Detaylarına girmeden makale başlığının cevabını vermek gerekirse, kesinlikle insan doğar doğmaz akıllı ve düşünceli değildir. Sadece akıl ve düşüncenin gelişmesini sağlayan milyarlarca hücre, bu potansiyele sahiptir. Bu demek insan doğar doğmaz akıllı ya da dört başı mahmur anlamına gelmiyor. Nasıl ki insan beslenme, iş ve hareketleriyle fiziksel olarak aşama aşama gelişip, güç kuvvet sahibi oluyorsa, akılda da aynı yöntem geçerlidir. İnsan koşullarına göre edindiği bilgi, tecrübe, deneyimlerle ya akıllı olabilmekte ya da zırdeli.
Hatta dünya yüzünde yaşayan 7,5 milyar insanın %95’i, içgüdüsel doğrultuda düşünüp en çok cinsel ve maddi çıkarına ağırlık veren eğitim, bilgi, kültüre göre düşünmesi, akıl potansiyeline sahip hücrelerini dejenere ederek yarım akıllı ya da akılsızca yaşamaktadır. Bunun en sağlam kanıtı, insan dünya yüzünde var olduğu günden bu zamana kadar, iç ve dış çatışmaları sürekli yükselterek devam ettirmesidir. Diğer bir örnekse doğru, yeterli bilgi, kültürden yoksun insanların, her zaman kendilerini akıllı görme psikozu, akılsızlığıyla yüzleşmekten korkmasıdır. Şayet metafizçilerin ifade ettiği gibi tanrı sayesinde, insan doğar doğamaz akıl sahibi olsaydı, geçmişte ve günümüzdeki ahlaksızlıkların büyük bir oranı kesinlikle yaşanmayacaktı. Dünya insanlığı üzerinde hakimiyet sağlamış metafizik anlayış, yaklaşık beş bin yıldır tek tanrıcı dincilikle, insanların bilincine şu yalanı mükemmel yerleştirmişler. Ve o günden bu zamana kadar, bir türlü bu yalancı kültürle yaşayan insan karakteri zayıflatılamadı.
Neymiş? “Allah insanı ve dünyayı dört başı mahmur şekilde yaratmışmış.” Bunun böyle olmadığı, en az iki yüz yıldır gelişip son yıllarda en yüksek seviyesine ulaşan teknolojinin, tanrı vb. manevi üstün bir gücün olmadığını artık kanıtlamıştır. Ne var ki, insan denen gevşek varlık, beyninde akıl potansiyeli taşıyan hücrelerini korku, cinsellik ve maddi çıkarlarını her şeyin üstünde tutmak için din aracını kullanarak, beyin fonksiyonunu tahrip etmeyi sürdürmektedir. Her zaman yanlış anlaşılmaya yol açan bir noktayı belirterek devam etmeye çalışalım.
İnsanın; tanrı, inanç gibi psikolojik duygu ve düşünceye sahip olması, karşılaştığı doğa olaylarının bir kısmından korktuğu için, bir kısmına da anlam verememesinin sonucudur. Bunu maddi, siyasi çıkarına bulaştırmadan doğal şekilde yaşayan her insanın, tanrısından dinine kadar hepsine saygımızın olduğunu belirtmeliyim. Marksizmi yarım yamalak ezberleyip, kendilerini Marksist gösteren oportünistler gibi, din afyondur yaklaşımı kesinlikle yanlıştır. Bu deyimi Kral Marks kullanmasına rağmen, hangi noktada bunu ifade ettiğini anlamayan, anlamak istemeyen kişiler, Marks’a en büyük kötülüğü yapmışlardır.
Kral Marks; cinsel, maddi vb. çıkarlarında dini en büyük siyaset, baskı aracı olarak kullananlara, bu ifadeyi kullanmıştır. Birey ya da toplulukların kendi doğal duyguları doğrultusunda, yalnızca ruhlarını teselli amacıyla ibadet eden insanların inançlarına Marks karışmamıştır. Çünkü dinler, inançlar birtakım konularda çaresiz olan insanların, kendilerini tatmin ve teselli eden psikolojik yöntemdir. Marks dinin neden, nasıl ortaya çıktığını, nerelerde kullanılıp kullanılmayacağını hepimizden daha iyi biliyordu. Aklın insan bilincinde nasıl ve hangi kaynaklara bağlı olarak geliştiğini incelediğimizde, daha somut anlayabiliyoruz.
Akıl: (Us) insanın beynindeki duygu, düşünce hücrelerini kendisine, çevreye, doğaya zarar vermeyecek şekilde bilgili, bilinçli, ölçülü, kurallı, mantıklı kullanma yeteneğidir. Bu tanım dünyadaki her toplum ve birey için geçerli, evrensel bir kavram olmasına rağmen, istisna birey, grup ve toplulukların dışında, maalesef ifade edilen kavrama uygun yaşayan insan, nicel ve nitelik olarak henüz çok az. Neden böyle olduğunu özet şekilde ifade edecek olursak, insanın beyin hücreleri doğru, gerçek eğitim ve kurala göre eğitilmeyip yarım, yanlış bilgilerle cahil bırakıldığı içindir. Her diploma sahibi insan akıllı değildir. Özetlenen sakat eğitime sahip insan/insanlar, tamamen en kolay, hızlı şekilde egoist hayvani güdülerine göre hareket etmektedir. Bunu hayvanlarda daha net görüyoruz, çünkü hayvanları insanlar gibi kapsamlı eğitmek hiçbir şekilde mümkün değil. İnsanın eğitilmemiş ya da sakat eğitilmiş haliyse, hayvanlarla aynı noktada demektir. Gerçek, doğru eğitim, bilgi ve deneyimler, akıllı olmayı var eden en büyük etkenlerdir.
Psikoloji Bilimi; insanın beyni içerisinde 100 milyar hücreye sahip olduğunu, bunların çeşitli bölümlere ayrılarak hareket ettiğini belirtir. Bu bölümlerin hepsi aynı anda birbirleriyle, saniyede konsantre ve senkronize olarak çalıştıklarını deneylerle kanıtlamıştır. Genel bölümleriyle beyin yapımız Ego, Bilinç (İd) ve Süperego olmak üzere üç temel konuma sahiptir.
Bunlarda kendi içerisinde.
Korteks: Beyin yüzeyini kaplayan koruma tabakası.
Amigdala: Duygularımızın toplandığı merkez.
Frontal: Ön lob.
Parietal: Yan lob.
Temporal: Şakak lobu.
Oksipital: Arka lob.
Adeta hepsi aralarında görev bölümü yapmışçasına, farklı işlevlere sahip oldukları halde, senkronize ve konsantre şekilde çalışırlar.
Mesleğimiz psikoloji olmadığı halde, özet psikoloji bilgilerini vermemizin esas nedeni, insanın sosyal aktivite ve kültür niteliğine göre, akıl derecesinin nasıl şekillendiğini biraz daha somut anlayabilmektir. Ve sahip olunan kültürün insanı nasıl esaret altına aldığını, hangi temel güdülerin daha çok kişiyi yönlendirdiğini kavramak amaçlıdır. Beyin hücrelerimiz yanlış, yarı bilgili veya bilgisiz bırakıldığında, bunların bizi yönlendirme biçimini anlamadan insanı yorumlamaya kalktığımızda, birçok şeyin cevabını vermek mümkün olmadığından, metafizik düşünceye sahip olanlar gibi her şeyi tanrı yapmıştır deyip, kültürlü insani sorumluluktan kaçmaktır.
İnsanı insan yapan en temel yapı, beyindeki hücrelerin milyarları bulması, beynin iç şekli ve hücrelerin sınırsız eğitimle, her türlü bilgiyi hafızaya kaydetme özelliğidir. İfade edilen özelliğe sahip beyne doğru, gerçek eğitim verilmediğinde, insan her zaman edilgen, içgüdüsel, hayvanların doğasındaki gibi yaşar. Diğer taraftan sürekli düşünme, öğrenme potansiyeline sahip insan, maddi vb. varlıkların çoğalıp çeşitlenmesiyle, egosu daha da dizginlenemez noktaya gelmesi neticesinde, insani duygudan daha da uzaklaşmasını sağlıyor. Günümüz insanı tam da bu noktaya en iyi örnektir. İnsanın her zaman hayvanlardan farklı akıl ve düşünce potansiyeline sahip olduğunu, bununla bilinçli, akıllı yaşaması için bilimsel eğitim, kural, düzen ve sistem olmadan gerçekleşmeyeceğini hepimizin bilmesi gerekir. Doğru, yeterli eğitim, bilgi, kültür, kural, düzen ve sistemle doldurulmayan insan bilinci, egoist duyguların etkisi altında kalıp yarım, yanlış düşünerek yaşar. Tüm bunlar yarım insan ya da yarım akıllık demektir.
Gel ki her farklı kültüre sahip birey ve topluluklar akıl, namus, özgürlük gibi kavramları, kendi kültürel değerlerine göre anlamlandırıp, yaşamına o doğrultuda yön vermekte. Zaten tüm anormallikler de bu noktayla başlamaktadır. Halbuki her kültür ve kavramın evrensel bir ölçüsü, uygulanma derecesi vardır. Kültürel yapıların doğru, gerçek, akılcı (US) bilgilerle dolu olduğunun kanıtıysa, insanın kendisine ve çevresine maddi, manevi en ufak rahatsızlık verip vermemesiyle ölçülmektedir. Şimdiye kadar bir hayvana akıllı hayvandır dendiğini gören, duyan var mı? Kesinlikle hayır. Çünkü insanın sahip olduğu hücrelerin öğrenme, düşünme ve bunları ölünceye kadar hafızada tutma potansiyeli, hayvanlarda söz konusu değildir. Hayvanların eğitilmesi ve kavraması belirli kalıplarla sınırlıdır. Bu yüzden insan doğarken sınırsız öğrenme potansiyelin dışında, akıldan yoksun olduğu için hayvanlara yakın egoist güdüyle dünyaya gelirler. Daha sonra uzun yıllar eğitilmesi neticesinde ve bu eğitimin niteliğine göre, insan akıl sahibi olmakta ya da olamamaktadır.
Kaynaklar:
Sigmund Freud-Ego ve İd. Roaman (Oda) Yayınları
Sigmund Freud- Kitle Psikolojisi. Say Yayınları.
Sigmund Freud- Cinsellik Üzerine.Say Yayınları.
Doğan Cüceloğlu-İnsanın Davranışı
Alâeddin Şenel. İnsanlık Tarihi. Sayfa 51,78,79
David Eaglemenn-Beyin, Domingo Yay.
İsmet Gedik-DOM ve Toplum, Facebook Sayfası.
Yuval Noah Hariri-Sapiens.
Prof. Dr. Laumann Brezendine-Erkek Beyni.
Prof. Dr. Laumann Brezendine-Kadın Beyni.
Robert E. Park-İnsanın Doğası.
Politzer-Felsefenin Temel İlkeleri.
Alfred Adler -İnsanın Doğası.
Marks-Kapital 1, 2, 3 Cilt.
Eugene Enriquez-Sürüden Devlete.
İnsan Doğuştan Akıl Sahibi midir?
İnsanı insan yapan en temel yapı, beyindeki hücrelerin milyarları bulması, beynin iç şekli ve hücrelerin sınırsız eğitimle, her türlü bilgiyi hafızaya kaydetme özelliğidir. İfade edilen özelliğe sahip beyne doğru, gerçek eğitim verilmediğinde, insan her zaman edilgen, içgüdüsel, hayvanların doğasındaki gibi yaşar. Diğer taraftan sürekli düşünme, öğrenme potansiyeline sahip insan, maddi vb. varlıkların çoğalıp çeşitlenmesiyle, egosu daha da dizginlenemez noktaya gelmesi neticesinde, insani duygudan daha da uzaklaşmasını sağlıyor.
Kategori:
Bunları Okudunuz mu?
Hapishane Edebiyatı
Ümüş Eylül Dergisinin 53. Sayısı Yayınla...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan
Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Ekim-Kasım-Aralık 2024 tarihli 53. sayısı...
Düşünsel özgürlüğün Sınırsız Kütüphanesi...
Görülmüştür Kolektifi, Redfotoğraf grubu ve Karşı Sanat, “içerdekilerle dışardakileri buluşturan” ortak bir sergiye daha imza atıyor. Fotoğrafçılar,...
SINIRSIZ KÜTÜPHANE
SINIRSIZ KÜTÜPHANE
Tutsakların içeride yazdığı yüzden fazla kitap, resim ve karikatür ile fotoğrafçıların bu temada çektiği / yaptığı fotoğrafları...
Konuk Yazarlar
ZİNE/ Nazir Atila
Zine birden telaşlandı. İçini derin bir üzüntü kapladı. Yüreği korkuyla karışık bir heyecanla atmaya başladı.
“Korkma Zine, okulun reviri var,...
"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...