GEÇMİŞİM
dağlara vurmuşumm hayallerimi
uçurumlarda gezinirim sarhoş gibiyim
namluların ucundayım dağlarımda
varoşlarından gelecek bir selama hasret.
acılarımda dersimliyim
DERSİM
Dağlara vurmuşum hayallerimi
uçurumlarda gezinirim
namluların ucundayım dağlarımda
varoşlardan gelecek bir selama hasret.
acılarımla dersimliyim
katliyama uğramış nesillerim
çocuklarım süngü uçlarında kaldı
ben dağlara vurmuşum kendimi.
tesellimi ararım
intikammı beslerim
feslim olmazdım
çocuklarım namlu uçlarında olmasa
ciğer parelerim rehin olmasaydı
yenilmezdim.
medeniyetin ortasında
darağacına çekilmiş
hayatım,dilim,geleceğim
Ölümün kavşağında,
Kulakları tırmalayan,
Çıngırak yılanların
Sağır edici fısıltıları arasında,
Karanlığı ümüğünden
Boğazladığım gecesi,
Nice çalı, çırpı…
Nice dikinler de yürüdüm;
İçimdeki özgürlüğün kollarına koşarken,
Sırtıma saplanan yağlı kurşunla
Dinginleşen yakıcı acım,
Derin yaramı bir kızıl güle döndürdü bacı.
Zülüfleri kömür…
Kaşları zeytin karam,
Bırak, ağlatma beni
Saçlarını yolma zamanı mı?
Umutlarımı…
Tükettirme bana,
Ağlayarak yüzüme bakma,
Karanlık, dipsiz kuyularda
Bir çocuk, elinde olta
Kurtarma uğraşındaydı
Karanlık, dipsiz kuyulardan
Aydınlık geleceği
Ünsal Yılmaz 22 Temmuz 2013
Ez xortim û xortê gelan
Tim ser çiyan tim ser kendan
Ji bo azadiya Kurdan
Dijrabûn jî bû hewldan
Ez xortim ez cengewerim
Ez tim gelan jî bawerim
Ez ber neyaran narevim
Natewim û berxwedidim
Navê min Şervan, Azad e
Barê min de çek û zad e
Artêşa Tirk’an ket welat
Ji bo Kurdan berxwedane
Birîna min ji zehf kûre
Azadîya me nedûre
Haydê were her çavê min
Welatê me gel re nûre
Eme berbestan tune bikin
Xortên Kurd’an destek bikin
Asla sana minnet etmem bilesin,
Acılarla kıvranıp, inleyesin
Tamah edip sende kömür dilemem!
Gün olur sen de hesap vereceksin.
Zaman olur düzenle gideceksin,
Utançla, ıstırapla eriyesin,
Halkımız sadakaya muhtaç değil,
O boynuna yağlı urgan çekilsin.
Emir-fermanlarla çok zulüm ettin,
Hep barışı, kardeşliği reddettin;
Eyleme, fakir-fukaraya değme,
Artık yetti, sen yaşamı mahvettin!
İnsanlara sövdün, hepsine kızdın,
Kadın-erkeklerin çoğunu ezdin,
Trenler bile uğramazdı
Ceviz ağaçları vardı ve
Ayışığı soframıza doğardı
Yoksul değildik hiç
Bizim oralarda zaman çok uzardı
Avuç avuç gülerdik ve
Her gece göğümüze yıldız dolardı
Kenger kokardı ellerimiz
Menekşe kokardı
Uçurtmalarımız yırtılırdı yalnız ve
Gözlerimize yağmur kaçardı
Kimsesizliğimiz yoktu ki
Ömrümüze saralım
Annelerimiz vardı uzun yaşarlardı ve
Sararken kollarına gözlerimiz ağlardı
Emektir terle yoğrulan
Bükülüp çağlayan
Güneşten teni kavruk
Yoksul köylülerin
Tertemiz alnından
Tarlalara, bahçelere, seralara akan
Emektir
Toprağa iner
Süzülür derinlere siner
Filizlenen tohumlarda
Sarı perçemli başaklarda
Berekete dönüşür
Zamanla
Tırpan, orak görür
İşlenir
Sofralara gelir
İnsanlara umut, canlılara yaşam olur
Vardiyalı, vardiyasız
Emekleri ucuza alınan
İşçilerin nasırlı elleri
Geceleri
Gündüzleri