Portakal Çiçeği Kokusu ve Bir de Adana

Edebiyat Bahcesi kullanıcısının resmi
Kitap Su Yayınlarından çıkmış, 128 sayfadan ve 8 öyküden oluşuyor. Yazar kitabı ablası Zeliha’ya ithaf etmiş.

Yazar Mehmet Tepebaşı  1 Mayıs Sivas doğumlu ama kendisini “Allah’ına kadar Adanalı” hisseden biri.

Yazarın daha önce yayımlanmış eserleri: Yaşanmamış Sayılan Anılar, Unutulması İstenen Yıllar ve Yirmi Adanalı yazarla birlikte yazdıkları  Adana’ya Kar Yağmış…

Portakal Çiçeği Kokusu ve Bir de Adana öykü kitabı “Hacer öyküsü dışında” cezaevi anılarından oluşmuş.

Kitabı bir solukta okudum. Okurken kâh üzüldüm kâh sevindim kâh düşündüm. Tepebaşı yaşadıklarını abartıya kaçmadan, sloganvari ve ajitasyona başvurmadan, olduğu gibi yalın ve akıcı bir dille anlatmış.

Kitaba ismini veren Portakal Çiçeği Kokusu ve Bir de Adana anı-öyküsünü okurken çok etkilendim. Yazarın ayaklarının yerden kesilmesine neden olan portakal ağaçları ve portakal çiçeğine deli olması onu başka bir evrene gönderen yolculuk hikâyesi.

Top koşturduğu çocukluğunun ve gençliğinin geçtiği o köhne, sarı binanın olduğu yerde şimdi koskoca bir beton yığını olan Mahkeme yükseliyordu. Mahkemenin bahçesi, hemen bitişiğindeki tarla, o kırmızı toprak ve biraz irice taş ve portakal çiçeğinin baş döndürücü kokusu Mehmet Tepebaşı’nın geçmişinden bir şeyler saklıyor.

Özlemi bir deniz hasreti bir okyanusa dönüşüyor yazarın. Kendinden geçiyor. Alıp çocukluğuna ve gençlik yıllarına götürüyor, bir özlem sarmalı içinde dönenip duruyor.

Jandarma anlayamıyor Tepebaşı’nı, içinde akan tuzlu çavlan ırmağı göremiyor. Deli sanıyor onu. Koşup başçavuşuna şikâyet ediyor….

“Başçavuşum burada biraz kalabilir miyiz, burada biraz dinlenebilir miyim?” isteğine “ya oğlum delirdin mi, birkaç dakika sonra mahkemen var!” yanıtını alıyor. Vazgeçmiyor Tepebaşı, yineliyor. İnsafa geliyor başçavuş. Dinlenmesine izin veriyor. Üstelik mahkeme sonunda Tepebaşı’na “Paran var mı? Paran varsa sana Adana kebap yaptırayım! İster misin?” diye soruyor. Alıyor da. Hatta askerler Tepebaşı’nın kucağına portakal dallarının saldığı koku ile, babasının ona itinayla soyup yedirdiği portakalın lezzetini bırakıyor. Gözleri doluyor ama gözyaşlarını içine akıtıyor.

Yazar İkinci öyküsünde, cezaevi havalandırmasına düşen bir güvercini ve Bizimki adını verdikleri bu güvercinin kendilerine kattığı anlamı anlatıyor. Okurken gülecek koğuştakilerin ince zekâlarına şapka çıkartacaksınız. Koğuşta illegal yaşayan  Bizimki’nin idareye kabul ettirilmesi kolay bir şey değildir çünkü. Hangi akıl başarabilir Bizimki’ne dışarıdan eş getirebilmeyi!

Hacer, kendi halinde, hastalık yüzünden sürekli yatan bir annenin ve despot bir babanın zulmü altında inim inim inleyen bir genç kızın yaşamından bir kesit sunuyor Tepebaşı. Hacer’in babası  kızının uzaktan bakarak hoşlandığı bir genci  keser ile vurarak öldürmesi sonucu hapse düşmesi sonrası Hacer’in yaşamı değişir. Komşu kızının Hacer’i devrimciler ile tanıştırması onu müthiş bir değişime sürükler. Kişiliği gelişir, kendine olan güveni artar, sokağı tanır, yazılamaya çıkar. Mustafa’yı sever, aşkı yüzünden onun peşinden sürüklenir. Gözaltına alınır, işkence görür ama asla düşüncelerinden taviz vermez. Bu kararlığının bedelini bir arabanın çarpması sonucu öder…

Kitaptaki diğer öykülerden söz etmeyeceğim, ama hepsi okunmaya değer… Flu Fotoğraflar, Çin Horozu, Ayıp Ettin Abi, Hacer, Saz ve kendi yaşam hikâyesi olan Benim Öyküm.

Yazar Mehmet Tepebaşı’nı kutluyor ve başarılar diliyorum. Yolu açık olsun.

Necmettin Yalçınkaya, redaktör-yazar

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...
Girit Leblebisi
  Ben vakitlice davranmış, gün batımını da izlemek için kahvelerin gürültüsünden uzakça bir bankı gözüme kestirip oturmuştum. Bir süre sonra,...