Düğün
“Geldim ana geldim. Sütünü indiriyor hayvan ne yapayım ki? Mecbur dana emdi çok inat bu inek sahibine çekti herhâlde. “
“Ne diyom ana biliyon mu?“
“De bakim ne diyon?”
“Ana haftaya düğün var ya.”
“Eeee”
“Geldim ana geldim. Sütünü indiriyor hayvan ne yapayım ki? Mecbur dana emdi çok inat bu inek sahibine çekti herhâlde. “
“Ne diyom ana biliyon mu?“
“De bakim ne diyon?”
“Ana haftaya düğün var ya.”
“Eeee”
Bir yerlerde bir şey unutmuş, bırakmış, kaybettiği şeyi arıyor, özlüyor, korkuyor ara ara içten içe söyleniyordu. Dine dili dönmez, sesi çıkmaz, konuşamaz bir divaneydi işte.
"Ero" diyordu "Gözüm kor olsun biliyorsam!"
Halama da sordum. O da anama benzer yanıtlar veriyordu. Babamsa bunların küskünlüklerine yeni bir yaklaşım getirmişti kendince:
"Öküz dağa küsmüş, dağın haberi olmamış."
Gerçi anam bu öküz tespitine katılmıyordu ama olsundu.
Bir akşamüstü kapımız ardına kadar açıldı, içeriye hala kızı ve nişanlısı girdiler. Düğün davetiyelerini dağıtıyorlardı. Selamlaştık, öpüştük, karşılıklı hâl hatırdan sonra anam onlara:
"Hiç gelmez olur muyum düğününüze?" diye söz verdi.