Oktay Ağabey(imiz)…

Sibel Özbudun kullanıcısının resmi
“Ölümsüzlük istiyorsan,

düşlerini dinle.”[2]
 
Bazı insanlar vardır, su gibidirler. Duru, sade, iddiasız…
Tumturaklı değildirler. Patırtıcı, hiç…
İkide bir ne kadar kahraman, ne kadar vaz geçilmez olduklarını anlatmazlar size. Hatta hiç anlatmazlar.
İçeride yattıklarının, gördükleri işkencenin hesap pusulasını olur olmaz koymazlar önünüze.
“Ben bu kadar çektim, şeflik bana düşer” cümlesini bir kez olsun telaffuz etmemişler, akıllarından dahi geçirmemişlerdir hayatları boyunca…
Çevrelerine yeniyetmeleri toplayıp çok bilmişlik taslamaz, “bizim zamanımızda…” ile başlayan sözcük kümelerini kullanmazlar.
Ağızlarından hiç “ben demiştim” lafını duymazsınız.
Bilgiçlik taslamaz, efelenmezler.
Dedim ya bir bardak su gibidirler. Duru, berrak, sade.
Çoğu zaman öykülerinin dudak uçuklatıcı olduğunu başkalarından öğrenirsiniz.
Oktay Ağabey onlardan biriydi…
THKP-C’li olduğunu, Elrom’un kaçırılmasına karıştığını, 14 yılını mahpusta geçirdiğini, cezaevinden çıktıktan sonra çoğu müsteşar-vali-bürokrat olmuş eski arkadaşlarının kendisinden vebalı gibi kaçtığını, Ankara’da haftalarca banklarda sabahladığını… bunları hep başkalarından öğrendim.
O ise, tüm efsanelerin uzağında; elinde fotoğraf makinesi, bütün eylemlerimize katılır, köşede sessiz, sedasız dururdu. Selamlaşır, yanyana düştüğümüzde birkaç kelam ederdik. Bazen bir çeviriden, bazen o gün polisin fena bastırdığından, bazen eyleme katılanların azlığından, ne bileyim, bazen de havaların bir türlü ısınmadığından…
Sokaklarda olduğu kadar, kongrelerin, panellerin yapıldığı salonlardaydı da. Ama kürsüye çıktığını hemen hiç görmedim. Siyasal tecrübesini ranta çevirmeye kalkıştığını, herhangi bir partinin, sendikanın, derneğin yönetimine girmek için kulis yaptığını da öyle… Belgeliyor, filme alıyor, konuşmaları çözüyor, mücadelenin ortak belleğine bir şeyler bırakabilmek için çabalıyordu…
Bu çabayı hiç elden bırakmadı…
Hastalığın bedenini istila ettiği, ciğerlerini sardığı, saçlarını döktüğü son zamanlarında dahi.
Yüzünde maskesi, Nuriye-Semih eylemlerindeydi en son. Polislerin coplarla, gazla saldırdığı. Gözleriyle incecik bedenlerini OHAL’e karşı namluya süren Nuriye’yi, Semih’i okşuyordu… Kimseye “akıl hocalığı” yapmaya kalkışmadan…
Dedim, bir daha diyeceğim: Bir bardak su gibiydi.
Yokluğunu susuz kaldığımız şu günlerde daha derinden, daha acılı hissediyoruz.
“Pahalıya mal olur ölümsüzlük,”[3] deyişine uygun yaşamıştı; “Ölümsüzlük ve sonsuzluk insanlık için üzerinde yaşadığı şu küçük gezegen kadar gereklidir,”[4] gerçeğinin de kanıtıydı sanki…
Yıldızlar her daim yoldaşı olsun…
 
4 Şubat 2018 19:22:45, İstanbul.
 
N O T L A R
[1] Oktay Etiman’ın Dostları tarafından 10 Şubat 2018 tarihinde Ankara’da düzenlenen “Oktay Etiman’a Saygı Toplantısı”nda yapılan konuşma… Güney Dergisi, No:84, Nisan Mayıs Haziran 2018…
[2] Gilbert Sinoué, Sen Bana Mevsimlerden Söz Et, Çev: Ali Cevat Akkoyunlu, Doğan Kitap, 2003, s.67.
[3] Friedrich Nietzsche, Ecce Homo, çev: İsmet Zeki Eyüboğlu, Say Yay., 7 baskı., 2016.
[4] Fyodor Mihayloviç Dostoyevski, Ecinniler, Çev: Ergin Altay, İletişim Yay., 2000.
 

Kategori: 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...