Kitap Tanıtımı
“Sabahın Sahiplerine” ve İbrahim Bilen Hakkında
“Kuytularda yeşeren bir dal gibi sabırsızım / acelem var direnişe /
yakamozlarda gizlidir / gecenin sırrı ve yaşamın parıltısı…”
“Kuytularda yeşeren bir dal gibi sabırsızım…” diyen İbrahim Bilen, uzun süre politik bir dille yürüttüğü özgürlük mücadelesini şiirle taçlandırmış ve “Sabahın Sahiplerine” adlı şiir kitabıyla bize hüzünlü bir armağan sunmuş.
Portakal Çiçeği Kokusu ve Bir de Adana
Yazar Mehmet Tepebaşı 1 Mayıs Sivas doğumlu ama kendisini “Allah’ına kadar Adanalı” hisseden biri.
Yazarın daha önce yayımlanmış eserleri: Yaşanmamış Sayılan Anılar, Unutulması İstenen Yıllar ve Yirmi Adanalı yazarla birlikte yazdıkları Adana’ya Kar Yağmış…
Portakal Çiçeği Kokusu ve Bir de Adana öykü kitabı “Hacer öyküsü dışında” cezaevi anılarından oluşmuş.
Şiir Hakkında Notlar ve Sözyüzü Dergisine Selam: TAŞIN FAZLASINI ATMAK
Adil Okay
TAŞIN FAZLASINI ATMAK
Üç Yeni Kitap
KADIN ERKEK EŞİTSİZLİĞİ ve TOPLUMSAL YOZLAŞMA
Araştırma
Önsöz
FİRARİ YAZILAR, TIPKI KAFESTEKİ KUŞLARIN MAVİ GÖKLERLE BULUŞMASI GİBİ…
FİRARİ YAZILAR, TIPKI KAFESTEKİ KUŞLARIN MAVİ GÖKLERLE BULUŞMASI GİBİ…
Değerli Ayhan Kavak ve Adil Okay’ın ısrarlı çalışmalarıyla nihayet içeridekilerin, yani içerideki firarilerin “axını” dışarıyla buluşturabildi.
Nihayet! Çünkü milyarlarca insanın tek bir tıkla, tuşla bütün mesafeleri yakınlaştırdığı bir gezegende içeridekiler, yakın mesafedeki yakın ve dostlarıyla halen haftalarca, aylarca yol gidip gelen posta aracılığıyla haberleşiyorlar…
‘Firar eder’, ‘yazım’ başımdan uçar gider…
“… Bu kez yalnızdım. İkinci gün hapishanenin kantininden bir kalemle kâğıt alabilmeyi başardım. Yirmi dört saat gelmesini beklediğim, değeri ölçülemeyecek şeylerdi bunlar. Bir hikâye yazmaya başladım. Hapiste her ne pahasına olursa olsun çalışmak, aklı meşgul etmek, akıl hijyeninin temel kuralıdır. İşte onun için yazmaya başladım.”
ŞAİRİN KANAYAN YÜZÜ
***
ŞAİRİN KANAYAN YÜZÜ... Adil Okay
“kim ne derse hepsi, ne söylese boş,
kadim örste hırpalanmış bu demir,
dövülmüş ağır bir ağrı üstünde,
zaman diye bir kılıfın içine konmuş,
ne söylese kılıç, akla hep kan gelir,
bildikçe bilirsin, bilmek zor gelir,
bildikçe ardından, yeni bir son gelir.”
H. Selim Açan’dan Bilince Dönüşen Zorunluluk/Ganime Gülmez
Böylesi içerikteki kitapların kapağını açarken, kuşkular-kaygılar sarar bizi.
Duyduğumuz kuşku; tarihler boyunca “keşif-yenilik” iddiasıyla yazılmış, bunlar yazılırken keskin tarihsel pratiklerde süzülmüş-sınanmış teorilerin artık bir tercih olarak da unutulması yeğlenmiş ve aslında üzerine bir taş koyma zahmetine dahi katlanılmamış, bize yabancı olmayan bazı kategorilere sıkışılacağına dair bir kuşkudur.