Alevi Ocakları ve Gerçek

Ali Rıza Aksın kullanıcısının resmi
Ocak; Göbeklitepe'den 2 bin yıl önce yerleşik hayata geçmeyi başarmış klan topluluklara verilen addır.

Göbeklitepe ve civarındaki hayvanları avlayarak yaşayan bu kabilelerin önderleri vahşi hayvanlara hükmetmesini bilen, doğayla mücadelede diğerlerine göre özel yeteneklere sahip insanlardı. Daha sonra kabileler, liderlerini ve totemlerini kutsayarak Göbeklitepe’deki yerlerini aldılar. Önceleri 50-100 kişiden oluşan bu klanlar için ateş hayati derecede önemliydi. Ateşi yakmak zor ve zahmetli olduğundan her klan ocağındaki ateşi sürekli yenilemek zorundaydı. Ocak sahibi olmak, ateş sahibi olmak demekti. Ateşi yakmasını ve korumasını bilen lider konumundaki aile (pir- ana) ocağı temsil yetkisine sahipti. O günün insanı için temel sorun; ateş sahibi olmak, hayvanlara hükmetmek (vahşi olanlardan korunmak, uysal olanları evcilleştirmek) ve faydalı yabani bitkileri tanımaktı. Klanlar (ocaklar) bu yeteneklere haiz, tecrübeli, yaşlı proto mürşitlere sahipti. 
Göbeklitepe'nin hiyerarşisi doğayla mücadele içinde oluşmuş, gönüllü bir oluşumdu. Zamanla ocaklar, totemleri etrafında bir hukuk, bir ahlak, bir kültür geliştirdiler. Bunlardan bazıları yılan ve akreplerle baş etmenin yolunu buldular. Zamanla insanlar onların efsunlu olduklarını ve yılanların üzerinde manevi bir hakimiyet kurduklarını düşündüler. İlk liderler, garip sesler çıkaran, ateşle tanışık, üfürükçü, büyücü tiplerdi. Karacadağ-Nevaliçori'deki yılanlı insan başı Ağuçan ocağıyla, aslan, boğa, tilki, turna kültü de diğer ocaklarla ilişkili olmalı.
Göbeklitepe’nin açılan kısmı, yabani buğdaydan biranın yapıldığı cilalı taş devrinin son aşamasıdır. Ateş yakma, bira içme, kurban kesme, mabedi kanla doldurma, dans etme, biranın iksiriyle kendinden geçme, embriyon aşamasındaki ilk cemlere işaret eder. Ay ve güneşe bakan 12 taş, kabile liderlerini stilize eden yerel tanrılar, ortadaki iki büyük tanrı ise eril ile dişili temsil eden ay ve güneş olmalıydı.
Sonraki adım hayvanların evcilleştirilmesi ve tarıma geçiştir. Göbeklitepe ve civarında hayvanları evcilleştirme ve tarıma geçiş aynı anda gerçekleşmiştir. Göbeklitepe'den sonraki ilk bin yıl büyük gelişmelere sahne olmuştur. Ocaklar sürülerinin peşi sıra merkezden uzaklaşarak daha elverişli tarım alanlarına göçmüşlerdir. Ocak üyelerinin artışına paralele olarak mesleki çeşitlilik ve takas kültürü de gelişir. Ocaklar, embriyon aşamasındaki spontan yapılarını ihtiyaca göre geliştirip daha ileri boyutlara taşıdılar. Böylece her ocağın merkezinde mürşit, pir, rehber gibi ruhani bir sınıf oluştu. Her ocak Göbeklitepe'deki 12 Hizmeti olduğu gibi muhafaza etmeye çalıştı. İlk bin yıldan sonra ortak mabet (Göbeklitepe) terk edilmiş, ya da hâkim kabile tarafında toprağa gömülmüştür. Bu tarihten sonra her ocak bulunduğu alanda Göbeklitepeyle örtüşen kendi mabedini inşa etmiştir. İlk 12 Ocak, 12 Tanrı, sembolik olarak kalsa da kabile sayısı zamanla kırka kadar çıkmıştır. Kırkların buluşmasının gökyüzüyle bir ilgisi yoktur. Muhtemelen Karacadağ'ın bahçelerinde veya Dicle ırmağının herhangi bir yerinde buluşan kabile liderleri, Karacadağ'ın üzümleriyle (şarabıyla) cem olmuş, sema dönmüş, aslanlı kabileye biat etmiş, komünal, gönüllü, konfederal bir birliğe imza atmışlardır. Böylece Göbeklitepe’de ve öncesinde temeli atılan embriyon aşamasındaki yol; ocaklı, talipli, ikrarlı bir yapıya (hiyerarşiye) dönüşmüştür. Alevilerdeki Mihraca çıkış ve kırkların buluşması bu olmalı diye düşünüyoruz. Şah İsmail’in (Hatayi’nin) yaptığı; çok tanrılı döneme ait bu söylemi yeniden kalıba döküp Semavi dinlerin Allah’ı ile buluşturmak olmuştur. 
Kırkların buluşmasından beş bin yıl sonra yazının keşfiyle bu havzada geçen önemli olaylar (Habil Kabil Hikayesi, Adem-Hava hikayesi vb. hikayeler), Sümer tabletlerine, asıllarından kopuk, soyut ve sembolik mitler olarak geçmişlerdir. Bu süreç aynı zamanda mağara ve basit evlerin terk edildiği, dikdörtgen tipi kerpiç evlerin inşa edildiği dönemdir. İleriki binli yıllar ise Göbeklitepe kültünün doğu, batı, kuzey ve güney istikametinde genişlediği, şehir devletlerinin oluştuğu süreçtir. (MÖ 6 bin) Güneyde Dicle ve Fırat’ı takip ederek orta ve aşağı Mezopotamya’ya, Urfa, Antep, Hatay da dahil Suriye sınırına, batıdaysa Orta Anadolu, Ege ve Akdeniz kıyılarına kadar inilmiştir. Adıyaman, Maraş, Adana, Konya-Çatalhöyük bu kültün ayaklardır. Çorum- Alacahöyük, Diyarbakır-Çayönü, Batman-Hasankeyf-Hallen Çemi, Mardin, Dersim bu kültün yayıldığı diğer ayaklardır. Bu kültün önemli bir yanıysa kadının tanrıça olarak kutsandığı ve erkekle eşit haklara sahip oluşudur. Bulgular, Ana tanrıçanın doğa üzerindeki egemenliğini simgeleyen aslan, boğa, geyik gibi vahşi hayvanlara ait figür ve kabartmaların varlığına işaret eder.
Alevi ocaklarının İslamiyet’le buluşmasını, 12 İmamdan birine bağlanması, Emevilerin devrilip Abbasilerin Ortadoğu’ya hâkim oldukları sürece denk gelir. Hamza Aksüt, Ocak 2009'da yayınlanan Alevi ocaklarını konu alan kitabında şunları yazar:
“Aleviliğin temel kurumu olan dede ocaklarının ve onlara bağlı toplulukların tarih içinde izini sürdüğümüzde varılan coğrafya Mezopotamya’dır. Bu durum gayet doğaldır. Müslümanlık her ne kadar Mekke ve Medine’de ortaya çıkmışsa da Müslüman topluluklar kısa bir süre sonra bu coğrafyayı terk ederek Irak ve Suriye’ye taşınmıştır. Suriye Emeviler’in, Irak ise İmam Ali’ye bağlı olanların coğrafyası haline gelmiştir” (s.413)
“Dede ocakları için verilen sonuçlardan biri de ezici çoğunluğun Musa Kazım’cı olmasıdır” (s. 414) 
“Ocakların çoğunluğunun bu durumda olması için şu yorum yapılabilir. Altıncı İmam Cafer-i Sadık’tan sonra imamlık konusunda iki gurup ortaya çıkmıştı. Bunlardan birincisi İmam Cafer’in büyük oğlu İsmail’i İmam olarak tanıyanlar ki bunlara İsmaili’ler dendi. İkinci gurup ise Musa Kazım-ı imam olarak tanıdı ve daha sonra İmamların on ikincisi Muhammed’i Mehdi kabul etti. İşte dede ocaklarındaki Musa Kazımlılığı bu bağlamda ele almak gerekir.” (s.415)
Devam ediyor Hamza Aksüt: 
“Topluluklar etnisitesine göre seyit guruplarının talibi olmuştur. Türk talipler Hacı Bektaş, Dede Garkın, Ağuçan ve Sultan Sahak. Kürt Talipler Baba Mansur, Ağuçan, Derviş Cemal ve Sultan Sahak ocaklarının talibidir.” (s.416)

Bu bilgiler bize göre de doğrudur. Her ne kadar Hamza Aksüt Alevi ocaklarının yerini Göbeklitepe (Mezopotamya) olarak doğru tespit etmişse de bu ocakların Göbeklitepe'ye uzanan köklerini dibinden kesmiştir. Böylece bilerek veya bilmeyerek, Kadim Aleviliğe giden yolu kapatmaya çalışmıştır. Aleviliği, coğrafyasından ve tarihsel gelişim sürecinden koparıp Irak ve Suriye'yi işgal eden Araplara dayandırmıştır. Böylece köklerine ve atalarına daha baştan ihanet etmiştir. 
Alevi ocaklarının kendilerini 12 İmamlardan biriyle ifade etmeleri, o günkü koşulların dayattığı bir zorunluluktan, yani şeriatın taassubuna karşı İslam içinde kendilerine bir dayanak bularak, varlıklarını sürdürmelerinden kaynaklanıyordu. 
Hepimiz biliyoruz ki, ocaklarımızın eklendiği imamlar ne saz çalar ne semah döner ne de dolu içerlerdi. Ne de "ocak, dede, talip" türü bir örgütlenmeye mensuptular. Hatta bu imamlar İslam öncesi inançları kafirlik olarak niteleyip lanetlemişlerdir. Öyle ise ocaklarımızı Arap çöllerinde ve Orta Asya steplerinde aramak yerine doğru yerde ve zamanda aramalıyız. Eğer çıkar ve popülizmden uzak, ocaklarımızın izini sürmeye kalkışırsak, varacağımız yer Göbeklitepe’dir. 
Aşk ile... 
12. 05. 2019 
Ali Rıza Aksın 
http://www.urfakultur.gov.tr/Eklenti/22288,gobeklitepe.pdf?0

https://www.mynet.com/adem-ve-havvanin-cenneti-urfa-1901010…

http://www.gazetevatan.com/berna-lacin-1209196-yazar-yazis…/

http://tayproject.org/downloads/Neolitik_SH.pdf

 

Kategori: 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...