Soy Kodu Uygulaması Herkesin Fişlenmesidir

Erdal Yıldırım kullanıcısının resmi
Plan ve Bütçe Komisyonunda Milletvekili Garo Paylan "Soy Kodu” uygulamasını gündeme getirince, İçişleri Bakanı Efkan Ala, "soy kodu uygulaması tüm vatandaşlar için uygulanıyor" deyip

"Rumların 1, Ermenilerin 2, Yahudilerin 3 ve Süryanilerin 4" rakamı ile numaralandırıldığını itiraf etti.
 
Bundan anlaşılacağı gibi yıllardır, İttihat Terakkinin "tek dil, tek din, tek millet" anlayışına ve asimilasyon politikalarına karşı "Eşit Yurttaşlık Hakkı Mücadelesi" veren Aleviler ile “Ana dilde Eğitim” ve “Kürt kimliği” üzerindeki baskıların kaldırılması mücadelesini veren Kürtler, eşit yurttaş olmadıkları gibi, bir 'Soy Kodu' numaralarına bile sahip değillerdir…
 
 
 
Bu durumda akla iki olasılık daha geliyor. Birincisi, devlet ya “Kürtler” ve “Alevileriyok” saymaktadır, ya da ikinci olasılık olarak bu inkârcı, asimilasyoncu devlet, Kürtlere ve Alevilere verdiği “soy kodu numarasını” bile gizlemektedir.
 
 
İçişleri Bakanı Ala, bu “soy kodu” uygulamasıyla kişinin dini ve etnik kimliğinin anlaşılamayacağını, "soy kodlamasının" sadece "azınlıklara" ya da "farklı inanç sahibi kimse ve gruplara" karşı yapılmadığını söylemekle, devletin vatandaşı üzerinde, eşitliğe, insan haklarına ve hukuka aykırı, aynı zamanda ayrımcı bir uygulama içersinde olduğunu da gözler önüne sermiş oldu.
 
 
Hem Osmanlı döneminde yüzlerce sene, hem de 90 yıllık Cumhuriyet döneminde bu “tek tipçi” ve “etno-dinsel” ayrımcı politika, Anadolu topraklarında yaşayan çeşitli kimlikler ve kesimler üzerinde her türlü baskı ve asimilasyondan, kıyım, katliam ve soykırımdan vazgeçmemiştir. Etnik kimliği Türk, Anadili Türkçe ve inanç olarak Hanefi-Sünni-Müslüman olmayan tüm kişi ve gruplar bu zihniyet tarafından “öteki” kabul edilmelerinin yanında, her zaman potansiyel suçlu ve devlet düşmanı ilan edilmişlerdir.  
 
 
Bu tek tipçi zihniyetin uygulamaları her gün yeni bir şekil alarak bundan sonra da devam edecektir. Son olarak AKP’nin Genel Kurula getireceği konuşulan "Kişisel Verilerin Korunması Kanunu", yeni kimliklerde "çip" sistemi uygulamasıyla da "Dini" kolonu, ya da hanesinin isteğe bağlı olmasının planlandığı, bununla bu kesimler üzerinde daha güçlü tasarlanmış bir psikolojik, sosyolojik ve siyasal baskı yaratılmasının hedeflendiği anlaşılmaktadır. Zira “çipli” sistemli kimliklerde “din hanesi isteğe göre yazılacak” olsa da, kişinin tüm kişisel verileri devletin elinde olacağı, bu yeni durum sadece bir göz boyama ve asimilasyon politikasının şekil değiştirmesi ve mahalle baskısının özel sektörde de, kamu sektöründe de daha ağır devam etmesi demektir. Oysa kişi hak ve özgürlüklerine saygılı, temel hakların, dilin, inancın üzerindeki herhangi bir devlet baskısının olmadığı bir toplum yaratılabilmesi için kimliklerde “dini kolonunun” tamamen kaldırılması gerekmektedir.  
 
 
Bugüne kadar resmi ideoloji ve devlet, toplumdaki farklı din, dil ve kültürel özelliklere sahip topluluk mensuplarıyla Müslüman olmayan azınlıklar mensuplarını ve Alevileri Vali, General, Müsteşar, Genel Müdür gibi üst görevlere getirmemektedir.
 
 
Ayrıca eğitimle ilgili hak uygulamalarında, örneğin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin “Zorunlu Din Dersi bir insan hakkı ihlalidir” ve “Anadilde Eğitim” ile ilgili kararlarında olduğu gibi, çeşitli kısıtlama, engelleme ve baskıları sürdürmekten kaçınmamakta, bu konularda devlet, bizzat taraf olduğu, hatta imzaladığı yasalarla anlaşmalara uymamakta ve evrensel hukuk kuralları da tanımamaktadır. 
 
 
Bu zihniyet, komşumuz olan ya da olmayan tüm başka ulusları ve kimlikleri “dış düşman”,  Anadolu’nun kadim halkları olan Ermeni, Kürt, Çerkez, Abaza, Boşnak, Arnavut, Pomak, Laz, Gürcüleri “iç düşman” gören bir ideolojinin temsilcisidir. Bu zihniyetin günümüzdeki temsilcisi olan AKP son yıllarda komşularımızın tümüyle ilgili düşmanca bir politika sergilemekte, o ülkelerin içişlerine karışıp komşularımızdaki varolan çelişkileri körüklemekte, kimi selefi, vahabi, gerici grupları desteklemektedir.
 
 
Vatandaşları “soy kodu” uygulamasıyla ayrıştıran ve “düşman” gibi gören bu gerici, ırkçı, şoven, tek tipçi ve faşist zihniyete karşı barıştan, adaletten, eşitlikten, kısacası insandan yana olan tüm kesimlerin, zaman yitirmeksizin birlikte mücadele etmesi son derece önemli,  bir o kadar da kaçınılmazdır.
 
19.02.2016
 
 

Kategori: 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...