LİCELİ ANNENİN BİLGELİĞİ VE BİR ALBAY!

Ahmet Bakır kullanıcısının resmi
O küçük taşra kasabasında karşılaştım Celalettin Cerrah'la. Hani bir zamanların kudretli emniyet müdürü olarak bildiğimiz bıyıklı faşistle. Lise yıllarımda milli güvenlik derslerine giriyordu.

Bir gün okul müdürü ve diğer hocalarla birlikte Cerrah'ta girdi sınıfa.

"herkes ellerini başının üstüne kaldırsın, arama var!" dediklerinde rahattım. Zira sigarayı teneffüste bir ağacın dalları arasına saklamıştık.

Cerrah koşar adım yanıma geldi, kitaplarımın sayfalarını karıştırdı ve bağırdı "buldum, buldum!" diyerek.

Afallamıştım. Ne bulmuştu acaba? Neden sonra elindeki "Deniz Gezmiş'in babasına yazdığı mektup"u görünce kızdım kendime.

Unutmuşum yıllar öncesinde kesip saklamıştım bir dergiden.

---

Kasaba sakin, olaysız günlere beşiklik eden bir yerdi. Yıllardır pek bir olay çıkmazdı, sadece 4 ay önce bir mezra kavgası olmuş ve belalı olduğunu, anlatılanlardan öğrendiğim bir adam, komşusunu, gözünü kırpmadan öldürmüştü.

Kasabanın caddesinde elleri kelepçeli giderken, yanındaki Celalettin Cerrah'a gösterdiği süklüm- büklüm saygıya bakmış ve kendi kendime "Bu belalı adam bile Cerrah'tan korkuyorsa, bilmediğim, bir şeyler var demektir"

--------

Beni okuldan apar topar aldı, emniyete götürdü, elbette ellerimde kelepçelerle. 

Ömrümde hiç karakol görmemiştim, anlatılan efsaneler de sadece korkumuzu çoğaltmaya yaramıştı.

Garip bir durum vardı o an.

Çok garip.

Hiç korkmuyorum, karakoldan, kelepçeden ve Cerrah'tan. Kendime de, bu korkusuzluk halime de şaşıyorum.

Amerika'da okutturulmuş ve orada provokasyon teknikleri almış bu emniyet amiri, önce "ikna yöntemleri" denemeye başladı.

"Bak oğlum sen okulun en zeki ve çalışkan öğrencisisin, yapma yazıktır sana ve geleceğine. Senin şeflerin oğulları bir eli balda, bir eli yağda ve villalarda yaşarken, sizin gibi yoksul çocukları kullanıyorlar." dedi.

İşte burada film koptu, kendi kendime "bu adam nasıl Amerika'da okumuş, nasıl bir eğitimdir bu? Hiç bir hakikati yok mu bunların?" diye düşünerek ve birazda diklenerek başladım konuşmaya.

"Bak hocam (derslerimize girdiği için hocam diyordum), benim şeflerimden kastın Kaypakkaya, Deniz ve Mahir'se onlar şu anda toprağın altındalar. Ama senin şeflerin ise Koçlar, Sabancılar ve Demireller…

Senin bana söylediklerini aslında ben sana söylemeliyim. Sunta yolsuzluğu ile Demirel’in yeğenini nasıl kayırdığını gördük. Ama benim önderlerimi, yani Denizleri ise astırdı bu hırsızlar kralı."

Öfkelendi ve gerçek yüzünü göstermeye başladı.

Daha küçüktüm ve karakolu hiç görmemiştim, korkmam gerekiyordu, ancak hiçbir korkunun esamesi okunmuyordu bende. Buna çok şaşırıyordum.

Oysa "haklılar, haklılığından alırlar cesaretini" gerçeğini o güne kadar içselleştirmemiştim.

Sonrası o küçük dünyamı yaralamak niyetiyle coplamalar ve kaba dayaklar. Başarılı olamadı ne var ki.

--------

Lice'de kalekolların yapımına direnen insanlara bir albayın anonsu bu öyküyü anımsattı bana.

Albay: "Kadınlara sesleniyorum, çocuklarınızı alıp gidin, sizi buraya gönderen şefler, çocuklarını Amerikalarda, kolejlerde okutuyorlar, sizin gibi yoksulları kullanıyorlar" anonsuna bir kadının gür sesi karşılık vermiş.

"Bana bak albay ben bizim şefleri de tanıyorum sizin şeflerinizi de, evlerinde ayakkabı kutularına, kasalara ve odalara sakladıkları paraları nasıl kaçıracakları telaşında olan sizin şeflerinizin çocukları. Yalan söyleme"

Usulca fotoğrafa, fotoğrafta ki o yaşlı kadının ellerine baktım. Bin yıllık öğretmenim bu çizgilerdi.

Bunu daha iyi anlamıştım.

 

Kategori: 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...