Bütün Portakallar Buz.

Nejla Arslan kullanıcısının resmi
Aylar bu kadar mı yavaş geçerdi hep? Daha önce hiç fark etmemiş olmasına şaşırdı. Altı ay olmuştu demek geleli. Bir bir parmaklarını saydı. Altı ay altı yıl gibi uzun gelmişti. Belki hayatının en sorumsuz günlerini yaşıyordu. Bütün gün kendine aitti. Uyuyor, yemek yiyor, susuyor ve dinleniyor gibi görünüyordu.

Yüzüne renk gelmiş, rüzgârda uçacak gibi duran vücudu et bağlamıştı.

Kıyametin koptuğu an, otobüse bindiği ve umut içinde dağları seyrederek “Kurtuldum.” dediği an olduğunu çok sonraları anlayacaktı. İnsanın alışkanlıklarından uzaklaşması sanıldığı gibi kolay değildi. İlk günler kızgınlıkların verdiği öfke içinde geçse de sandığı gibi olmuyordu işte.

Kendine ait bir hayatı geride bırakmak, en kötü hayatı yaşamaktan daha zordu. Bunu yaşamayanlar anlayamazdı, biliyordu. Mantosunu giyip botları ayağına geçirdi. Güneş olmasına rağmen acı bir soğuk kulaklarını sızlattı. Atkıyı sardı iyice. Toplam üç dört kez çıkmıştı çarşı pazara. İşsiz, parasız, evsiz ve sorumsuzdu aylardır. Hoş bundan dolayı rahatsız olmaması gerekiyordu.

Bankaya girdi önce. Hesabında çok az kalan paradan çekti. Sonra pazara gitti. Dolaştı pazar yerini. Pazar yeri düzensiz tezgâhların üstüne konan kalitesiz meyvelerle rastgele doldurulmuş, yerler kırmızı çamur içindeydi. Birkaç pazarcı ateş yakmış, donmuş ellerini ısıtıyordu. Tezgâhın birine yaklaştı. Pazarcı bağırdı:

 “Seçmece yok. “

 “Nasıl yani?”

 “Böyle, işine gelirse.”

Pazarcı yarısı çürük meyveleri çaktırmadan poşete doldurup poşetin ağzını bağlamıştı. Poşeti açtı, içindeki çürük meyveleri çıkardı tezgâha koydu.

 “Bak yarısı çürük, bir kez daha sat bunları gözün doysun.” dedi. Pazarcı ardından bağırdı:

“Seçeceksen manava gideceksin. “

Sokaklar boştu. ‘Bu insanlar ne yapıyor anlamıyorum.’ diye düşündü. Çarşıdaki çiçekçileri dolaştı, açık yerde çiçek satan var mı, diye dolandı durdu. Bir demet sarı sarı, top top açan nergis alacaktı. Koklayınca sarsılırdı insanın içi. Çiçekçiler yapma çiçekler satmaya çalıştı. Çaresiz yürüdü. Yılbaşı kimsenin umurunda değildi.  Şehrin ortasında bir hareket göremedi. “Demek müzik grubu falan da yok. Niye eğlenmiyor kimse?” dedi seslice. İçi acıdı. ‘Buradaki belediye neye yarıyor?’ diye düşündü. “Ölü bir kent burası, mezarları evleri olmuş farkında bile değiller.” dedi sinirle.  Çok üzgündü.  Kızı burnuna koktu nergis gibi.  Kızının doğum gününde bir demet nergis bulamayışının kederiyle eğdi başını yere. Akçay geçti gözünün önünden. İşlettikleri pansiyondaki yaz kış açan çiçekler sonra. Feminist kadın derneğindeki kızlar bilse ne derlerdi? ‘Hoş onlar her vakit diyecek bir şey bulurlardı. Evde kalmış kız kuruları çekemediler beni.’ diye düşündü. “Çifte sömürü altındasın. Birincisi çok çalışıyorsun, ikincisi eşit hakların yok kocanla.” diyerek altını oymuşlardı işte evliliğinin. Ne demişti Faruk? “Bu kızlar toplumun sorunlarından bihaber, sana zarar verdiklerini görmüyorsun. Toplumsal eşitsizliğin nedenini ben oluşturmuyorum.” Dudak bükmüştü o vakitler. Ani bir kararla Faruk’u aradı.

“Faruk, merhaba.” Tanıdığı Figen’in sesini duyunca şaşırdı.

“Naber şekerim, iyi misin? Nergis iyi merak etme. ‘Annem kucak dolusu nergis alırdı.’ diye tutturdu. ‘Biz de Faruk’la gittik çiçek aldık ona.  Doğduğu gündeki gibi.  Hani hepimiz hastaneye bir buket nergisle gelince kızının adını kokusundan etkilenerek Nergis koymuştun ya!  Gelenek devam ediyor anlayacağın.”  

 “Pardon da Fulya, Faruk’un telefonu niye sende? “

“Aaa şekerim Faruk söylemedi mi? Evlendik biz onunla. Bir iki yardımcı tuttuk pansiyona. Çok mutluyuz, merak etme. Haydi iyi bak kendine. Aradığını söylemeyeyim istersen. Baayy! “

Başı döndü, bir banka oturdu. Poşeti açtı. Ne zaman üzülse bir şey yerdi. Soydu portakalı. İçi buz tutmuştu. Diğerini, sonra diğerini soydu. Buzdu içi. Hıçkırdı. “Bütün portakallar buz tutmuş, bütün portakallar! Ve üstelik nergis bile satan yok. Aman Tanrım aman Tanrım.”

Kategori: 

Bunları Okudunuz mu?

04/20/2024 - 16:37
03/31/2024 - 21:39
03/21/2024 - 04:53
01/14/2024 - 19:15

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...