BİZE HER GÜN YAS-I MATEM...

Mehlika Tatar Turgut kullanıcısının resmi
Güzel miydi önceler, biz doğmadan çok çok önceler?

Annem ramazanın başı-ortası-sonu tabir edebileceğimiz üç gününü tansiyonunun fırlıyor olmasına, biz dört kardeşin "Sana mı kaldı oruç?" avazlarına rağmen sadık bir tebaa olarak oruç tutarak geçirirdi. Muharrem oruçlarının tutabildiği kadarını tutup, aşuresini eve sokmayı başardığı o koca kazanında, komşuların "Ay Yıldız Hanım en güzel aşureyi sen yapıyorsun" gazıyla cümle ahaliyi doyururdu. Ama ne annem ne de Ramazan’da bir tek günü es geçmeyen kimseler bu ülkede her ay, her hafta ve neredeyse her gün öldürülmüş- öldürülen insanlar için tutmadı ne yas, ne oruç. Ve ben hiddetlendim; fırtına oldum, estim. Deprem oldum; kırıp döktüm. Sel oldum; aldım götürdüm. Kar oldum; kıyamadım kimseye, yumuşak yumuşak yağdım. İstedim ki insanlar da benim gibi yumuşasın, gözünün üzerinde kaşın var diye birbirine kıymasın. Ama insan zalim, insan acımasız… Bilemedim!

Dedim ya kar tanesi oldum, tuttum bir 19 Aralık günü Maraş'a düştüm. Aslında daha yere düşmeden hissettim, o lanetli havayı. Ellerinde kazmaları, tırpanları, baltaları olan adamlar bu havada nereye gider diye düşünürken baktım ki kendileri gibi düşünmeyen insanları biçmeye giderlermiş. Hem bu ağızlarından salyalar, köpükler akan bir yandan da tekbir getiren adamlara helalmiş, orada yaşayan Alevilerin kanları ve dâhil karıları, kızları. Bu kudurmuş insan grupları "cennet cennet!" diye ellerindeki baltaları, tırpanları sallarken gencecik vücutlara ve bir ayağı çukurdaki yaşlılara; gördüm insanın ne kadar vahşileşebileceğini. Şaşırdım kaldım bembeyaz karlar kızıl kana keserken başka kurban arayan yaratıkların haline. Elindeki kanlı tırpanı anasının bile koklayamadığı bir bebeğin boynuna vururken, gözleri gideceği cennetin sevinciyle büyümüş adamı görüp eridim; yaşlı ve kör bir teyzenin sıcak sıcak akan kanının içinde. Sonra başka bir 19 Aralık'ta Ulucanlar ‘da yine kar oldum düştüm mahpushanenin damına. Etrafta çığlıklar, sloganlar, iniltiler ve yine eli silahlı, acımasız adamlar vardı. Yakıp yıkıyorlardı etraftaki duvarları ve insanları. Kiminin yüzü akmış, elbisesi üzerine yapışmış, kimi bir duvar dibinde vurulmuştu. Üzerime kan sıçradı. Yine erimek istedim, eriyemedim. Bir defa daha gördüm insanın insana yaptığı zulmü. Elinde silah olanın silahsıza uyguladığı vahşeti.

Sonra annemin oruç tutması geldi aklıma. Taa yüzyıllar öncesinin, Hz. Hüseyin'in başının yası için biz top oynayınca kızan dedemi anımsadım. Ve bu yüzyılda düşüncesinden, inancından dolayı insanların maruz kaldığı vahşete sessiz kalanları, unutanları düşündüm. Dersim'de, Maraş'ta, Sivas'ta ve başka yerlerde yakılanları düşündüm. Bunca siyahın arasında beyazlığımdan utandım. Dursun istedim akan kan, susan insanlar konuşsun istedim. Yıllar sonra yine bir aralık ayında Uludere'de 34 can öldürülürken ve unutulurken gördüm ki ne insanlar konuşuyor ne de akan kan duruyor.

Bu hiç bitmeyecek uzun bir filmin ilk kareleri gibi geldi bana. Biz hiç gülmemiştik ki bize her gün Yas-ı Matemdi!

Kategori: 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...
Girit Leblebisi
  Ben vakitlice davranmış, gün batımını da izlemek için kahvelerin gürültüsünden uzakça bir bankı gözüme kestirip oturmuştum. Bir süre sonra,...