Nar Ağacı/ Eylem Yalçınkaya

Edebiyat Bahcesi kullanıcısının resmi
Bir özlemdi içimi yakan, sen gideli ben de gittim.

İçimde sönmek bilmeyen bir ateş…
Sesin kulaklarımda çınlıyor,
Yüreğim acıyor, sen gittin gideli.
Türkülerle avundum, en sevdiğim söz ''yollarına kar mı yağdı gelmedin?'' oldu.
Bu ne yaman bir yoldu giden gelmiyor.
Her giden ateşlere atıyor yüreğimi.
Zamanı boş vermiş ölümün kıyısındaymışım gibi…

Bekliyorsun gideni hep gurbet takviminde. Nasıl bir takvim 365 gün 6 saati tamamlıyorsa, sevdiklerini, gidenlerini vermeden, yapraklar bile homurdanıp duruyor, kaç yaprak doldurdum senin için hâlâ'' dönmediler mi?'' diye soruyor.
“Çiçekler verdim sana gözlerin gülsün, koku verdim bir gün olsun unut mutluluğu çek” diye.
“Benim kokum var.” dedin. Her an her saniye içime çektiğim, çekerken burnumun ucu yanan
'HASRET KOKUSU'
Her gün anlattın dinledim seni. Sen ağladın, ben ağladım
Görmedin yapraklarım sarardı,
Ağladığın zaman bana bakardın.
Benim de ağlamam kuruyan yapraklarımı yere düşürmemdi.
O bir yıl içinde her şeyi öğrenmiştim.
Hem nar ağacı hem de dostundum. Sen mutlu ol diye narlarımı veriyordum.
Keyifle yerdin onları karşımda. Hafif su damlacıkları oluşurdu gözünde.
Bir damla narıma düşerdi.
Resim verirdin narıma. Öyle güzel dururdu ki dal üstüne dal sarardım… Unutmadığım bir gün vardı: Hıdrellez gecesi yanıma gelip “Dualarımı kabul et nar ağacım.” demiştin.
Beyaz kâğıda uçağa benzer bir şey çizmeye çalışmışsın bavulun elinde 'İsviçre' yazıyordu.
Yine o güzelim gözlerin yaşarmıştı. Dalıma dokunsan ağlayacaktın. Sen ağlamadın o gece. Sabah uyandığımda yapraklarım nemliydi.
Yine beni ağlattın kara kız; güzel meyve veren nar ağacını'…
Seni verdiğim narıma benzetirim. Küçücük ama içi dolu yürektin.
Döktüğün gözyaşları kırmızı, içten samimi, iyi dualarla döktüğün gözyaşları…
Yüreğin küçüktü, binlerce yarayla gizliydi.
Her sabah benim gibi hayata gülerek uyanırdın.
Hayret ederdim sana, bakakalırdım.
Anneni, babanı, Ezo’nu görsen, narlarım gibi güneşini görür gibi mutlu olurdun.
İkiye çatlardın narım gibi.
İşte o zaman yüreğini görürdüm.
Köküm nasıl sağlamsa senin de yüreğin öyleydi.
Güçlü, yılmadan ayakta durmayı başarırdın.
“Kışları sevmez, yağmur damlacıkları yüreğimin gözyaşları,” derdin.
Usul usul bana bakar ağlardın. Her yağmur damlası hasret gözyaşlarıydı.
“Gökyüzüm sen ağlama, artık alıştım ben!” diye haykırırdın.
Bir gün gökyüzü karanlık doğmayacak, yüreğim acılarla uyanmayacak.
Tüm karanlıkların ardından 'GÜNES DOGACAK'
SEVGİYLE KALIN, MUTLU YARINLAR Bizi BEKLİYOR...
Eylem Yalçınkaya

Kategori: 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Dergisinin 54. Sayısı Çıktı
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Ocak-Şubat-Mart 2025 tarihli 54. sayısı...
Ümüş Eylül Dergisinin 53. Sayısı Yayınla...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan  Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Ekim-Kasım-Aralık 2024 tarihli 53. sayısı...
Düşünsel özgürlüğün Sınırsız Kütüphanesi...
Görülmüştür Kolektifi, Redfotoğraf grubu ve Karşı Sanat, “içerdekilerle dışardakileri buluşturan” ortak bir sergiye daha imza atıyor. Fotoğrafçılar,...

Konuk Yazarlar

80’LİK DULLAR-1/ Sedat ÖNCER
Çünkü nüfusu orta yaşın da çok ötesinde insanlardan kuruluydu. Beldenin tek camisinden gün yoktu ki bir sela sesi duyulmasın… Emeklilerin tercih...
ZİNE/ Nazir Atila
Zine birden telaşlandı. İçini derin bir üzüntü kapladı. Yüreği korkuyla karışık bir heyecanla atmaya başladı. “Korkma Zine, okulun reviri var,...
"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...