Dedelerim-1: Bektaşi Dedem/ Sait Almış

Edebiyat Bahcesi kullanıcısının resmi
Ben ablamdan sonra yedi yıl beklenen, adaklarla çağrılan ikinci çocuğum. Uğruma adaklar adanan Bektaşi dedesi, Akhisar’ın Beyoba Köyünde yer alan panayır yerindeki bir yatırdı. Benim için bu Bektaşi dedem yedi yıl ziyaret edilmiş, adak adanmış

Ben dünyaya geldikten sonra da, diyet ödemek için yedi yıl kurban kesilmiş. Üç aylık bebekliğimden itibaren, yedi yaşıma kadar olan fotoğraflarımı bu kurban törenlerine borçluyum ayrıca.

...

Adaklar bitmeden birkaç yıl önce aklım ermeye başlamıştı. Son üç dört tanesini anımsıyorum. Panayır alanı aslında bir mezarlıktı. Etrafı büyük çitlembik ve akasya ağaçları ile çevriliydi. Bizim köy dağ köyü olduğundan, böyle ovada yetişen ağaçlar yoktu. Hiç görmediğim beyazlıktaki akasya çiçeklerinin görüntüsü ve kokusu beni mest ederdi. Çitlembik ağacının tohumlarını çiğnemeye doyamazdım.

O yaşlarda köyümün dışında gördüğüm en renkli yerdi burası. Hoş, köyümün dışında pek yer görmüş değildim henüz. O yıllarda babam at arabasıyla Hacırahmanlı Köyü pazarına götürürdü beni. Bu gidiş gelişlerden babamdan bana kalan tek görüntü, gülen yüzü ve “kara sağdıç” diyerek benimle şakalaşmasıdır. Sebzelerin, hayvanların alınıp satıldığını ilk orada görmüştüm. Kavunların dibini kokluyorlar, atların dişlerine bakıyorlardı. Daha sonraları,-köyümüzün pazarı olmasa da- ben de katıldım bu alım-satım işine, köy meydanında karpuz sattım. Karpuzlarım benim yarı boyumda, evlerin pencerelerine upuzun yaslanan cinstendi.

Hıdırellez Günü yapılırdı panayır. Hıdırellez çadırında Sihirbaz Mandrake’nin kuyruklu takım elbisesi ile manken kızı ortadan ikiye bölüşü hâlâ gözümün önündedir. Mustafa Kemal sofrasına çağırdığında, Nazım Hikmet’in ben denizkızı Eftalya değilim dediği, yarı balık yarı insan kızı, o panayırın sihirli çadırlarında tanıdım. Bisikleti ilk orada gördüm. Sadece gördüm, binemedim. Bisiklet deneyimi için lise yıllarını beklemem gerekti. Gerçi o deneyim de başarısızlıkla sonuçlanmıştı ya!

Sırf bisiklete binmeyi öğrenmek için, o hafta sonu köye gitmekten vazgeçmiştim. Gündüzcü bir arkadaşım, futbol oynadığımız toprak sahada bisiklete binmeyi öğretecekti bana. Söz verdiği gibi bisikleti ile geldi. Daha ilk denemede taşlı toprak sahada bisiklet bir yana, ben bir yana savrulmuştuk. Bisiklet sahibi arkadaşım bisikletine doğru, o sırada top oynayan pansiyon arkadaşlarım bana doğru koştu. Dizim parçalanmıştı. Bisikletle ilk ve son birlikteliğimiz böyle oldu!

Hâlâ korkarım bisiklete binmekten. Bisiklete binmek için uğraşmamam iyi oldu! İlk deneyimimden sonra hiç bisiklet kazası yapmadım! Ama otomobil kullanma inadım yüzünden, sayısız kaza yaptım ve en güvenlisinden üç otomobili hurdaya çıkardım! Hani, yolda belde denk gelirseniz, benim kullandığım otomobile binmeden bir düşünün derim!

Gerçi ben adaklı çocuğum, Bektaşi dedem beni koruyor, ama siz yine de düşünün!!!

Kategori: 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Dergisinin 54. Sayısı Çıktı
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Ocak-Şubat-Mart 2025 tarihli 54. sayısı...
Ümüş Eylül Dergisinin 53. Sayısı Yayınla...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan  Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Ekim-Kasım-Aralık 2024 tarihli 53. sayısı...
Düşünsel özgürlüğün Sınırsız Kütüphanesi...
Görülmüştür Kolektifi, Redfotoğraf grubu ve Karşı Sanat, “içerdekilerle dışardakileri buluşturan” ortak bir sergiye daha imza atıyor. Fotoğrafçılar,...

Konuk Yazarlar

Feyza Eren’den Akdeniz’e Lirik Bir Güzel...
  Uzun yıllardır sanat yaşamını ABD’de sürdüren Feyza Eren, “Vedadır Belki” adlı, tekli çalışmasıyla yeniden...
80’LİK DULLAR-1/ Sedat ÖNCER
Çünkü nüfusu orta yaşın da çok ötesinde insanlardan kuruluydu. Beldenin tek camisinden gün yoktu ki bir sela sesi duyulmasın… Emeklilerin tercih...
ZİNE/ Nazir Atila
Zine birden telaşlandı. İçini derin bir üzüntü kapladı. Yüreği korkuyla karışık bir heyecanla atmaya başladı. “Korkma Zine, okulun reviri var,...