Nejla Arslan ağ günlüğü

İsmail

Nejla Arslan kullanıcısının resmi

Dağların gölgesinde kalan, tepelerin ardından başlayan çıplak dağların üstündeki bitki örtüsü yemyeşildi. Karşı dağlara yağan yağmurun kokusu geliyordu İsmail’in burnuna. Otlayan koyunları aceleyle toplamaya çalıştı. Ne yaparsa yapsın, hızla yaklaşan kara bulutlara yakalanacaktı. Küçük torba içine koyduğu bulguru ve ekmeği nereye saklayacağına karar veremedi. Herhalde yine ıslanacaktı.  Elindeki sopasıyla toprağı eşeledi, çalı çırpı topladı.

Ölürsem Bahar Olsun

Nejla Arslan kullanıcısının resmi

Bahar olsun o gün
Mavi olsun gök
Deniz mavi
Sığmıyorum bu hayata
Elbet vardır bir yerlerde
Aydınlıklar
Masallar
Düşler
Anlıyor musun
Ölürsem bir bahar olsun
İlla ama illa
Yerim
Çocukların ayak ucu olsun
Kimilerinin
Belki
Balonlar uçururuz
Belki
Taştan evler yaparız
Soba kurar ısıtırız
Patates közleriz
Hiç olmayan evimize
Mesela ben
Saflığı 
Çizerim çocuk yüzüme
Dürüstlüğü
Yetişkinlere
Şarkılar söylerim
Çocuklar uyurken

Sevaplarıyız Biz

Nejla Arslan kullanıcısının resmi

 Benim de herkes gibi bir anam ve babam var. Evlenirken kan testi yaptırıyorlarmış. Bana kalırsa vicdan testi yaptırmalı. Ruh sağlığının yerinde olması da yetmez. Çocuk sahibi olmak için doktordan belge alınmalı. Milyonlarca çocuk terk ediliyor. Bunlardan biri de benim. Babamı annem terk edince;  babamla birlikte ninemin yanında kalmaya devam ettik. Sadece annem gitmişti hayatımdan.  Köyüm, okulum değişmedi. Ninem, bakıyordu hepimize. Cumaları midelerimizin şenlik günüydü.

Ayçiçekleri

Nejla Arslan kullanıcısının resmi

“Ne olur göndermeyin beni oraya, şurada bir köşede yatmaya devam edeyim. Çok iştahım da yok zaten, ölürüm gidersem. Horlanırım, artık ne kalmışsa önüme koyar, yağsız buz gibi pilavı ite atar gibi başıma çalarcasına verir gelin. Oğlum desen yumruğunu eksik etmez başımdan, aklım eksik diye. Kızım ne olur gönderme beni.” Ne dese kızına kâr etmeyeceğini biliyordu Fadime.

Pancar Tarlası

Nejla Arslan kullanıcısının resmi

Torunu: “Anneanne, annemin doğduğu tarlalarmış, baksana ne güzel!” diye bağırdı. Hüzünle baktı torununa.  Yirmili yaşlarda dördüncü çocuğuna hamile olduğu o yazı hatırladı. Çoktan unutmuştu hayatının o bölümünü.   O günler film şeridi gibi geçti gözünün önünden. Kaynanasını içi acıyla titreyerek hatırladı. “Beni kandırmak ne kolaymış, çocuk muşum.” dedi kendi kendine.  Böyle bir yaz günü kaynanası Dudu, kuru suratını biraz daha ekşitti. Bir konuda kararını açıklarken hep böyle olurdu yüzü. Yazgülü ‘Ne söyleyecek yine?” diye bekledi.

Bütün Portakallar Buz.

Nejla Arslan kullanıcısının resmi

Yüzüne renk gelmiş, rüzgârda uçacak gibi duran vücudu et bağlamıştı.

Kıyametin koptuğu an, otobüse bindiği ve umut içinde dağları seyrederek “Kurtuldum.” dediği an olduğunu çok sonraları anlayacaktı. İnsanın alışkanlıklarından uzaklaşması sanıldığı gibi kolay değildi. İlk günler kızgınlıkların verdiği öfke içinde geçse de sandığı gibi olmuyordu işte.

Kar

Nejla Arslan kullanıcısının resmi

Sonunda hem babasından hem de kendisini satan kocasından kurtuluyordu.  Sabah ilk işi boşanma davası açmak ardından sıcak bir ev tutmak olmuştu. Eşyasız olsundu, alırdı arkadaşlarından yatacak bir döşek.  Morali yerine gelmişti. “Kendime yeni yıl hediyem.” dedi seslice. Sonra kılıksız kocası geldi gözünün önüne. ‘Ya tuttuğu eve de gelirse?’ Gülçin, sinirle camın kestiği parmağındaki kanı durdurmaya çalışıyordu. Aceleyle çıktı dükkândan. Yandaki markete attı kendini. Bir eliyle akan kana bastırıyor diğer elinden kan neredeyse fışkırıyordu. Marketin sahibi telaşla koştu.

Gülçehre

Nejla Arslan kullanıcısının resmi

Nereden başlasam da anlatsam! Hem çocukluğuma gitmek istemiyorum ki. Mutluydum çocukken. Ne biliyordum ki ne isteyecektim! Benim dünyam yüz haneli köyden ibaretti. İlçeye uzaklığı iki kilometre olan köyden yürüyerek gelip giderdik kızlı oğlanı okula.  Hep çemen dürümü olurdu çantalarımızda. Çanta dediysem bildiğin çantalardan değil, anamın ördüğü çuval çantalardan. Yağmur yağınca ıslanırdı içi, çoğu kez yufka ekmeğe sürülü çemen bulaşırdı defterime. Akıllıydım o zamanlar demek. Çantamın içine poşet diktim sonra.  Benim hayatım on dört yaşımda bitti, biliyor musunuz?

Sayfalar

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...
RSS - Nejla Arslan ağ günlüğü beslemesine abone olun.