Dizeleriyle Refik Durbaş Öyküsü[*]

Temel Demirer kullanıcısının resmi
“Elim sanata düşer usta

Yürek acıya
Ölüm hep bana bana mı
Düşer usta?”[1]
 
29 Kasım 2018’in akşam saatlerinde yaşamını yitirdi; çırakları yetim bıraktı.
74’ünde hayata veda ederken; iz bıraktı da gitti; iz bırakmak önemlidir…
* * * * *
“gününü umuda ayarla” derdi ve her daim umutluydu; “hep taze tuttum sevincimi,/ avluda diz boyu kar,/ elimde kır çiçekleri,” dizelerindeki üzere…
Sonra “Sen, müzmin bir ‘muhacir’/ ben ‘gurbet’e aşina/ bu yüzden mi hâlâ durur/ kalplerimiz arasında ‘sıla’...”;[2]
“Aşka alışık, acıya alışkın/ günlerden çaldım gençliğimi/ Gidiyorum işte uzağına günlerin”;[3]
“Bir şiir bir sevda bir hayat ve sen/ geceler sorguda gündüzüm uçurum rengi”;[4]
“Şarabı sev, tütünü incitme, beni de unut artık”;[5]
“Kalbim kalbinde misafir/ kalsın bu gece,” dizelerindeki betimlemesiyle Refik Durbaş sırılsıklam sevdalıydı.
Hasılı ‘Siyah Bir Acıda’, “Şairler gibi sevdim ve seviyorum seni,” diyen O; “Günlerden seni seviyorum,”[6] içtenliğinin insanıydı.
* * * * *
Her sevdalı kavga şairi gibi O da yaşamdan yana, ölüme karşıydı…
‘Hücremde Ayışığı’nda, “Toplumsal olaylara gerçekçi, yarına dönük bakışını” yansıtan 1974 tarihli yapıtında “Bahara göre ayarla yüreğini” demesi boşuna değildi.
Emekten, emekçiden yanaydı her daim, Soma Katliamı’nda yitirdiğimiz işçiler için 26 Haziran 2014 tarihinde kaleme aldığı “kömür ocak, ömrüm yel/ ateşim kaldı soma’da” mısralarında dile getirdiği üzere…
Bundan başka 10 Ekim 2015 An-Kara Katliamı ile ilgiliydi benzer bir şiiri de:
“ölüler yatıyor/ her biri karanfil/ her birinin/ bir kızıl karanfil/ açmış alınlarında/ ankara’da, gar’ın önünde.
ölüler yatıyor/ toprağa damlıyor kanları/ emek, barış, demokrasi/ türküleri söylüyorlar/ inadına da söyleyecekler/ doldurana kadar/ halklar meydanları
ölüler yatıyor/ ankara’da, gar’ın önünde.”
Üç Fidan (Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan, Yusuf Aslan) için ‘Anıt’ındaki dizelerini unutmak mümkün mü? 
“Halkın ulusu, rüzgârın kardeşiydi onlar/ ateşin övündüğü üç alınteri nebisi/ bir şafak vakti zulmün dehlizinde/ yiğitlik anıtı süsledi bedenleri/ 
Biri engin denizlerle arkadaş/ biri inancın cömert efendisi/ biri sabrın korkusuz aslanıydı/ onurun mescidi şimdi cesetleri /
Halkın ulusu, rüzgârın kardeşiydi onlar/ ölüme taviz vermedi hiçbiri.” 
Ali Cengizkan’ın, “Refik Durbaş’ın şiiri, çağın vicdanının sesidir,” saptamasını doğrulayan ‘Mülteci’sinde de şunları diyen bir duyarlılıkla yüklüydü:
“Denizin üstü gemi/ dümeninde dolunay/ geminin altı deniz/ ambarı dolu mülteci
Ay çalındı geceden
Denizin üstü karanlık/ beşi bebek yetmiş çocuk/ karanlığın altı dehliz/ arkadaşları bir kara balık
Ay çalındı gemiden
Denizin üstü soğuk/ sınırı dikenli tel/ denizin altı oyuk/ alın yazıları ecel
Ay çalındı geceden.”[7]
* * * * *
Şiirle düzyazıyı kucaklaştıran O, sessiz, sakin, az konuşan, güzel şiir yazan biriydi…
“kuşların dilini öğrettin bana/ çiçeklerin dilini/ özlemlerin, eylüllerin, gurbetlerin/ akarsuların ve zamanın/ ateşi sönmeyen zamansızlığını bir de,” dizelerindeki üzere O bir şiirin herhangi bir dizesi gibi yaşamaya çalıştığını ve bunun nedeninin de sevdiği şair arkadaşı Cemal Süreya olduğunu söylemişti…
Şiirlerindeki gibi yaşayan O; “Ruhum rüzgarla/ Kalbim kederle”[8] dolu gerçeğiyle yaşayan Refik Durbaş, “Ne kadar çok benziyorsun/ çocukluğumdaki fotoğrafa”[9] diye anlatırdı kendini…
Yaşam(ın)a dair şu notları da düşendi dizelerinde:
“Yüreğimde karanfillerden damıtılmış bir yas./ Yaşıyor muyum acaba?”[10]
Unutan değil/ unutulan bir hayattı/ yaşadığım/ Sabahlar/ uğramadı ömrüme.”[11]
Hasılı “Kaderimi yetim/ Hüznümü öksüz/ Bırakıp gideceksen/ Git”[12] ya da “Uçurumlarda açan kır çiçeklerin yanına yaz adımı”[13] mısralarındaki fütursuzlukla göğüsledi yaşamı.
Yani “annemim öldüğü yaşı çoktan geçtim/ suyun vefası ve acılar/ -bir de gökyüzü/ çocuklarım olsa da
babamın öldüğü yaştayım artık/ gurbeti sıla, sılası hicran/ -bir de yalnızlık/ arkadaşım olsa da
ama gönlüm hâlâ/ oğlumun aşık olduğu yaşta/ -sevdanın pusulası/ anılarım olsa da,” diyen Refik Durbaş yaşamı derdi mihnetiyle sahiplenip, kucakladı acıyı ve sevinci…
“Kimse bilmesin benden başka/ Nerede nasıl niye öldüğümü/ Ecel, hiç arkadaşım olmadı çünkü”[14] diyen Refik Durbaş’a göre, “Hayat tuhaftı, ölüm de...”[15]
Ayrıca, “Beyaz bir kâğıdın yüzünde/ bembeyaz bir lekedir yaşlanmak”[16] notunu da düşmüştü.
* * * * *
“Şiirin Ş’sini yazmak yerine Ş’nin şiirini yazmak istedim/ Değil legalden yana olmak, bizzat kendisi illegaldir şiirin”;[17]
Ya da “Bir atlet 100 metreyi 10 saniyede koşuyor./ 100 metreyi 10 saniyede koşan atleti değil,/ 10 saniyede koşulan 100 metreyi yazıyorsun şiir olarak,”[18] dizelerindeki Refik Durbaş, hep halktan yana oldu, keskin dizelerini zalimin karşısına koydu. Bir yandan mücadelenin şiirini yazdı, kendini bir kavga şairi olarak konumlandırdı, diğer yandan aşkı bize en güzel dizelerle anlattı.
“Gökyüzünde kayan bir yıldız olsun şiirim... Dere kenarında bir çakıltaşı, dağ yamacında açan gelincik... Filinta delikanlılar yakalarına taksınlar gül niyetine... Genç kızlar mendil kenarına işlesinler... Yapıda çalışan işçilerin alınterinde parlasın... Emekli hademenin elindeki tespihi döndürsün... Kısaca hayatı anlatsın şiirim,”  diyen O; ‘2014 Yılı Şiir Manifestosu’nda da şunların altını çizendi:
“Kendisi de dahil hayata itirazdır. 
Kendisine de karşıdır, itirazına da… 
Savaşa karşı, ama kavganın yanında. 
Barışa, özgürlüğe, vicdana taraftır. 
Yolsuzluk, rüşvet yoktur defterinde. 
Var oluşu baş eğmeyi reddinde. 
Montaj, dublaj, kumpas bilmez. 
Yazıldığı gibi yaşar anadilinde. 
Edebiyatın isyankâr edepsizi, 
Dünya halklarının ortak sesidir. 
Düş ve gerçek, aşk ve karasevda 
Bir de kendisi dışında her şeydir. 
Şiir, şiirden başka bir şey değildir.” 
Evet, evet Refik Durbaş; “Şiiri ince ince diziyor, ilmek ilmek işliyor. Üstelik bunu yaparken yaşadığı döneme ve halkına sırt çevirmiyor; ezilenlerin, baskı altında olanların, sömürülenlerin sesi oluyor, onların taleplerini dile getiriyor ve seslerini yükseltiyor”ken;[19] “Şiirler sert, sıkı bir şairdi ama kendi kişiliği yumuşaktı.”[20]
İkinci Yeni esintisi ile başladığı şiir yaşamı, zamanla toplumcu yönelim kazandı. Kendine özgü dili ve benzetmeleriyle, baştan beri tavrını ve varlığını keskinleştiren, anlam kadar biçime de önem veren şiirler yazdı. Çarşıların, işçi kızların, pazaryerlerinin, çay evlerinin dünyasını yansıtan şair olarak tanındı. Şiirinde günlük konuşma dili içine ustaca serpiştirilmiş eski sözcükler de kullandı.
Hakkında “Sadece dizelerle değil, düz yazılarıyla da ‘şiir’ yazdı,”[21] dedirten Refik Durbaş, bütün hayatı boyunca şiir sanatının namusu, insan onurunun simgesi olmayı bilen bir şairdi…
“1960 Kuşağı şairleri içinde onu kuşağının bütün öteki şairlerinden ayıran özelliği halka kimsenin olmadığı kadar yakın olabilmesidir. Kuşağının şairleri daha çok soyut bir halk sevgisiyle, şiirler yazdıkları halkı pek de tanımadan yüceltirken, o halkın içinde, onun günlük hayatının ayrıntılarından oluşan bir şiir ördü.”[22]
Özetle; “Acılar işliyorum mektuplara/ Bir de az kullanılmış şiirleri seviyorum/ Gece en çok bana yakışıyor hüzün”;[23]
“Açık bırak kapıları,…/ Yılgınlığa değil, umuda kilitle beni,”[24] dizelerindeki Refik Durbaş, toprağını, insanını tanırdı; işportacılık, işçilik de yapmıştı ve redaksiyon, aktörlük, yazarlık da…
Özetin özeti; “İnsan, çok karmaşık yapısı olan bir yaratıktır. 24 saat şair olunur ama, 24 saat devrimci olunmaz, 24 saat politikacı, esnaf olunmaz. Şiirin dışında her şey insanın günlük uykusuna, dinlenmesine, çalışma biçimine göre ayarlanabilir. Ama şiirin böyle bir saati yoktur,”[25] diyen Onun akıcı, naif, bilgilendirici bir üslubu vardı.
* * * * *
Nihayet “ölüm”…
“bir sabah/ gideceğim bu sevdâdan da” vurgusuyla, ölüm konusunda inandığı, “tek değilim artık, çoğaldım ölüme/ yüzümde kelepçesi tutuklu rüzgâr/ -söyle kim hak kazandı ölüme,” deyişindeki ölümsüzlükten başka bir şey değildi.
Kolay mı? O; “Düşlere bile kalmadı/ düşlere yazdığım şiir/ -Ölüm öpsün alnından şairi...”[26]
Ya da ‘Bin Gece Bir Gündüz’ başlıklı şiirinde, “Ölüme alıştır beni, ayrılığa asla…”
Veya “Ölürsem eğer, öleceğim/ dudaklarımı bir kadının/ kumral sevdasına gömün
Ölürsem eğer, öleceğim/ yüzümü bir kadının/ esmer hüznüne gömün
Ölürsem eğer, öleceğim/ bedenimi bir kadının/ sarışın aşkına gömün,”[27] diye haykırandı…
* * * * *
“Kişiliğin, insanlığın, alçak gönüllülüğün, birikimin, emeğin... 
‘Sokaktaki insanın’ ezilenin, âşıkların, gezginlerin, hakkı yenenlerin, barışı özleyenlerin, sesini duyuramayanların sesi oluşun... 
Düzyazıyı bile şiirle kuşatışın... 
Şiire, şairlere sımsıkı sarılışın, sevgin, saygın, tutkun... 
Bunlar hep seni sen yapan özelliklerin.”[28]
Onun için  “son söz” mü?
Refik Durbaş’dan geriye kalan (vasiyeti) belki de şu dizeleridir:
“Barış koyun çocukların adını…
Oyun koyun çocukların adını…
Emek koyun çocukların adını…
Sevinç koyun çocukların adını…
Umut koyun çocukların adını…
Mutluluk koyun çocukların adını…
Devrim koyun çocukların adını…”
 
7 Aralık 2018 16:16:31, İstanbul.
 
N O T L A R
[*] Sosyalist Mezopotamya, No:4, Ocak 2019…
[1] Refik Durbaş.
[2] Refik Durbaş, Bağışla Ziyanımı, Islık Yay., 2014, s.145.
[3] Refik Durbaş, Çırak Aranıyor-Toplu Şiirler 1, Islık Yay., 2016, s.428.
[4] Refik Durbaş, Menzil-Toplu Şiirleri 2, Islık Yay., 2016, s.23.
[5] Refik Durbaş, Seçme Şiirler, Adam Yayınevi, 2000.
[6] Refik Durbaş, Çırak Aranıyor -Toplu Şiirler 1, Islık Yay., 2016.
[7] Refik Durbaş, Şayeste, Islık Yay., 2018.
[8] Refik Durbaş, Bağışla Ziyanımı, Islık Yay., 2014, s.13.
[9] yage, s.113.
[10] Refik Durbaş, Çırak Aranıyor-Toplu Şiirler 1, Islık Yay., 2016.
[11] Refik Durbaş, Kırık Ayna, Kırık Ayna-Toplu Şiirleri 3, Islık Yay., 2016, s.76.
[12] Refik Durbaş, Bağışla Ziyanımı, Islık Yay., 2014, s.127.
[13] Refik Durbaş, Çırak Aranıyor-Toplu Şiirler 1, Islık Yay., 2016.
[14] Refik Durbaş, Bağışla Ziyanımı, Islık Yay., 2014, s.94.
[15] yage, s.60.
[16] Refik Durbaş, Bağışla Ziyanımı, Islık Yay., 2014, s.77.
[17] Refik Durbaş, Seçme Şiirler, Adam Yayınevi, 2000, s.61.
[18] yage, s.74.
[19] Murat Meriç, “Refik Durbaş Anısına, Gülümseyerek…”, 2 Aralık, 2018… https://www.gazeteduvar.com.tr/yazarlar/2018/12/02/refik-durbas-anisina-...
[20] Cem Erciyes, “Refik Durbaş Son Yolculuğuna Uğurlandı”, Cumhuriyet, 3 Aralık 2018, s.14.
[21] “Zeynep Oral: Ne Dediler: Hakkı Yenilenlerin Her Daim Sesi Oldu”, Cumhuriyet, 2 Aralık 2018, s.19.
[22] Turgay Fişekçi, “Refik Durbaş’ın Bıraktıkları”, 2 Aralık 2018… https://oggito.com/icerikler/refik-durbasin-biraktiklari/63504
[23] Refik Durbaş, Çırak Aranıyor-Toplu Şiirler 1, Islık Yay., 2016, s.83.
[24] Refik Durbaş, Seçme Şiirler, Adam Yayınevi, 2000.
[25] Refik Durbaş, Kalbim Dinamit Kuyusu- Ahmed Arif Anlatıyor, Cumhuriyet Kitap., 2000, s.68.
[26] Refik Durbaş, Menzil-Toplu Şiirleri 2, Islık Yay., 2016, s.91.
[27] yage, s.129.
[28] Zeynep Oral, “O Güzel İnsan: Refik Durbaş”, Cumhuriyet, 6 Aralık 2018, s.13.
 

Kategori: 

Bunları Okudunuz mu?

04/18/2024 - 15:42
04/09/2024 - 18:27
04/09/2024 - 14:09
01/30/2024 - 12:13
01/29/2024 - 19:13

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...