Fatma Kurnaz Arıkuşu ağ günlüğü

OYSA

Fatma Kurnaz Arıkuşu kullanıcısının resmi

Üç adım ötedeydi
Kaç gün
Kaç yıl geçtim bilir misin
İçim titriyordu
Hayalleri arayan
Bir Sokağın başında durdum
Sonu gözüken
Kaldırım taşlarının yerini düz asfalt yol almıştı
Kapıların yüzü birbirine dönüktü
Ama İnsanların değil
Bütün Renkler değişmişti
Oysa en son aklımda kalan renk yeşildi
Yeşildi, yeşil
Ta ötelerden, gelen bir sesle irkildim
Kırk üç yıl öncesi
Düşmüş bir rüzgârın önüne
Sürükleniyorduk
Hiçbir iz bırakmadan peşimizden
mosmor Mor'u Maviye sarıyordum

Göçmen Kuşlar

Fatma Kurnaz Arıkuşu kullanıcısının resmi

Ne havaya
Ne suya
Ne toprağa
Sen de gelmemiştin
Kulağım çınlasa
Gözlerim seğirse
Yüreğimde pürtelaş
Ha geldi ha gelecek
Kapı çalsa elimde kap kaşık düşmekte
Özlem bu ya nereye sığar ki
Her yanım özlem kokuyor
Yüzüm gözüm özlem akıyordu
Taşıyor köpük köpük
Topluyorum
Her zerreyi misali
Gözlerim bulutta
Gözlerim aykaranlığı
Buğusundan gecenin
Güneşi beklemekte
Sırasını şaşırmış hava ve su
Önce cemre düşmüş toprağa
Karıncalar yuvasından çıkmış

Çakıl Taşları

Fatma Kurnaz Arıkuşu kullanıcısının resmi

Yarım bırakılanları
Yere saçılanları
Kırılıp dökülenleri
Topluyorum
Sonra su yatağına gidip
Onları bir güzel yıkıyorum
Kurusun diye
Kimisini güneşe asıyorum
O kadar hasret ki güneşe
Küflenmiş, buruş buruş olmuş
Yerleri çiçek gibi açılıp
Buzları çözülüp
Su olup akıyor oluk oluk
Dereye karışıp gidiyor.
Kimisi öyle narin
Öyle ince ki
Üflesen uçup gidecek
Öyle hasret ki güneşe

Çocuk ve Toprak

Fatma Kurnaz Arıkuşu kullanıcısının resmi

Bilinmeze
Önümüz yörep
Tutunuyoruz
Yaban otlarına, kümelenmiş taşlara
Yuvarlanıp düşmemek için
Uçurumlardan
 
"Öğren-unut
Denize at
İğnenin ipliğin
Geri döndürmeyeceği yokluk
Yoktur" derdi
Dikiş dikerken annem
 
Şimdi gidip
Denize attıklarımı toplayacağım
Öğrenip unuttuklarımı
Hatırlayacağım
 
Ah!
Bilsen ki
Öyle bir yerde ki
Yokluk
Kırk yamalı bohçaya döndü
İpliği bir çeksen her parçası
Bir yere dökülecek
Lime lime olacak
 

Bir Yarım Taş

Fatma Kurnaz Arıkuşu kullanıcısının resmi

İçerisi çok sıcak
Sarı lambanın
Işığı yansımakta
Solgun yüzüne
Bir Yarım Taş
 
Bakıcısı getirmiş hastayı
Bakım evinden
Yaşlıca bir amca
Bir ablası varmış
O da akıl hastası
 
Bir yatak boş
Hastası yok
Bir haykırış koptu
Gecenin içine
Bütün sesleri susturan
Ablanın sesi
 
Sanki
Akıp gidenleri
Tutmaya çalışıyordu
Başını yukarı kaldırıp
Kendi etrafında dönüyor
Dönüyordu
 
"Ah can
Ben aklımı sana verdim
Bilemedim ki

Yıldızları Aşan Sessizlik

Fatma Kurnaz Arıkuşu kullanıcısının resmi

Tatil ya
Bırakın uyuyanlar uyusun
 Hatta dünya uyusun döne döne
 Uyusun yer gök
Çulu çektiklerinde herkes uyanır nasılsa
 
Korkularımdan sıyrılıp
Şöyle etrafıma bakınmak için
Yürüyorum
Dümdüz bozkır önüm
Tek tek duran ağaçların
Direnişini çalacağım
Yele karşı
 
Hani şu
Masallarınızın
Sonundan gökten düşen
Üç elma var ya
İşte onlar hep anlatanların
Ağzına düşüyor nedense
Dinleyenlerin değil
 
Gidip
Şehrin ortasına
Bembeyaz bir çadır kurup

Mayıs Ayının Gülleri

Fatma Kurnaz Arıkuşu kullanıcısının resmi

Göremedim seni karanlıklardan
Ağır ağır yürüyordun
Kayboluyordun yavaş yavaş
Bir tek içe işleyen
Gözlerindeki derinlik
Kaldı gözlerimden
 
sen gidince
Her şey ama her şey
İfadesiz
Sanki
Kelimenin tamamlanmadan
Yazılan
Yuvarlanarak önümüze düşen
Parçasıydı yaşam
Hep anlamsız kalan
İşte o gün yitirdim sesimi
 
Oysa
Sen yürüyünce
Yer yerinden oynardı
Dünyalar benim olurdu

Yürüyen Şehir İstanbul

Fatma Kurnaz Arıkuşu kullanıcısının resmi
Ta ötelerden 
Yakalar 
Götürür dipten kalan
Örtük, yaşamlara
Kaygısız, kaygan uçurumlara
Yarım kalmış bir sevdanın
Hüzünlü bakışında yürür
 

Asma kilitli
Tahta kapının eşiğinde
Seninle gelemeyip arkandan
Bıraktıkların
Anadolu’dan gelmenin
Yalnızlığı dolanırken ayaklarına
Kalabalığın ortasından
Gözlerinde
Buğulu bir damla düşer
Bakırköy'ün özgürlük meydanına

Çerçi

Fatma Kurnaz Arıkuşu kullanıcısının resmi

Atlı araba tepelerin ardından kıvrılarak gıcırtılı tekerlek sesleriyle tozlu topraklı yolları ardında bırakır, köy meydanında ya da evlerin oluşturduğu koyu gölgelerden birinde dururdu. Arabanın üstünde metalden ışıl ışıl parlayan bilezikler, yüzükler, küpeler olurdu. Kumaşlar, pazenler, terlik, leğen, akide şekerleri, gofret, bisküvi, kırık leblebi...

Annesinin elinde tutarak ayaklarında lastikten pabuçları, takunyaları topuklarına vura vura doluşurdu çocuklar çerçinin başına.

Sayfalar

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...
RSS - Fatma Kurnaz Arıkuşu ağ günlüğü beslemesine abone olun.