Kış Çıplaklığı...

Adil Okay kullanıcısının resmi
"Kış geldi. Ağaçlar çıplak. Gerçekler çıplak. İmgelerle süslenemeyecek, örtülemeyecek kadar çıplak. Bu kışı sevmiyorum. Bahara gebe de olsa..." Adil Okay

 
 

Kış çıplaklığı ve yine savaş ve yine mülteci trajedileri
 
Kış ağaçları çıplak gösterir, yoksulluğu çıplak. “Evsizler” sert kış gecelerinde hatırlanır. Avrupa’da sokakta yaşayanlara kışın merhamet dağıtılır. Gece yarısından sonra kilitlenen metro kapıları, hava sıfır derecenin altına düştüğünde, ‘sokak insanları' sığınsın diye açık bırakılır.
Yoksulluk Avrupa’da da çıplak bir gerçektir. Türkiye’de de. Diğer coğrafyalarda da. Oran değişir sadece.
Kış geldi. Ülke kara kışa teslim oldu. Pakistan’dan ithal edilen üst düzey amirlerimiz nasıl bir günde binlerce işportacıyı, dilenciyi yok edip, görüntü kirliliğini azalttılarsa, kışı da yaza çevirirler diye düşünenler var. Özellikle oduna, kömüre, elektiriğe, doğalgaza gelen zamlardan sonra ‘O binlerin’ ve ‘ötekilerin’ ne yeyip ne içtiği, nasıl ısındığı tuzu kuruların akıllarına gelmiyor tabi. Gelse de yok saymayı tercih ediyorlar. İstisnaları tenzih ederim.
Kış en çıplak mevsim, yoksulluğu yalın gösteren. Suya sabuna dokunmayan insancıkların bile rahatını bozan.
 
Peki mülteciler. Onlar bu soğuk zamanlarda da göç yollarında mı ?
Maalesef öyle. Hala göç yollarından ölüm haberleri geliyor. Dağda donarak ölen Afgan Anne. Denizde botları alabora olan ve boğulup ölen göçmenler. Ya da İzmir Seferihisar’da ırkçıların yakarak öldürdükleri üç Suriyeli genç. Bu haberler geçtiğimiz aylarda « Ülkemde mülteci istemiyorum »la başlayıp, ırkçı hezeyanlarla devam eden kampanyalara katılanlara bir şey ifade etmiyor tabi. Onlar milliyetçi refkleksle « gelmeselerdi, ülkelerinde kalıp savaşsalardı » gibi argümanlara sarılacaklardır yine. Herkesin savaşması gerekirmiş gibi. Herkesin savaşacak gücü, isteği varmış gibi. 12 Eylül sürecinde onbinlerce T.C. vatandaşının mülteci olmak zorunda kaldığını unutarak. Günün birinde kendilerinin veya en yakınlarının mülteci olabileceğini düşünmeden.
 
           Yıllar önce benimle yapılan bir söyleşide şu soruyu yöneltmişlerdi: « Bu kirli savaşta neden hep yoksul çocukları ölüyor? »
 
            Cevabım da şöyle olmuştu :
            Sadece bu “kirli savaşta” değil, dünyadaki tüm savaşlarda önce yoksul çocuklar ölür. Mültecilere bakınız, “mülk sahipleri” yeşil pasaportla, VİP uçaklarla, valiz dolusu parayla ülkelerini terk ederken, mülksüzler değil uçağa binmeyi, pasaport çıkartacak parayı bulamaz, bulanlar da vize alamaz. O nedenle son 20 yılda Akdeniz mülteci mezarlığına dönmüştür.
 
Roman Polanski’nin “Piyanist” adlı filmini izlediniz mi. Filistin meselesi hakkında yazdığım bir makalemde şöyle demiştim: “Kalbim Lübnanlıların ve Filistinlilerin yanında. Ne Varşova gettosunda ellerini havaya kaldırmış küçük Yahudi bebesinin belleklere kazınmış fotoğrafını unutuyorum, ne Roman Polansky’inin ‘Piyanist’ filmindeki gibi Nazilerle işbirliği yapan, kolluk görevlisi Yahudileri, ne de Piyanist’i. Ne babasının kucağında, İsrail askerlerinin kurşunladığı Rami Andura’yı unutuyorum, ne Beyrut Gufara Gazi hastanesinde yaralı yatarken, bir bacağı İsrail saldırısında kopmuş küçük Fatma ile yaptığım söyleşiyi ve onun berrak gülümsemesini. “
Ne de Küçük Kürt çocuğu Uğur'u.
 
Polanski, yaptığı filmde, toplama kamplarında bile sınıf farkının görüldüğünü, soykırım döneminde bile mülk sahipleri Yahudilerin, Mülksüz Yahudilere göre daha imtiyazlı olduğunu gösteriyordu. Bu Filistinliler için de, Suriye’deki halklar için de, askerliğin zorunlu olduğu bizim ülkemizde de böyledir.
 
Kış geldi. Ağaçlar çıplak. Gerçekler çıplak.
İmgelerle süslenemeyecek, örtülemeyecek kadar çıplak.
Bu kışı sevmiyorum. Bahara gebe de olsa...
 
Kış 2012
 
 
 

 

 

Kategori: 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...