Perdede sallanan iki kuş
Yıllar öncesine gittim. Çocukluğumun geçtiği köy evindeydim:
Yıllar öncesine gittim. Çocukluğumun geçtiği köy evindeydim:
Perdede Sallanan İki Kuş
Yazgı hiç değişmiyor
Kadının acısı yüreğe işliyor
Seyir içinde
İçimizden biri
Başak toplar elleri
Hamur yoğurur
Çocuk doğurur
Gelir geçer
İnce bir yel gibi
Ne yapsaydı
Güzel diye okutmadılar
Gözleri açılmadan
Gelin ettiler
Ne adı kalır ne sanı
Sanki hiç yaşamamış
Oysa biraz önce
İki elinde iki çocuk
Yüreğe işleyen acılar
Her biri bir başka biçimde
Mekanlar değişir
Değişmeyen yazgı içimde
Fatma Arıkuşu Kurnaz
27.11.2020
İstanbul
Adalar'a gitmek için
Vapuru bekleyen
Kalabalık olsa
Ya da Boğaz turu için
Göğün mavisi ile denizin
Mavisinin örtüştüğü yerde
Bir de güvertede keman sesi
Şu gördüğünüz kalabalık
Gişelerde oynanan filme gidiyorlar olsa
Ne bileyim hafta sonu anne baba
Çocukları lunaparka götürüyor olsa
Takılmadan tellere
Beyaz bulutlara uçurtma uçursa
Görünen sadece onlar olsa
Dalga dalga
İşte oradaki kalabalık
Otobüs bekleyenler değil de
Konserden dönerken akıllarda
Sandıkta saf ipekten kumaş çıkardım
Uzunca bir etek yaptım
İncilerle süsledim
Güzelliği göz kamaştırdı
Koşun çocuklar koşun
Kuş gibi uçarak geldiler
Her biri bir yanımdan
Elimden, eteğimden
Çeke çeke tutuştular
En zarif hareketlerle
Yavaşça döndüm döndüm
Ben balerindim, onlar kelebek
Mutluluk dolu çığlıklarla
“Atlıkarınca da istiyoruz” diye
Sesleri çınlamaya başladı
Yavaşça yükselip havada
Heyecanla alçaldık
Öyle mutlulardı ki
Bitmemeliydi bu oyun
Boşlukta dolandı
Gelip elinin üstüne kondu
Diğer eli ile alıp kalbine götürdü.
Ne arıyorsan burada
Ne alacaksan
Götür yüreğimi
Aklımın yoldaşına
Onu nasıl özlediğimi
Nasıl sevdiğimi
Taşır mı kanatların
Gözleri buğulandı sesi titredi
Uğur böceği şöyle bir doğruldu
Yüzünde gözünde dolandı
Sana dokunan her bir sızıyı ver bana
Uzağa uzaklara atacağım
Yeter ki ıslanmasın kirpiklerin
Yüküm sırtımda benim dedi.
Öyle bir söz etti ki
Gün akşama dönerken
Hayat devam ediyor
Bir şekilde
Tüm ağırlığıyla
Akşam yağan yağmur
Doğaya can vermiş yeniden
Ağaçlar sessiz
Hayvanlar şaşkın
İnsan
Ah insan hâlâ paranın peşinde
Duygular değerini yitirdi
Yönsüz
Şekilsiz
Her şey kendi döngüsünde
Hani gündüz düşlerim nerede
Günün kesişen telâşesi içinde
Özlediğim
Parklarda çocuk sesleri
Eğriler çizerim kalemsiz
Parmak uçlarımla
Bir avuç payıma düşen
Sayabilirim belki yıldızları
Güneş, bütün görkemi ile dolana dolana köyün toprak damları üstünde uzun çizgilerle ufka ulaşıp, arkasında koyu gölgeler oluştururdu. Çocuklar bütün gün kırda bayırda, kavurucu sıcaklarda bir araya gelirlerdi. Böğürtlen, çiğdem, dikenli kenger toplayıp yerlerdi. Erik, incir ağaçlarına tırmanırlardı. Kuzuların, koyunların peşinde koşarlardı. Mendil kapmaca, çelik çomak, tombala, saklambaç oynayan, ip atlayan çocuklar, karanlık ve sessiz evlerde yorgunluktan erkenden yataklarında olurlardı.