Çocukluğumda Biriktirdiklerim Gözyaşı Oldu Bu Gece

Önder TAŞTAN kullanıcısının resmi
Bahçemizin girişindeki çeşmede, o buz gibi havada kısa kollu gömleği ve kıpkırmızı yanaklarıyla bulaşık yıkayan O, ölmüştü.

Gece mi kondurdu annemle babam, yoksa gündüz mü? Bilemiyorum. Ama adına gecekondu dedikleri, bir oda bir salon evde, yokluk içinde mutluluk varsılıydık. Tek varlık bizdik birbirimize.
Şimdi sokak olan, çocukluğumda domates, fasulye ektiğim, ürünler olduktan sonra toplayıp, büyük bir çocukluk gururuyla bir pişirimlik emeğimi anneme sunduğum bahçemiz vardı. Bahçemizin girişinde tek çeşme.

Bir gün o geldi çok uzaklardan. Biz kardeşler olarak, gürül gürül yanan sobanın başında ısınmaya çalışıyorduk. O, bahçe girişindeki evimizin tek çeşmesi başında, eksi bilmem kaç derece buz gibi havada, kısa kollu gömleği, kıpkırmızı yanaklarıyla bulaşık yıkıyordu. O'nu öyle gördükçe gürül gürül yanan sobanın başında bile titreme geldi bana. Ama O, buz tutan suya meydan okurcasına yüreğiyle ısıtıyordu hayatı. O an anladım ki, sobayla değil, yüreğinle ısınıyormuş hayat.
"Büyüdük" yuvadan uçtuk. Yıllar sonra bir gün, ben uyurken karşı komşu Ayşe Abla'nın kapıyı çalmasıyla almıştım babamın ölüm haberini. Kapıyı açan ben değildim. Ama yattığım yerden duydum konuşulanları. Gözlerimi açmadan uyandım o an. Ve kapalı gözlerimden akan yaşları, uzun süre sonra, başımı koyduğum yastık sırılsıklam olunca farkedebildim. Yıllar sonra bir ölüme, babama ağlıyordum.
17 yıl geçti. Ve ben yine uyurken çaldı telefon. Uyku sersemliği ile ne arayanın ismini görebiliyordum, ne de saatin kaç olduğuna bakabiliyordum. Kendimi toparlayıp beni arayan numarayı, ablamı aradım. Henüz sebebini bilmiyordum, ama ses tonu içimi salladı adeta. 
"Üzülme ama kötü bir haberim var"
Bahçemizin girişindeki çeşmede, o buz gibi havada kısa kollu gömleği ve kıpkırmızı yanaklarıyla bulaşık yıkayan O, ölmüştü.
Babamdan sonra hiçbir ölüme ağlamadım. İçimden ince bir sızı gibi geldi geçti hepsi. Geçti mi bilemiyorum açıkçası. Ve hiçbir cenazeye de katılmadım. Ama yıllar sonra bu gece, bir ölüme ağlıyorum yine. Çocukluğumda biriktirdiklerinden hisseme düşenleri akıtıyorum bu gece...
Anladım ki; çocukluğuma girebilenleri kaybettikçe akıyor gözyaşlarım.
Gittiğin yerde hayat var mı? Bunu ancak sen bileceksin. Daha yaşanmamışlıklarını yaşaman gerekirken, bu kadar erken olmamalıydı gidişin, diyeceğim ama hangi ölüm yaşlıdır ki..?
Bahçemizin girişindeki çeşmede, o buz gibi havada kısa kollu gömleği, kıpkırmızı yanakları ve sımsıcak yüreğiyle bulaşık yıkayan güzel insan, toprak saf-temiz. En azından bunu bilerek avutuyorum içimi.
HOŞÇAKAL HALAKIZI... HOŞÇAKAL...
-16.04.2015 / İZMİR-

 

Kategori: 

Bunları Okudunuz mu?

04/22/2024 - 21:29
01/27/2024 - 22:27
01/02/2024 - 00:43
08/05/2023 - 16:21
07/31/2023 - 22:44
07/29/2023 - 19:58

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...
Girit Leblebisi
  Ben vakitlice davranmış, gün batımını da izlemek için kahvelerin gürültüsünden uzakça bir bankı gözüme kestirip oturmuştum. Bir süre sonra,...