Dağın Sakladıkları

Fatma Kurnaz Arıkuşu kullanıcısının resmi
Nesini anlatayım? Dağ duyduğunu saklamış, ovalar ise yer açmış duyduğu her bir sese. Dağ ile ovanın arasında bir sır imiş bu!

Güneş, bütün görkemi ile dolana dolana köyün toprak damları üstünde uzun çizgilerle ufka ulaşıp, arkasında koyu gölgeler oluştururdu. Çocuklar bütün gün kırda bayırda, kavurucu sıcaklarda bir araya gelirlerdi.  Böğürtlen, çiğdem, dikenli kenger toplayıp yerlerdi. Erik, incir ağaçlarına tırmanırlardı. Kuzuların, koyunların peşinde koşarlardı. Mendil kapmaca, çelik çomak, tombala, saklambaç oynayan, ip atlayan çocuklar, karanlık ve sessiz evlerde yorgunluktan erkenden yataklarında olurlardı.
 
Öyle ki ağustos akşamları tek katlı toprak bir evde, Elvan Teyze’nin sesinden bir ninni yükselirdi göğe. Yıldızlar suskun dinlerlerdi onu. Bu ninniye ateşböcekleri eşlik eder, kurtlar ulumaları keser, kuşlar yuvalarına tüner, köpekler kapı önlerinde bekler, börtü böcek ve tüm köy sessizliğe bürünürdü. Çocuklar gözlerini kapatıp ninni ile uykuya dalarlardı erkenden. Neydi, neydi? Bir türlü söyleyemediğim, bir geliyor bir yok oluyor dilimin ucundaki ninni...
 
Böyle günlerde gecikmeli mektuplar gelirdi köyün şehirdeki adreslerine ilk gurbetçilerden. Köyün tek minibüsü beklenirdi tozlu yol kenarlarında, duvar diplerinde, gölgeliklerde bekleyen analar, babalar eşler ve çocuklar.
 
Beklenen mektup verilirdi minibüs önünde bekleyenine; ana, baba ve de eşlere... Öpüp okşayıp koynuna koyardı analar...
Okuma yazma bilmeyenler, gelen mektubu okutmak için, okuma-yazma bilen insan ararlardı kapı kapı...
Mektupları okurken okuyucuya bazı bölümler tekrar tekrar okutulur eli koynunda annelerin, babaların, eşlerin gözleri dolar, hasret tekrar içlerine akardı.
 
Utangaç sevdalılar kapı önlerinde, cam kenarlarındaki teneke saksılarda çiçekleri sularken uğrun uğrun dinlerlerdi sevdalısından gelen satırları.
 
Nurhayat'ın annesinden, babasından gelen mektupları özenle okuturdu tekrar tekrar Elvan Teyze. Çünkü Nurhayat'ın anne ve babası yurt dışına giderken ona emanet etmişlerdi biricik evlatlarını.
 
Okunan mektupları; sandık içlerine, yastık altlarına saklarlar, ta ki bir dahaki mektup gelene kadar aceleden cevap yazdırılıp gönderilirdi.
 
Köy halkı bilirmiş Elvan Teyze’nin neden böyle, içli yanık ninniler söylediğini. Çünkü Elvan Teyze’nin hiç bebeği olmamıştı. Sızısı bitmez yaralarla bezenmişti yüreği. İnadından umudundan hiç vazgeçmedi ve bir tan vaktinde verdiler emaneten Nurhayat’ı, Elvan Teyze’nin kucağına yurt dışına giderken annesi babası gözyaşları içinde, altı yedi aylıktı daha.
 
Çok sevmişti Nurhayat’ı Elvan Teyze.
Türküler, ninniler söylerdi gece gündüz demeden.
Köyün bütün halkı severdi Nurhayat’ı. Aradan kaç yıl geçti bilmiyorum ama annesi yurt dışından gelip götürmüştü Nurhayat’ı.
Nurhayat her tatile gelişinde biraz daha büyümüş genç kız olmuştu. Hiç aksatmadan gelip ziyaret etmiş Elvan Teyzesini. O kendisini sarıp sarmalayan ellerini öpüp koklar hasret giderirlerdi.
Elvan Teyze mutluydu, onun da bir evladı Nurhayat'ı vardı çünkü.
 
Ninnisi kalmış dillerde yıllar yıllar sonra kulağıma bir ses hoş bir ninni geliyor. Ezgisini hatırlıyorum ama sözleri neydi hangi dilde idi günlerdir düşünüyorum... bir türlü bulamıyorum.
 
Evimizin tam karşısındaki o evin açık penceresinden her dilden ninniler yayılıyordu sokağa...
Evet evet işte bu o ninni!
Elvan teyzenin Nurhayat’ı büyütürken söylediği ninni:
 
Atem tutem ben seni
Şekere katam ben seni
Akşam baban gelende oy
Önüne atam ben seni
 
Dağın duyduğunu sakladığı gibi, bende saklamışım yıllar yılı zihnimin çeperinde, ta uzaklarda ahşap kapıların ardından gelen ağustos aksamları dinlediğim aklımın ucundaki ninniyi. Şimdi dağlara ovalara salma zamanı tüm dünyaya yayılsın diye...
Dağ ile ova daha kaç yıl saklar bu ninniyi bilmem ama her duyduğumda ben Nurhayat’ı hatırlarım. Bir de gurbete gidenleri
Bir ninni hangi dilde söylenirse söylensin aynı yüreğe akıyor. Dinleyin! Bir daha dinleyin!
Tan vakti ağarmak üzere yolcu eyledik gurbete gidenleri.
 
Fatma KURNAZ ARIKUŞU
12.10.2020
İstanbul
Görsel
https://www.artytablo.com/ninni-soyleyen-kadin-tablo

Mehmet KANIK

Kategori: 

Bunları Okudunuz mu?

04/22/2024 - 21:29
01/27/2024 - 22:27
01/02/2024 - 00:43
08/05/2023 - 16:21
07/31/2023 - 22:44
07/29/2023 - 19:58

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...
Girit Leblebisi
  Ben vakitlice davranmış, gün batımını da izlemek için kahvelerin gürültüsünden uzakça bir bankı gözüme kestirip oturmuştum. Bir süre sonra,...