Yılın Annesi/ Zeynep Avcı

Görülmüştür kullanıcısının resmi
Minik ellerini öpüp kokladı. Okulun kapısında telaşlı çocukların sırt çantalarından yediği iki darbeyi hissetmedi bile.

               “Hadi git! Allah zihin açıklığı versin” dedi gülerek. Sel gibi akan çocuk kalabalığına karışmadan evladı. Şimdi avucunun içindeki minik eli biraz daha sıktı. “Hadi koş koş, geç kaldık!” Dört yaşındaki Mustafa’yla adımlarını hızlandırdılar. Çok değil 100 metre sonra bir apartman kapısında soluklarını düzelttiler önce, sonra kapıdaki zillerden birine bastı. “Kim o?” dedi uykulu bir ses. “Benim abla kim olacak geç kaldım ne olur alıver Mustafa’yı. Geç kaldım inan!” Karşıdan yutkunmayla karışık bir ses “Tamam, tamam iniyorum!” dedi. Küçük Mustafa’yı eşikteki ikinci basamağa oturttu. Üzerini düzeltip; “Sakın kımıldama buradan teyzen gelip alacak seni oldu mu!”Mustafa anlamış gibi kafasıyla onayladı annesinin tembihini. Kadın, okula yolcu ettiği çocuğa yaptığı gibi Mustafa’yı da öptü, kokladı. “Teyzeni üzme ha!” dedi. “Geç kaldım” dedi kendi kendine sağına soluna bakınarak. Mustafa’ya yeniden dönüp  “…akşam gelip alacağım seni oğlum olur mu?” Kadın arkasındaki resimde gittikçe küçülen Mustafa’ya bir iki kez daha baktı ve adımlarını iyice hızlandırdı. Ara sokaklardan çıkıp caddeye geldiğinde önüne çıkan minibüse el etti. Ağzına kadar dolu minibüsü durdurdu. Şoför sokaktaki yolcuyu nereye sığdıracağını düşünmeden durmuştu. Yolcular kapıda beliren kadını aralarına almak için minik adımlarla minibüsün içinde bir kişilik yer açtı. Kadın arabaya bindiği anda otomatik kapının sırtını eze eze kapanması sorun değildi. Zira işe gereğinden fazla geç kalmıştı.
            “Neredesin Hüsniye abla! Bak, bir sürü işim var. Bugün özellikle erken gel dedim!” Hüsniye bu söz karşısında ezildi büzüldü ev sahibesinin özenle yerleştirdiği dev duvar saatine baktı. Sadece beş dakika geç kalmıştı oysa, ses etmedi yine de. “Yol hali, trafik” diyebildi sadece belli belirsiz.
            Ev sahibi devasa salonun ortasında odadan odaya anlamsız gezerken talimatlarını yağdırmaya başlamıştı bile.
            “Çocuklar okuldan gelince yemek yesin! Birer dilim pasta verirsin. Küçük oğlan biraz bahçede takılsın, enerjisini atsın çocuk. Kızı da rahat bırak odasında yatsın. O da bu aralar acayip oldu. Markete gidersin, araba bırakır seni… Listeyi yaptım. Sen de ekle istediğin varsa. Akşama yemek yapma, dışarıdayız! Bak işte! Kendine göre. O kış bahçesini biraz boşlamışım elden geçiriver biraz orayı da. Annemin yemeğine dikkat et tuz, muz yok! Yemeğini verdikten sonra bahçeye indir kadını, biraz hava alsın! Hüsniye bir yandan kadının telaşını izliyor bir yandan verilen talimatları dinliyordu ama talimatlar dünün ve bir önceki günün, hatta bir hafta öncesinin aynısıydı. Sadece hanımının telaşı farklıydı. Sorup öğrenmek istedi ama durduk yere ağzının tadını bozmak istemedi. Sadece “peki” dedi on dakikadan fazla süren talimatlar zincirinin sonunda biraz da bıyık altından gülerek. Hanımın şoförünün gaza basışıyla başladı günlük rutin. Evin hanımının gittiğini haykıran motor sesi ile birlikte önce yaşlı kadının yemeğine bakmak lazım tabi yemekten önce bakmalıydı kadına… Hızla merdivenleri tırmandı Hüsniye. Yaşlı kadın yatağında doğrulmaya çalışıyordu, hızla koşup kadını doğrultup yatağında oturttu. “Hüsniye çorbaya biraz tuz koy çamur gibi olmasın” dedi yaşlı kadın. Hüsniye “peki” dedi yine. Bu evde “peki, tamam, olur…” dışında pek söz etmiyordu. Aslında konuşacak çok şey vardı ama “İşini yap, fazla konuşma” demişlerdi yıllar evvel. Bu ekmeğin bedeli az konuşmaktı. Israr etmedi. Susup işini yaptı. Yaşlı kadını hızla tekerlekli sandalyesine oturttu. Bu beceriye kavuşması aylarını almıştı. Artık bir dakikada kımıldamayan kadını sandalyesine oturtabiliyordu. Hızla aşağı kata inecekleri merdiven asansörüne yönelip zemine indiler. Bahçeye açılan kapı açılınca ortalığa bir serinlik yayıldı, temiz havayı ikisi de içine çekti yaşadıklarını hatırlar gibi…
            Marketin ağır poşetlerini şoför Ahmet abi bagaja yerleştirmişti ama mutfak işine pek hevesli değildi. Mutfak kapısına yanaşıp “gerisini de sen yaparsın” diyerek toz olmuştu bir anda her zamanki gibi. Çok şükür ki mutfağına kadar araba yanaştırılan bir evde çalışmaya başladı. Yakaladığı tempoyu gelen telefon sesi kesti bir anda. Koşarak telefonu açtı.
            “Ayy Hüsniye benim odaya çık hemen! Küçük siyah çantamı bul! Şoför geliyor ona ver çabuk, çabuk ol…! Hüsniye bu kez “olur, peki” diyememişti bile. Siyah çanta hanımının kuaförde olduğuna işaretti. Yine takma tırnaklarını unuttuğu belliydi.
            “Tamam benim canım oğlum, geleceğim akşama. Teyzeni üzmüyorsun değil mi? Üzme ha! Hadi bir öpücük ver şimdi bakalım. Kız o yemez öyle balık tavuk. Yoğurt ver biraz içine ekmeği doğra kaşıklar o! Hadi ablam kapatıyorum, tamam kapı çalıyor…”
            Hüsniye küçük oğlu ile hasret giderdiği telefonu kapattı. Evde çalışanlara telefon verilmesi büyük şanstı. Çalınan kapıya doğru gitti. Okulda olması gereken üç gölge görünüyordu buzlu camın ardında. “Bugün okul yokmuş!” dedi üçüzlerden biri. “Öğretmenler için seminer varmış!” Hüsniye bu karışıklığa anlam veremedi ama çocuklar çoktan odalarına dağılmıştı bile. Hanımını arayıp bu durumu bildirmeliydi ve öyle de yaptı. Çocukların vaktinden önce altı saat önce evde olmaları bütün düzeni bozuyordu. Bu hanımının programını bozmadı ama. “Son kıyafet provasındaydı bu bekleyemezdi.!” Bir de yurt dışından gelen arkadaşlarla öğlen yemeği ve sır gibi saklanan bir tören…!
            Üçüzlerin birbirine benzemeyen zevklerine uygun olan yemeklerini odalarına bırakıp sırtına vuran sancıyı hafifletmek için vücudunu esnetti merdivenin başında. Artık bir doktora gitmeliydi beli neredeyse tutmuyordu artık.
            Serin havada üşümesine az kalmıştı yaşlı kadının, hemen içeri aldı. En sevdiği köşeye oturttu. Koltuğunu manzarasına göre ayarladı ve karşısına oturdu.
            “Kahve içer misiniz? Yapayım mı? Merak etmeyin aramızda kalır…” Yaşlı kadının gözlerinin içi güldü. “Hadi yap bir orta da içeyim!” dedi gülerek. Kahvenin yapılıp sunulması, içilmesi saniyeler sürdü. Bu evde zaman hiç akmıyordu ama keyifli anlar hızla tükeniyordu nedense. Biran önce evine gidip çocuklarına kavuşmayı bekleyen Hüsniye’nin daha tüketeceği saatleri vardı bu dört duvar arasında. Hüsniye bir yandan da sabahki telaşı merak ediyordu. Kahveden yüz bulup utana sıkıla cesaretini topladı ve yaşlı kadına sordu.
            “Hanımefendi pek telaşlıydı bu sabah?” Hanımın annesinin gözleri doldu bir anda her gururlu ana-baba gibi göğsünü kabarttı.
            “Kızım, evladım yılın annesi seçilmiş!” Ödül verecekler ne kadar da heyecanlıydı kuzum benim… “Hüsniye’nin gözleri doldu ama gözünün doluşu, hanımının annesinin sevincini paylaşmaktan olmadığı muhakkaktı.
            “Ya ne güzel” dedi yutkunarak. Daha 15’inde evlenmiş 16’sında bebeği kucağına verilmişti. Anneliğin senesi dolmadan el kapısında işe başlamış Hüsniye gözlerini sildi bir çırpıda. Pek sevinmişti hanımının “Yılın annesi olmasına!” “Çok sevindim” dedi gülerek. “Ondan başkasına yakışmazdı zaten” dedi. “Çok emeği var” Hüsniye boş kahve fincanını aldı hızla uzaklaştı yaşlı kadının yanından. Mutfağa zor attı kendini için için ağladı gözyaşlarını yılın annesine armağan etti hiç tereddüt etmeden.
25 Kasım 2020
Elazığ
ZEYNEP AVCI
Kadın Cezaevi
B-2 Tekliler
ELAZIĞ

Kategori: 

Bunları Okudunuz mu?

04/20/2024 - 16:37
03/31/2024 - 21:39
03/21/2024 - 04:53
01/14/2024 - 19:15

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...