Uygarlıkların Dil, Etnik, Ahlak Yapıları ve Günümüz İnsanı

Cemal Zöngür kullanıcısının resmi
Sümer Uygarlığı: Her şeyden önce anatanrıça düşüncenin ortak (Kolektif) yaşam kültürünü yavaş yavaş yok ederek, kral tanrıların dünyadaki en büyük yaratıcı güç olduğuna inanılan bağnaz, egoist, erkekçi yaşamın başlangıcıdır.

 
Uygarlığın Sümerlerle başladığını bilmeyen yoktur. Ancak uygarlıkların dil, etnik ve ahlak yapılarının ne kadar insani ve ne kadar insanlık dışı olduğunu, eleştirel şekilde doğru düzgün her yönüyle yazan kişi sayısı yok denecek kadar azdır. Bunun en büyük nedeni, dünyadaki devlet ve toplumların büyük çoğunluğu, uygarlıkların kültürü üzerine var edilen tek tanrıcı kutsal din kültürüne tapınıp, bunu en büyük siyasal, psikolojik araç olarak kullanmalarıdır. Haliyle yazarların çoğu, devletlerin kendilerine yöneleceğini bildiklerinden, birçok önemli konuya değinmeden ya da eleştirmeden yazıyorlar. Sümerler başta olmak üzere ardılları olan diğer uygarlıkları tek tek ele alıp yazmak, kültürel açıdan farklı bir bilgi vermediğini belirtmek gerekir. Nedeniyse, uygarlıklarla ilgili yapmış olduğum tarih araştırmalarında, arkeolog ve tarihçilerin elde ettikleri yazı tabletleri, kullanılan ilkel araçlar, resim ve heykellerden kitaplaştırılanların %98’i, birbirinin benzeri ya da tıpa tıp aynı şeyler olduğudur. İstisna konu ya da gün yüzüne çıkmamış belgelerin dışında, mevcut olanlarla bir uygarlığı incelemek diğer uygarlıkların hepsini incelemek anlamına gelebiliyor. Çünkü M.Ö.8. ve 5. yüzyıllara kadar, Eski Dünya Uygarlıkların yaşama bakış ve düşünceleri değişmeden olduğu gibi devam etmiştir. 
 
İlk uygarlığın Sümerlerle başlatılmasındaki önemli kaynak, Sümerlerin “Çivi Yazısını” icat etmeleridir. Onun dışında zamanla değişerek gelişim gösteren ekonomi, ticaret ve diğer alanlardaki ilerlemeler, her uygarlıkta yine birbirinin tekrarı. Ta ki M.Ö.8.yüzyılda Zerdüşt’ün insanın düşünme, ahlak ve psikolojisi üzerine geliştirdiği “Dualist Felsefeyle,” önceki uygarlıkların ne kadar ahlaksızca yaşadıklarını net bir şekilde ortaya koymuştur. Benzer felsefi anlayışla, M.Ö.500’lerde Çinli Konfüçyüs, Helen Materyalist Felsefenin gelişmesi, Sümerlerle başlayan kral tanrıcı ve bunun devamı olan tek tanrıcı kutsal kültürün, tüm çirkin yüzünü deşifre etmişlerdir. Dünya yüzünde düşünce devrimi nedir, ne zaman başlamıştır diye sorulacak olursa? Dualist, Konfüçyüs ve Helenlerin Materyalist felsefesiyle gerçekleşmiştir. Her üç felsefe, düşüncenin gelişim ve değişmesindeki en büyük devrimcilerdir. Bunu şu kaynaklara dayanarak da ifade edebiliyoruz. Uygarlıklar ve devamındaki tek tanrıcı dinler, o günden bu zamana kadar kutsallıklar adıyla hayatın her alanında, en çok insanları birbirine düşmanlaştırma ve ahlaksızlığı insanların bilincine yerleştirmeleridir. Üç felsefenin en büyük devrimci etkisi, insanın başta kendisini ve tanrısını sorgulamayla başlayıp sosyal, kültürel alanlardaki maddi manevi tüm gerçekleri gözler önüne sererek deşifre etmeleridir.
 
Temel kaynağı sorgulama ve düşünme olan bu felsefeler, insanın eğitimine önem vermeleri neticesinde, doğal olarak toplumların konuştukları dilin, Dilbilgisi (Gramatik) yapının gelişmesinde de önemli etkileri olmuştur. Böylece ortak dil yapısı insan topluluklarını bölgelere göre birleştirerek, ulusal kavramı da ortaya çıkarmış oldu. Konunun devamında uygarlıklardan günümüze dil, etnik ve ahlaki yapının ne kadar değişip değişmediği genişçe ele alınmıştır. Uygarlıklarla ilgili bu zamana kadar çok fazla üzerinde durulmayan dil, etnik ve ahlaki yapı, benim açımdan irdelenmesi gereken en önemli konuların başında geliyor. Çünkü uygarlıkların dil, din, etnik ve ahlak yapılarını ele aldığımızda, insani dereceleri böylece ortaya çıktığı gibi günümüz insanlarının, bu uygarlıkları ne kadar aşıp aşmadığını da anlamış oluyoruz.
 
Sümer Uygarlığı: Her şeyden önce anatanrıça düşüncenin ortak (Kolektif) yaşam kültürünü yavaş yavaş yok ederek, kral tanrıların dünyadaki en büyük yaratıcı güç olduğuna inanılan bağnaz, egoist, erkekçi yaşamın başlangıcıdır. Bu anlayışın esas temeli, herhangi bir kral tanrının ve buna bağlı olan topluluğun, tartışmasız diğer tüm tanrı ve topluluklardan üstün olduğunu savunan cinsiyetçi (Ataerkil) ve ukalalılığa dayanmasıdır. Neolitik anatanrıça düşünce, kültür ile Sümer Kral Tanrı düşünce, yaşam arasındaki ince farklılığın en önemli noktası, kadının analık duygu ve düşüncesiyle gerçek (Reel) komünal yaşamın var olmasıdır. Kral tanrıcılıkta ise erkeksi, bencil, egoist duygunun her şeye hükmetmesidir. Tanrıçalık ve Kral Tanrıcı Uygarlık arasındaki farkı ortaya koyarken, her ikisinin de insan oldukları düşünülerek, tanrıçalarında bazı olumsuzlukları görmezden gelinemez.
 
Tanrıçalık: Kadının biyolojik doğal, analık duygusundan doğan kolektivizm ve hümanizm, bilincinin büyük bir bölümünü kapsayıp, çok şeyin üstünde kendisini gösteren bir karakterdir.
Yine de buna rağmen kadının bir insan olduğu, insanın doğal yapısı gereği istemese de bazen maddi, manevi birtakım bencilliklerinin zaman zaman şahlanarak, bazı olumsuzluklar gösterdiğini bilmek durumundayız. Örneğin Neolitik Çağ’da kadınlar, toplumun tüm yaşam ve yönetiminden sorumlu en üst derecedeki kişilerdi. Toplumun ahlak ve sosyal ilişkilerindeki kuralları, Tanrıçalardan sonra kadınlar belirmekteydi. Komünal bu sosyal yapı içerisinde, kadınlar kocası olan erkekte herhangi bir olumsuzluk gördüğünde, kolayca evden kovup istemediği sürece bir daha yanına almazdı. Kadınların kocalarını tekrar yanlarına almaları için bağlayıcı hiçbir yapı bulunmuyordu. Çünkü doğan çocuklar anne ve dayılarının adlarıyla kimlik kazanıyordu. Aynı zamanda mülkiyet diye bir anlayışta olmadığına göre, erkek istediği kadınla yaşadığı gibi, kadında istediği erkekle birlikte idi. Özet olarak verdiğimiz bu örnek günümüzde çoğu insanlara namus kavramı adıyla, tamamen yanlış ve ters gelebilir. Esasında namusun ne olup olmadığı doğru, gerçekçi tartışıldığında, tek tanrıcı dinlerin erkek cinsiyetçi düşünceyle icat ettikleri, iki bacak arasının namus olmadığı rahatlık anlaşılacaktır. Toplumların yaşamlarını zehir edip çirkinleştiren kültür ve olaylar tanrı, din adıyla siyasi ekonomik, ticaret gibi olaylarda her türlü yalan, hile, hırsızlık vb. ahlaksızlıkları normal görüp uygulamaktır en büyük namussuzluk. İnsan olmalarından kaynaklı anatanrıça yaşam, ahlak anlayışında, bazı olumsuzluklar görülse de kral tanrılar ve tek tanrıcı erkeklerin dünyaya yaydıkları ahlaksızlıkların yanında, küçük bir nokta olarak kalıyor. Bu gerçeklerden hareketle günümüz yaşamının esas temeli, kadının analık duygusundaki kolektif, hümanizme uygun yasal ve kurallarla oluşturulsa bireysel, toplumsal haksızlıklar büyük oranda ortadan kalkacaktır.
 
Ataerkillik: Erkeğin biyolojik doğal dünyasında her zaman etkin olup, bilinç yapısının büyük bir bölümünü kapsayan doyumsuz ego, tekçilik, bencil, duygu, düşüncenin, her şeye hâkim olduğu bir karakterdir.  Bu da dünyadaki çoğu olumsuzlukların, erkelerin eseri olduğunun kanıtıdır. Erkeğin doğasından gelen egoist, bencil karakter yapısı, Sümerlerin “Kral Tanrıcılık” anlayışıyla gün yüzüne çıkıp insanlığa hükmetmesiyle, büyük bir ahlaksızlığın insanlığı çürüttüğünü artık herkes net bir şekilde görüyor ve yaşıyor.
 
Kral Tanrılar; hakimiyeti altına aldıkları halklara kendilerinin kutsal ve tek yaratıcı olduğunu kabul ettirip, her türlü kutsallık adıyla toplulukları özel zevklerinde kullanmaktır aynı zamanda. Tek tanrıcı dinlerse bunun üzerine biraz daha eklemeler yaparak devam ettirmektedirler. “Uygarlıkların Öteki Yüzü” adıyla bu çalışmanın esas kaynağı şu noktaya dayanıyor. İlkel köleci kral tanrı anlayışı ile, tek tanrıcı dini düşüncelerin birbirinden çok farklı bir yanları olmadığı halde, modern insanın bu gerçekleri ayırt etmeden her ikisine de körü körüne inanmayı sürdürmesini bilince çıkarmaktır. Diyelim ki Orta Çağ’ın sonuna kadar dünya insanlığı yeterli eğitim, bilgi, maddi olanaklara sahip değildi. Bu yüzden cahilce inanmaya devam etmesini bir noktaya kadar anlayabiliriz. Peki günümüzde her türlü bilgi, teknoloji ve maddi imkanlar mevcut olmasına rağmen, erkek hükümranlığına dayanan tek tanrıcılık ve kral tanrıcı kültürün yükseltilerek sürdürülmesi, modern cahillik değilse daha farklı bir anormallik var demektir.  İfade edilen bu çarpıklık en demokrat, çağdaş toplumlarda bile görülüyor. Bilgi ve Teknolojik Çağ’da, kadının doğal analık duygusuna yakın yasalar oluşturulsa, günümüzdeki büyük anormallikler rahatlıkla defedilecektir. Modern çağdaş demokrasi kültürü de kadının doğasından gelen, kolektivizm ve hümanizmayı savunmaktadır. Uygarlıkların Dil, Etnik ve Ahlak konuları tek tek ele alınarak, bu makalenin devamı şeklinde yazmayı sürdüreceğimiz, tüm okuyucuların bilgisine sunulur.
Cemal Zöngür
 
Kaynaklar:
https://evrimagaci.org/ilk-insan-asla-var-olmadi-5498
Alaeddin Şenel- İnsanlık Tarihi. İmge Yayınları.
Muazzez İlmiye Çığ- Sümerli Lidungurra. Kaynak Yayınları.
Ali Narçın- A dan Z ye Sümerler. Ozan Yayıncılık.
Samuel Noah Kramer- Tarih Sümer’de Başlar. Kabalcı Yayınları.
Trevor Bryce- Hititler. Kronik Yayınları
H. Craig Melchert, Derleyen- Luviler. Kalkedon Yayınları.
Abdullah Öcalan- Uygarlık. Mezopotamya Yayınları.
Yuval Noah Harari- Hayvanlardan Tanrılara Sapiens. Kolektif Yayınları.
Prof. Dr. Louann Brizendine- Erkek Beyni. Say Yayınları.
Prof. Dr. Louann Brizendine- Kadın Beyni. Say Yayınları.
David Eagleman- Beyin Senin Hikayen. Domingo Yayınları.
Alfred Adler- İnsanın Doğası. Payel Yayınları.
J.M. Roberts- Avrupa Tarihi. İnkılap Yayınları.
Donna Rosenberg- Dünya Mitolojisi. İmge Yayınları
Charles Keit Maisels- Uygarlığın Doğuşu. İmge Yayınları.
 

Kategori: 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...