Amerika, Suriye'den Neden Çekildi?
Bütün bunların bilimsel analizi yerine, idealist övünmeci (Şoven) ırkçı ve ukala duygunun bilince yerleşmesi, bölge halkının geri ve cahil kalmasındaki en önemli sebeplerdendir.
Bütün bunların bilimsel analizi yerine, idealist övünmeci (Şoven) ırkçı ve ukala duygunun bilince yerleşmesi, bölge halkının geri ve cahil kalmasındaki en önemli sebeplerdendir.
kadar hepsinin siyasal felsefesi, bilim dışı duygusal ve devlet endekslidir. Mevcut muhaliflerin yüzde doksanı devletle aynı paralelde, Türkik İslamik ulus üstünlüğü, devletçi paternalizm, taklitçilik, şovenizm ve demokrasiyi oy kullanmakta anlamaktır.
Felsefe; evren, dünya, canlı ve cansız varlıkları araştırıp inceleyen bilimsel düşünce demektir. İnsanlık var olduğu günden bu zamana kadar, özellikle insan yaşamına her zaman iki felsefi yapı yön vermiştir. Bunlardan birisi Metafizik, diğeri Materyalizmdir.
Metafizik İdealist Düşünmek; insanın düşünce ve iradesini hiçe sayan, en büyük güç olduğuna inanılan tanrıcılığa bağlılıktır. Ve bu mantık bilimsel araştırmaların tanrıya şirk koşmak olduğunu ileri sürerek, her türlü bilimsel gelişmeye düşmanca bakan anlayıştan ibarettir.
Seçme ve seçilme hakkı, insanların daha adaletli yönetilmesi için, Yunanlı materyalist felsefecilerin dünya insanlığına bir armağanıdır. Ne hazindir ki, her seçme ve seçilmenin demokrasi olmadığı, hatta demokrasi adına namussuzluk yapıldığı durumlarla karşı karşıyayız.
Seçme ve seçilmenin bir toplum ya da ülkede gerçekten demokratik olması, her şeyden önce evrensel insan haklarının kabul edilerek, bunun anayasada yer alıp uygulanmasına bağlıdır.
Emperyalizm kelimesi latince kökenlidir. İmparator isminden türetilip, Fransızca söylem biçimiyle imperial veya emperyalizm olarak tüm dünya dillerinde kullanılır. Temel anlamıysa; imparatorlukların keyfi yönetim ve sınırlar ötesi sömürgecilikleri demektir.
Söz konusu çağda Fransız İmparatoru Napolyon'un uygulamaları başta olmak üzere, diğer kralların sınır ötesi sömürü ve talanları, 16. yüzyılla birlikte I. Emperyalizm dönemi olarak belirlenmiştir.
Tüm olumsuzluklara rağmen bazen bizde de doğrular ifade edilir. Hani derler ya "yiğidi öldür hakkını yeme". Adalet ve Kalkınma Partisi'ni (AKP) her ne kadar sevmesek de, her seçimde büyük bir çoğunluk sağladığını kabul etmemiz gerekiyor.
Çoğu muhalif kişi "seçimlerde hırsızlık yapılıyor, ondan bu kadar fazla oy aldığı belirtilse de" hırsızlığın varlığı doğru ama, bu kadar fark yaratacağına ben hiçbir zaman inanmadım, inanmıyorum da.
Din başta olmak üzere ekonomi, siyaset, yönetim ve demokrasi konusunda yüzyıldır doğru düzgün bir düşünce ve sisteme oturmayıp, sürekli fikir değiştirerek toplumla alay eden bir devlet örneğine, Türkiye'den başka bir yerde rastlanmamaktır.
Tüm gerilik ve bağnazlıklarına rağmen Arap ülkeleri dahi, bu konuda Türkiye'den daha ciddi ve inandırıcıdır. En azından İslam şeriat ve kurallarına inanıp, ileri ya da geri, fazla bir akıl karışıklığına düşmeden bildikleri yolda yaşamaya devam ederler.
Bir toplum ve bireyin yaşam kalitesi, o toplumun siyasetinin derinlik ve de objektifliğine göre belirlenir. Ya ilerici siyasal yapıyla zenginleşerek en az sorunla yaşar veya gerici anlayışla sürekli birbirini yiyerek bitme noktasına gelinir.
Bilindiği gibi toplumlara ruh, hareket, dinamik ve yaşam heyecanı katan temel felsefe siyasettir. Bu yüzden siyasetin doğru ve gerçek bir felsefi temeli olması şarttır. Orta Çağ'da olduğu gibi siyasetin dinlerin hayal ürünü söylencelerine dayanması, insanların sürekli birbiriyle çatıştırması demektir.
Her şeyden önce siyasetin ciddi bir bilim dalı olduğu gerçeğinden hareket edilmelidir. Siyasette yönlendirici, ön açıcı ve yönetici olmak isteyen her insan, iyi bir yüksek eğitimle birlikte, genel kültürünü derinlemesine tamamlamış olması birinci şarttır.
Tek başına bu da yeterli görülmeyip, doğru ve gerçek siyasi misyon almak isteyen kişi, başta kendisi ve ailesi olmak üzere, birlikte hareket ettiği tüm insanları, maddi manevi açıdan mütevazi bir yaşamla, özü sözü bir olarak bunu kanıtlamalıdır.
15 Haziran 2016 tarihli, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2016/ 2498 nolu, Cumhuriyet Başsavcı Vekili İdris Kurt (34405) imzalı iddianamesiyle, “düşünce ve ifade özgürlüğü”nü savunduğum için yeniden ve bir kez daha karşınızdayım.
Siz bakmayın “iddianame”nin bizleri Türk Ceza Kanunu 220/ 8.1, 53. maddelerinden “Örgütün veya Amacının Propagandasını Yapma Suçlaması”yla yargılamaya kalkışmasına!