Ana’ya İsyan/ Emine Arslan Ertekin

Edebiyat Bahcesi kullanıcısının resmi
Yuvarlak yüzüm, göğsüme kadar inen kumral beliklerim, ince belim, halim selim huyum on altı da yaşım, hayata heyecanla bakışımla yeni yetme dört kardeşin bir bacısıyım.

Hayalimde okumak, öğrenmek, kabuğumdan çıkmak, dünyayı görmek, tanımak, farklılıkları yaşamak var. Kimsenin görmediğini görmek, duymadığını duymak, bilmediğini bilmek isteyen bir yapı içerisindeyim.

Kabuklarımdan çıkmak, tabuları silmek isteyen birisiyim.

 Halam gelmiş bize, beni oğluna istiyormuş, duyunca varmadım yanına. Tepkimi anlasın istemedim. Hayallerim vardı, şimdi evlenme zamanı mı? “Olmaz!” dedim anama. Evlenmek istemediğimi babama duyursun istedim. Fikrimi yok saydılar. Beni benden ayırdılar. Bedenimi ruhumdan. “Ruhun senin olsun; bedenini nasıl kullanacağına biz karar veririz!” dediler. Onca isyanımı duymazdan geldiler, görmediler. Halaoğluna nişan yaptılar. Çok kıymetliymiş halam.

Hala çok kıymetli olduğu için baba malı verilmezmiş ama kız verilirmiş bunu anladım.

Gönülsüzüm ya! Nişanlım geldi görmeye, varmadım yanına. İstemediğimi bilsin diye. Gitti evine tabii. Halam incinmiş “Fakiriz de bizi beğenmiyor.” demiş. Mesele fakirlik mi! Benim sevdam başka, daha başka nasıl anlatsam ki?

 Anam zengin ailenin kızı, mal varlığı babamdan da fazla, damadı olacak adama para veriyor çeyizinizi dizin, kızımın gönlünü edin diye. Beni çeyizle, parayla pulla kandıracaklarını, gönlümü satın alacaklarını sanıyorlar. Gönlüm para da pul da satın alınacak koca da değil, ben sana nasıl anlatayım anam! Sen canından inen canı anlamazsan halam anlar mı, üvey anam anlar mı, babam el olmuş anlar mı anam!

   “Köylerde kalaycılık yapıyor, aslanlar gibi ekmeğini kazanıyor, daha ne istiyorsun?” diyorsun ya! Beni yük görüyorsun desem; yük değilim, zenginsin. Ruhumdaki fırtınaları görmeyi neden istemezsin? Ben senin parçan değil miyim?

    Ana sen!

    Kuzun ben!

    Büyük düşünce sen!

    Küçüğü ben!

Kıralım eski kalıpları emmi kızı emmioğluna, dayıkızı halaoğluna yarı nikâh cümlesini yok edelim beraberce. Önümde rehberim, yol açanım, koruyanım ol, kıyma kınalı kuzuna!

Anlatamadım. Kıydılar bana. Yemeden içmeden kesildim, uyku tutmuyor, öksürüyorum, ciğerlerim parçalanıyor. Benzim soldu. Halam tepemizde: “Benim bir topak etimi verin!” diye baskı kurar kardeşine. Ben bedeniyle ruhuyla bir insan değilim. Halamın deyimiyle bir topak etim. İşte bunlara isyanım, anlatamıyorum.

Nişanlım gelmiş, soğuk erzak odasına getirdiler beni, güya gizlice görüşecekmişiz. Kış günü sobasız erzak odası karanlıkta birer minder açmışlar, oturduk karşılıklı, öksürmekten başka bir şey yapmıyorum. Hangi ortak noktamızla hangi hayalimizi konuşacağız ve geleceğimizi planlayacağız? İstenmeyen bir evlilikte hayal olur mu? Acı olur, ızdırap olur, hastalık olur, sonunda ölüm olur ve beni öldürüyorlar.

 Yetmedi tüm bunlar: Kardeşlerim haber almışlar nişanlımın ziyarete geldiğini. “Bacısını koruyamadı, oğlanla görüştürttüler.”  dedirtmemek için saldırdılar ikimize dördü birden. Soğuk odada buz gibi minderlerde oturduğumuz yerde. Damat kaçtı biliyormuş bu adetleri ben savunmasız ve korumasız kardeşlerimin yumruklarına maruz kaldım. İki kardeşim benden küçük oldukları halde ablalarının namusunu korumaları gerekiyormuş. Canından indiğim anam bile sessiz kaldı oğullarına karşı çıkmadı. “Görüşmelerine ben izin verdim, kardeşiniz görüşmek istemiyordu bile.” demedi.

 Benim ruhumu hep beraber öldürdüler.

Kan kusmaya başladım. Rengim sapsarı, yatıyorum sürekli, kalkamıyorum, kalktığımda başım dönüyor.

Büyükler düğün yapma kararı almışlar.

Bu gece kına gecemmiş. Davul zurna çalıyor, insanlar eğleniyor dışarıda. Hiç kaçıp kurtulma imkânım kalmadı. Öyle bir kan kustum ki hem ağzımdan hem burnumdan. Parça parça top top pıhtılar geliyor. Parçalanan ruhum parçalanan ciğerlerimi koruyamıyor. “Beraberce bittik!” diyor. Yalnızım, tükendim sabah ata bindirip halamın evine gelin indirecekler.

Gönlümü kırdılar, yuvamı kurdular. Hem istemediğim adama zorla verdiler hem “Neden görüşüyorsun?” diye zorla dövdüler. Kırılan gururum, parçalanan ciğerim, kaybettiğim geleceğim… Arta kalan halamın deyimiyle bir topak et olarak at üstünde götürülen gelinim.

Zifaf diye son kalan canım da tükendi. Bir haftalık gelinken yattığım yerden bir daha kalkamadım. Anamla babam haber almışlar kalkamadığımı, geldiler koca evime, götürdüler beni arta kalan kemiklerimi kurtarma amacıyla… Biraz değerlendim mi ki evlenince?

Geç kaldılar. Babam ata bindi, beni de arkasına bindirdi en yakın Elbistan’daki doktora götürüyor. Babamın beline sarıldım. Düşmemem için de babamın beline iple sardılar beni. Yine öksürüyorum. Kan kusuyorum. Mendilimde kahverengi et parçacıkları var kahveye benzer, babama haber veriyorum: “Bunlar ne?” diye son cümlemmiş.

Dönüp evimize geliyoruz. Kadınlar ağlaşıyor, kardeşlerim ağlaşıyor, yıkadılar beni, kefenlediler salacaya koydular, üzerime gelin giderken giydirilen yeşil duvağımı örttüler. Dört kişi omuzlarına aldı tabutumu, götürüyorlar en küçük bacım Feride’nin feryadını duyuyorum.

    Kapımızın önü kavak

    Dalın kırdım ufak ufak

    Benim bacım gelin oldu

    Yüzünde de yeşil duvak.

Kalabalık yürüyor, ben omuzlarda gidiyorum. Bacım hâlâ bir şeyler söylüyor. İçi yanan tek kişi. Hissediyorum bunu ama uğultu halinde sesler, seçemiyorum kelimeleri, uzaklaşmış olmalıyım evden.

Gönlümü kıra kıra yuvamı kurdular. Gönlüm kendini kara toprağa kattı eridim orada. Katilim oldu karındaşlarım, anam, babam. On altı yaşında goncaydım gülü açmayan, açacak gül goncalarını besleyen toprak oldum, vardığım son durak kara toprak.

Goncalar solmasın, gülünü açsın diye onları besler dururum.

Kategori: 

Bunları Okudunuz mu?

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...
Girit Leblebisi
  Ben vakitlice davranmış, gün batımını da izlemek için kahvelerin gürültüsünden uzakça bir bankı gözüme kestirip oturmuştum. Bir süre sonra,...