine kadar işledi. Çocuğu havluya sarmadan dışarı fırladı. Kocası elinde buruşmuş sigarasıyla tepesindeki siyah dumanlara bakıyor, bir türlü hareket edemiyordu. Ta ki karısının çığlığı kulağının dibinde patlayana kadar. İkisi birden dua ede ede koştular.

O bildikleri sessiz Reyhanlı, inilti pazarı olmuş, her taraf yanmış insan cesetleriyle kaplıydı. Bakmaya bir türlü cesaret edemedikleri o korkunç sonu geciktirmek için adeta birbirlerini çekerek ilerlediler. Eyvah, yavrularının cansız bedeni yerde yatıyordu. Tuhaf, bacakları yoktu ama yüzü mutlulukla gülümsüyordu. Elinde sıkıca tuttuğu küçük bir hediye gözüküyordu. Anneler Günü öncesi, yavrusunun anasına hediyesi ölüm olmuştu. Anası hiç unutur muydu o günü? "Yavruuum!" dedi keskin bir çığlık attı. Acılar taze ve sevdicekler tabutlarla taşınırken, anne gözünde yaş, yüreğinde dayanılmaz bir sancıyla, bir zamanlar televizyonda anlamsızca seyrettiği, Dersim, Sivas ve Roboski‘li anneleri düşünüyordu.

Mehlika Tatar Turan

Kategori: 

Bunları Okudunuz mu?

04/20/2024 - 16:37
03/31/2024 - 21:39
03/21/2024 - 04:53
01/14/2024 - 19:15

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...