GERİYE DÖNÜŞ (5)

Mehmet Söğüt kullanıcısının resmi
Ufuktaki Açmazlar

Beni, ‘Yaşamı Yerinde ve Yeniden İnşa Hareketi’nin doğal öncüsü Ahmet Güden aradı. CAN TV’deki “Hase Ma” adlı programına bugün öğleden sonra saat ikide katılacaktım. Günleri şaşırdığım için hazırlık yapmamıştım. Zoom üzerinde doğal olarak ilk birkaç dakikasında heyecanlandım. Sonrasında sorduğu sorulara içtenlikle cevap verdim. Bölge insansızlaşmıştı. Kalanların bir kısmı üretimden kopmuştu. 
Bu sorunlara çare bulmalıydık. Gelecek tarımdaydı. Onun için, bilimsel bir temelde tarım yapılmalıydı. O esnada, aklıma birkaç gün öncesinde yaşadığım bir olay geldi. Arkadaşım Ahmet Tut ile birlikte Ambar Köyü’nde Şigali Demir’i sormuştuk. Şigali bilinçli, doğa ve memleket sevdalısı biri. Evini sorduğumuzda işaret parmağıyla karşıyı göstermişlerdi. Gittik. Yoktu evde.  Ormandı her yan. Oradan teyzemin evine geçtik. Öğlene doğru da bir taziyeye gidecektik.
Onun için tez kalktık oradan. Dönüşte kan bağımın olduğu biri minibüsü ile geliyordu. Ahmet durdu. Gördüğüme çok sevinmiştim. İnmek için kemerimi çözdüm. Baktım ondan hareket yok. Hatta tuhaf jestleri dikkatimi çekti. Vazgeçtim inmekten.
İki gün sonrasında onu Yılanovası’nda görecektim. Belindeki tabancayı gözükecek şekilde takmıştı. “Bakmayın böyle durduğuma, ben aslında büyük bir adamım ve istesem canınızı alırım,” demek mi istiyordu bilmiyorum ama aslında bu durum içindeki vahşeti, cehaletini ve aşağılık kompleksini gösteriyordu.
Bana, “Ben istedim buraya gelmeni,” demişti. Ablak suratına bakmıştım. Bir de beni geri zekâlı yerine koymak istiyordu.
Çağırma sebepleri ekmeklerinin olmayışındaydı. Ben ve bahçemizin emektarları İmam ve Mehmet Topal, Yılanovası’nı hiç görmedikleri için birlikte çıkıp gitmiştik. Bu dünyalar iyisi iki insan için bile gidilirdi.
 Şimşek hızında bunlar kafamda geçerken, sorunlarımızın ilk ikisi aklıma gelmişti: Öncelikle cehalet ve sonrasında aşağılık kompleksi…
Cehaletin son bulması için dar ufuklarımızın genişlemesi gerekiyordu. Cehaletin duvarını aşmak; gezmekle, okumakla ve bilinçli insanlarla konuşmakla mümkündü. Ufkun alanı genişlediğinde, aşağılık kompleksi de kendiliğinde aşılacaktı.
Evet, aşağılanmıştık, hor görülmüştük. Ortaokula giderken bir eve gitmiştik. İçeride biri sormuştu: “Heyri gelenler kim gı?
  “Pis Kürtler gelmiş gı.”
Çocuk yaşta birilerine bunları söylemek, psikolojik travmalara yol açar. Hepimiz buna benzer birçok şey yaşamıştık. Ama okuyarak ve gezerek bunları aşabilirdik. Hem günümüzde bütün yer ve bilgiler cep telefonlarımızda mevcut…
Katalan bölgesinde dünyaya gelmiş Antoni Goudi’nin Sagrada Familya adlı manastırını, Park Güel ve Kaza Mila adlı yapıtlarıyla doğanın yaratıcılığını, üretmenin güzelliğini ya da Jack London’un Martin Eden adlı romanını okuyanlar çabayı ve değeri göreceklerdi.
Tek gezmek kişiden farkındalık yaratmazdı. Bunu okumakla da beslemek gerekiyordu.
İşimiz zor. Çünkü insanlarımızın bir kısmı her şeyi bildiği iddiasında hâlâ. Halbuki her şeyi öğrenmeye insanın ömrü yetmez. Her insanda öğrenilecek çok şey vardır. Üretimden koptukları için ahlaki bir çöküş yaşıyorlardı. Alkol ise su gibi tüketiliyordu.
Ve çiftçiliğin profili değişiyordu. İleride diplomalı ve bilinçli insanların, şehrin stresinden kaçıp sığınılabilecekleri bir liman görevi görecek toprak, bunu tahmin edebiliyorum.
Salgın hastalıklardan, depremlerden, savaşlardan en az zarar gören entelektüel bir akış merkezi olacak köyler.
Tüm bunları belirttim mi programda, sanmıyorum. Çünkü çıktığım programlara bakmamak gibi bir huyum var. Ama yukarıdaki görüşlerimin bir kısmını konuştuğumu hatırlıyorum.
Son olarak Avrupa’daki insanlarımıza bir çağrıdan bulundum:
“Üretimde bulunmayan insanlara para yollamayın!”
Çünkü onlara para yollamak, o kişilere ve dünyaya yapılacak en büyük kötülüktür.
Mehmet Söğüt

Kategori: 

Bunları Okudunuz mu?

04/22/2024 - 21:29
01/27/2024 - 22:27
01/02/2024 - 00:43
08/05/2023 - 16:21
07/31/2023 - 22:44
07/29/2023 - 19:58

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...
Girit Leblebisi
  Ben vakitlice davranmış, gün batımını da izlemek için kahvelerin gürültüsünden uzakça bir bankı gözüme kestirip oturmuştum. Bir süre sonra,...