Son Vaaz

Mehmet Söğüt kullanıcısının resmi
Bölüm I

1207’de vahşetin emareleri görülmüştü aslında. Ciddiye almamışlardı Katharlar. (Şimdiden sonra Arınmışlar diyeceğiz onlara.) Frank ülkesinin kuzeyi sakindi. Bir rüyayı ciddiye alıp kurulu düzenlerini bozamazlardı.

O dönem, Vertus köyünde herkes mutluydu. Olacaklardan bihaberdiler. Mutlu olmaları için çok şey yapmaları gerekmiyordu; birisinin gülümsemesi ondan ona sirayet ediyor ve tüm köyü gülücüklere boğuyordu. Masum ve çalışkandılar. Ölüm ve işkence henüz onlara uzaktı. İnsanlar arasına ayrım koymayı bilmezlerdi. Katolikleri, Arınmışlara, Arınmışları Katolik ve Yahudilere saygı duyardı. İbadetleri dışında bir ayrılıkları yoktu. O da hayatın çok küçük bir kısmını kapsardı. Haftada bir gün, birkaç saatliğine kilisede toplanırlardı Hristiyanları. Katharların (Arınmışlar) ibadetlerinin belli bir günü ya da saati de yoktu. İstedikleri zaman, her hangi bir yerde, bir araya gelip ibadetlerini yaparlardı. Yahudiler ise gizemliydi. Nasıl ibadet ettiklerini kimseler bilmezdi. Ketumdular.

Dürüsttüler alabildiğine. Dürüstlükleriyle Toulouse dükünün güvenini kazanmışlardı. Çocukların bağırışları bütün köyde yankılanırken, büyükler bağ, bahçe, tarla, hayvancılık ve dokumacılıkla uğraşırlardı. Dokumacılıkta üstlerine yoktu. Dükler, komutanlar dört bir yandan gelir mallarını alırlardı. Ufak tefek sorunların dışında bir dertleri de yoktu. Birileri ölür ya da hasta olurdu. O da normaldi. Olağandı. İnsana özgü sorunlardı bunlar. ‘’Eh bundan iyisi can sağlığı,’’ derlerdi bir ağızdan…

Kuzey Fransa’da kilisenin zalimliklerinden haberleri vardı şüphesiz. Fakat buralara kadar el uzatmaları, onlara imkânsızmış gibi geliyordu. İnsanlar işlerine güçlerine bakıyorlardı. Boş kalan zamanlarında ise, köyün yaşlı bilgesi flütünü üfler ve herkes etrafında toplanırdı. Bazen de dans edenler, topuk vuruşlarıyla ritim tutarlardı yaşlı bilgeye. Kimisi de evine çekilir, bildiklerini ak kâğıtlara geçirirdi. Bildikleri her şeyin, gelecek kuşaklarca bilinmesini istiyorlardı. Köydeki Yahudiler, yaşama bambaşka zenginlikler katıyordu. Mutlu bir gündü yine. Ded, Lautard’ı çağırmıştı.

Lautard, üç kez diz büküp selam verdi Ded’e. Ded Leon, zarif selamı sihirli sözcüklerle cevapladı. Siyah cüppesi ve aksakalıyla heybetli görünüyordu. Yaşını hesaplayabilmek imkânsızdı. Sanki dünya var olduğundan beri o da vardı ve ebediyen de var olacaktı. Hem fersah fersah uzak çağlardan, hem de birkaç yıl öncesinde dünyaya gelmiş gibi... Yaşıtları ölmüştü. Kendisi de kaç yaşında olduğunu kimselere söylemezdi. Uzun boylu ve geniş omuzluydu. Vakur duruşu, Lautard’ın yüreğindeki sevgi ağacının daha da gürleşmesine sebep oluyor, ince bir ışık dalgası yükseliyor, genişleyip koca bir sevinç haresine dönüşüyordu. Her gelenin yüzünde bir sevinç dalgası vardı. Hemen ayin düzenine geçtiler.

Çember şeklinde oturmuştular. Halkanın ortasında üç mum yanıyordu. On iki sefer ateşin etrafında döndüler. Köyün bilgesi Yahudi Roni flütünü çalıyordu evinde. Flütün sesi ayin yerine kadar ulaşıyordu. Kimdi bu Yahudi Roni? Nereden gelmişti ve neden tekti ve ailesine ne olmuştu? Herkesin kafasında bir sürü soru işareti... Kimseler de sormaya cesaret edemezdi. Bir gün gelip yerleşmişti köye. Yuvası yıkılmış bir kuş dediler ona ve kucaklarını açtılar. Soru sormak o insanı incitmekti. Ona asla soru sormuyorlardı. Hem Yahudi bilge Roni’den iyilikten başka bir şey görmemişlerdi. Nasıl olsa sırlarını birilerine açacaktı. Aksakal içindeki yüzü, çok bilen ve çok gezmiş edasıyla gülücüklerle parıldamaktaydı. Şimdiye kadar yüzünü ekşittiği görülmemişti. Yalnız gözlerinde derin acıların izini taşırdı. Katalan ülkesinden gelip buraya yerleştiği tahmin ediliyordu. Orada ailesini kaybetmiş olsa gerek…

Ayin devam ediyordu. Üç kez selamladılar iyilik tanrısını. Ded, Lautard’ın başını elleriyle sıvazladı. Ayinin katılımcıları gelip kafasına dokundular. İnsani kâmil olma yolundaydı. Kollarını ileriye doğru uzatmış ve ellerini üst üste koymuştu. Gözleri kapalıyken, bir kartal süzüldü gökyüzünden aşağı. Bir at kişnedi. Göğsünde kızıl haç olan bir şövalye göründü. Atı şaha kalkmıştı. Elinde kılıcı… Yüzü buruştu. Gözlerini açtığında müminlerin sevgi hareleriyle karşılaştı. Derinden bir oh çekti. Her birinin yüzünde sevgiden bir sütun parıldamaktaydı. Dört bir yana ışık saçıyorlardı. Hep birlikte Lautard için ilahi okudular. Ded Leon, ‘’Ey yücelerin yücesi, yerin ve göğün yaratıcısı her damla suyun için, verdiğin bereket için binlerce teşekkürler. İyiliğini bize ihsan eyle. Güzelliğini ve iyiliğini üfle yüreklerimize. Karanlıkla aydınlığın mücadelesinde, aydınlığı muzaffer kıl. Bu insani kâmili kabul eyle ve aydınlık yolumuzdan onu mahrum etme. Varsın o kutsal ışığa karışsın,’’ diye de dua etti.

İlk defa sıradan bir mümin için ayin düzenleniyordu. Ded’in gözlerinden şefkatin kıvılcımları saçılıyordu. Ded olduğundan bu yana tek bir günah işlememişti. Etten uzak durmuş, yemin etmemiş, yalan söylememiş ve kadınlara el sürmemişti. Lautard’ın kızı Auda’nın sevinçten gözleri ışıl ışıldı. Lautard’ın dört erkek kardeşi ve tek olan kız kardeşi de oradaydı. Hepsinin de gözleri gururdan parıldıyordu. Çember biçiminde oturmuşlardı. Tanrıya ulaşmanın yolu sevgiden geçerdi. Çünkü tanrı sevgiydi. Karısı Anna, yan tarafında oturmuştu. Aşkla birbirlerini süzdüler. Hepsinin gözleri birbirine kenetlenmişti. İlahi okumaya başladılar. İlahilerin bütün sözcükleri sonsuz aşk üzerineydi.

Ayin bittiğinde, Ded her birini üçer sefer öperek uğurladı...

Kategori: 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...
Girit Leblebisi
  Ben vakitlice davranmış, gün batımını da izlemek için kahvelerin gürültüsünden uzakça bir bankı gözüme kestirip oturmuştum. Bir süre sonra,...