Masalsı Ayetlere Dayanan İslam'ın Sosyolojisi -1-

Cemal Zöngür kullanıcısının resmi
Dünya yüzünde yaşayan yaklaşık sekiz milyar insan, bilinç ve düşünce açısından iki kategorik yapı üzerinde yaşıyor. Bunlardan birisi “bilinç ve düşüncesi gelişmemiş yarı akıllı (İçgüdüsel Egoist) tapınmacı karakter. Diğeri ise bilinç ve düşüncesini biraz geliştirerek kullanmaya çalışan akıllı karakterliler. İki insan grubunun özelliklerini şu şekilde sıralayabiliriz.

 
Aslında İslam yalnızca din meselesi olarak değil sosyolojik, psikolojik, ekonomik ve askeri tüm yönleriyle ayrıntılı incelenmesi gereken önemli bir konudur. Her şeye nüfuz eden İslam dini, yalancı masalsı ayetlerini nasıl inandırıcı kıldığını, aynı zamanda bunun arkasından sürüklenen insan karakteri daha farklı açılardan ele alınmalıdır.
Din dendiğinde; doğal olarak insan akla gelir. Çünkü insanın dışında din vb. şeylere inanıp saplantılı bağlanan başka anormal bir canlı yoktur dünyada. Bu yarı düşünceli insan, tapınmasıyla mı insan olarak isimlendirilmiştir, yoksa beyin yapısındaki farklılıktan mı kaynaklı? Sorunun cevabı bugüne kadar doğru şekilde verilmiş değil. Şayet saplantılı inancına dayandırılıyorsa insan oluşu, görüldüğü gibi dünya ve canlılar açısından büyük felakettir. Beyin yapısındaki farklılıktansa, geliştirerek kullanmadığı için, bu da büyük bir tehlike. Veya hayvanlardan daha zekice egoist güdülerinin arkasında koşmasındansa, daha derin yıkım var demektir. Her üç yapıda ütopyamızda yer eden mütevazi insanı asla tarif etmiyor. O zaman istisna doğru düşünüp yaşayan bireylerin dışında, yarı düşünerek hareket eden insan topluluklarına hayvanlar desek, hayvanlara hakaret olur. Çünkü hayvanlar bu kadar yıkıcı değiller. İnsan kendi cinsi başta olmak üzere her şeyi en çok tahrip eden bir karaktere sahip olduğundan, buna canavar demek bile hafif kalıyor. Dünyada yaşayan insanların %99'unun bu kadar aşağı, düşük yaratık olduğunu şu tarihsel yaşanmışlıklar daha net kanıtlıyor.
İnsan korku, maddi ve manevi olarak güçlü olma duyguları yüzünden saplantılı duruma gelip, kendisini sürekli kullanan din vb. tüccarların arkasından gidişi, bugüne kadar hep cahillik, eğitimsizlik ve korku psikolojisiyle açıklanıp konu geçiştirilmiştir. Evet cahillik, eğitimsizlik ve korkunun etkisi yok değil, fakat bu sebepler insanın gerçek karakterini tam olarak tarif etmiyor. Örneğin içerisinde bulunduğumuz Teknolojik Bilgi Çağı'nda, okur yazar olan olmayan herkes merak ettiği konuyu internet sayesinde bulup canlı cansız her bilgiye sahip oluyor. Buna rağmen hâlâ toplumların büyük çoğunluğu, eskisinden daha fazla din vb. masallara inanıp arkasından gitmektedir. Demek ki sorunun temel kaynağı insanın beyin yapısında. Uzman ve teorisyenlerin beyin üzerinde daha farklı incelemeler yapıp, gerçekten insanlık derecesine bakılarak yeniden sıfatlandırılmalıdır. Dine inansın inanmasın istisna bireylerin dışında, insanların mevcut karakter yapısı, hayalimizdeki insandan çok uzaktır. Mevcut karakterin üzerini örtüp derin tartışılmasını engelleyen bir anlayışta sol ve demokrat kesimlerin, evrensellik gereği insan ayrımı yapılmamalıdır, herkese insani gözle bakılmalı düşüncesi ciddi bir kavram yanlışlığı yaratmıştır.
Sebebine gelince, insanların büyük çoğunluğu evrensel insani düşünceyi anlamadığı gibi, büyük ihtimalle din, etnik, maddi, para ve lüks gibi kişilik bozukluğu yapan şeylere saplantılıdır. Bu yapıdaki insana ya da topluluğa nasıl evresel gözle ayrım yapılmadan bakılır? Alışkanlıklarıyla da kalmıyor, seni ve çevresini bu kötü emellerine teşvik etmek için her türlü cambazlığı çeviriyor. İfade edilen karakterdeki insanlara eşit gözle bakmak demek, var olan doğruları da yok etmektir. Evrensel bakış açısı ya da düşünce; dil, etnik, renk, cinsiyet vb. konularda evet herkese aynı gözle eşit bakmalıdır. Bu noktalarda en ufak ayrımcılık gerçek insan karakterine tamamen terstir. Ancak din, para, maddi ve sosyal varlıklar üzerinde bir sınır belirlenmeyip, her gücü yetenin hiçbir kural tanımadan istediği kadarına sahip olma düşüncesi, insanlık kavramını bitiriyor. Örneğin imkansızlık ya da başka nedenlerle mütevazi olan kişiler, yarın bir numaralı ırkçı ya da maddi varlıklara saplantılı kişiliği bozuk hale rahtlıkla geliyor. İnsanlığı kökünden sarsan bu vb. davranışlarda bulunanlarla ilgili bir çerçeve belirlenerek, sınırı aştıklarında insanlıkla ilgisi olmadığı ilan edilip toplumdan dışlanıp aşağılanmalıdır. Çünkü din, para, maddi ve sosyal varlıklar üzerindeki sınırsızlık, gerek insan karakteriyle ilgili gerekse doğa ve canlılar üzerindeki yıkım ve de tahribatları başka türlü önlemek mümkün değil. Bu vb. konular üzerinde detaylı çalışılıp tartışıldığı zaman, gerçekler daha net ortaya çıkacaktır. Egoist canavar karakterlileri başka türlü azaltmak ya da yok etmenin en modern yolu toplumsal tecrittir. Başka türlüsü katliama girer.
Yaklaşık 20 bin yıldır düşünsel olarak her türlü olumlu olumsuz olaylar yaşamasına rağmen, insan denen hayvanın bir türlü tam düşünen akıllı insan konumuna gelinmemiş olması, bizleri çok derin düşüncelere ve tartışmalara sevk ediyor. Hayvanlar, insandan daha eski olduğu halde, hâlâ doğada kendi başlarına yaşarken doğal içgüdüleri gereği, gücü yeten diğerlerini avlayarak veya otlanarak yaşamlarını sürdürmektedirler. Bu hayvanların gerçek doğalarında olan güdüsel edimleridir, asla aşağı görülemez. İnsan olarak sıfatlandırılan yarı düşünen yaratıksa, güç sahibi olduğu andan itibaren her şeyi yok eden doyumsuz bir canavarlığa sahiptir. Bunu büyük bir onurmuş gibi tanrısal yalancı ayetlerle yüceltmek insanı tiksindiriyor. Hani tanrı insanı en üstün ve akıllı varlık olarak yaratmıştı? Şayet üstün varlık buysa yerin dibine girsin o tanrı da insan da. Bunca zamandır akıllı düşünen Üst İnsan dünyada hakimiyet sağlayamamış ise, insanla ilgili birçok düşünce yanlış veya eksik demektir. Doğru bilinen birçok konuda büyük eksiklikler olduğunu herkesin kabul etmesi gerekiyor. Bu bakımdan kısaca da olsa insanın bilinç ve psikolojik özelliğini bir kez daha hatırlayarak, İslam'ın nasıl ayetsel yalan İmparatorluk üzerine kurulup, sarsılmadan devam ettiğini anlamak büyük önem taşıyor.
Dünya yüzünde yaşayan yaklaşık sekiz milyar insan, bilinç ve düşünce açısından iki kategorik yapı üzerinde yaşıyor. Bunlardan birisi “bilinç ve düşüncesi gelişmemiş yarı akıllı (İçgüdüsel Egoist) tapınmacı karakter. Diğeri ise bilinç ve düşüncesini biraz geliştirerek kullanmaya çalışan akıllı karakterliler. İki insan grubunun özelliklerini şu şekilde sıralayabiliriz.
Birinci Grup: Biyolojik olarak bilinç, düşünce ve beynini yormadan, içgüdüsel egosunun sürüklediği doğrultuda her şeye hazır ve sınırsız sahip olmak isteyen tembel, hantal asalakların oluşturduğu yapı. Bunlar para, maddiyat, cinsellik ve gücü birleştirerek, hiçbir değer ilke tanımayan kişiliğe sahiptirler. Yarım akıllarıyla maddiyat ve korkuyu, tanrısal yalancı dini ayetler adıyla egoist duygularının tacı yapmışlardır. Bencil bu çıkarlarını başka bir şeyle isimlendiremezlerdi. Çünkü farklı isim ya da kavramlar, insansı hayvan sürülerini bu derece derin etkileyemeyeceği gibi sorgulatabilirdi. Aslında canavarlaşmış yarım akıllı insansı anlayışlar, istemeden bir doğruya da işaret ediyorlar.
Örneğin mevcut insan topluluklarının büyük çoğunluğunun düşük seviyede, yarım akılla yaşadıklarını net olarak tespit ettiklerinden, bunların anlayabildikleri uygun kavramın tanrısal dini yalancı ayetler olduğuna kanaat getirmeleri. En yüce ilke yaptıkları halde dini, mevcut insan yapısını geliştirecek arayış ve düşüncede bulunmazlar. Üstelik bazı akıllı insanlar tarafından var edilen değerleri de hunharca kullanıp, yok etmekten utanma duymuyorlar. Tanrısal dini yalan imparatorluklar için insanlık, değer, ilke, ahlak, namus, içgüdüsel canavar çıkarlarına göre anlam taşımaktadır. Bu sıralananların dışında hiçbir önemi, ehemmiyeti bulunmaz masalsı ayetlerin. Dünyadaki toplulukların çoğunluğu bu seviyede olduğundan, gerçek insanı aramak veya yaratmak bugüne kadar zor olduğu gibi, çoğu insanların gözünde boş bir çaba olarak ta görülüyor.
İkinci Grup: İnsanın temel özelliği olan beyin yapısındaki bilinç, düşünce ve sorgulama yeteneğini çalıştırıp, içgüdüsel çoğu egoist edimlerden arınarak mütevazi, insancıl yaşamak isteyen bireylerin oluşturduğu karakter. Bu gruptakiler hümanist, doğacı, çevreci, sosyalist ve düşünen insanlardan oluşup ne hazindir ki, her toplumda nicel olarak çok az bir sayıdadırlar. Diğer taraftan dünyanın her yerinde gerek devletler düzeyinde gerekse bireysel olarak, tüm maddi manevi her şeye yarı akıllı tanrısal dini yalancı imparatorluklar hükmettiğine göre, insanla ilgili tespitlerde büyük bir sorun var demektir.
Bu ifade; Zerdüşt, Mazdek, Konfüçyüs, Sokrat, Eflatun, Epikuros, Demokrit, Aristotelas, Babai, Baba İshak, Hünkar Bektaşı Veli, Pir Sultan Abdal, Karl Marks, Engels, Nietzsche, Şeyh Bedrettin gibi insanlık için çalışan devrimcilerin düşüncelerinin yanlış olduğu anlamında görülmemelidir. Sadece doğru düşünen akıllı insanın var edilmesi için, ortaya konulan teorik perspektiflerin ya yeterli olmadığı veya bizler bunu tam olarak kavrayacak kapasitede değiliz. Böyle ciddi bir bilinmez durum söz konusudur. Çünkü asırlardır eleştiri, inceleme araştırma, mücadele, eğitim ve bilgiye rağmen, hâlâ arsız, yalancı dini ayetler her şeye hükmedip ayakta kalabiliyorsa, insanlık adına üretilen felsefi tespitler yeniden gözden geçirilmeli. Ki Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam'ın yalana dayanan ayetsel her türlü anlayışı tamamen deşifre edilip zayıflatılmadan, akıllı insanı var etmek mümkün değil. İnsanla ilgili tüm alanlarda yeni düşünsel teori ve pratikler geliştirmek zorunludur. Şimdiye kadar olanla bu noktaya gelinmiş olması, başarı değil başarısızlıktır......
 

Kategori: 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...