Nurhak’lı, 6 Mayıs’lı Tarih(imiz)Den[*]
Gül göçürür şafağından
Doğanın altın şafağından
İnsanın altın şafağından
Tarihin altın şafağından
Biz kırıldık daha da kırılırız
Kimse dokunamaz bizim suçsuzluğumuza.”[1]
Gül göçürür şafağından
Doğanın altın şafağından
İnsanın altın şafağından
Tarihin altın şafağından
Biz kırıldık daha da kırılırız
Kimse dokunamaz bizim suçsuzluğumuza.”[1]
Ümüş Eylül Kültür-Sanat/ Hasan Şahingöz (HS): Sizce yazarlık nedir? Yazarlığın ayırt edici özellikleri nelerdir? Kime, neden yazar denir?
Temel Demirer (TD): “11. Tez”ci eyleminin saflarında, “Yazmak eylemdir; yazarlık ise son saatin işçiliği,” diyenlerden ve elime her kalem alışımda Friedrich Engels’in, “El yalnızca emeğin organı olmayıp, aynı zamanda emeğin ürünüdür,” uyarısını anımsayanlardanım.
HS: Bir insan neden yazar, neden yazarlığa soyunur?
TD: Kanımca zaruretten; en azından benin için böyle bu!
Salgın “Bitti”, “Nihayete erdi” mi? “Hayır”!
en mükemmel ifadesidir.”[1]
Asıl adı Gürkan Coşkun’du; Çorumlu ve Parisli idi. 25 Eylül 2022’de 81 yaşında kaybettik Onu…
1941 doğumluydu, “kuyruklu yıldız” anlamına gelen ‘Komet’ ismini kullanırdı.
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde gördüğü eğitim sonrasında 1971’de Vincennes Üniversitesi’nde plastik sanatlar eğitimi almak için Paris’e yerleşti.
İlk sergisini eğitim gördüğü Fransa’da açtı. Viyana, Salzburg, ve Brüksel’de de kişisel sergiler açmıştı.
başka bir nefestir”[1]
Ülkelere bölünmesi yeryüzünün!”[1]
İklim krizinin güncelleştirdiği “Bir sona doğru mu gidiyoruz?” sorusu, ister istemez Jean-Paul Sartre’dan mülhem şu diyalogu anımsatıyor: “... ‘Her şeyi silip yeniden başlarız.’
Mathieu gülümsedi: ‘Her şey silinir silinmesine, ama başlanmaz yeniden.”
Hayır, düşünen aklın karamsarlığı için hiç de imkânsız değil bu!
hepsini senin adınla çağırıyorum”[2]
Sinema, edebiyat, sanat, aşk, siyaset 47 yıllık yaşamının özetiydi. Coğrafyamız sinemasının en önemli ismiydi. Onun ardından Onun cesaretinde bir yönetmen çıkmamıştı. Kim ne derse desin büyük devrimci bir sinemacıydı; dik duran müthiş bir gözlemci, yetkin öykücüydü.
diz üstünde değil.
Yaşam hep ayakta
yapılması gereken bir iştir.”[1]
Yazmak, tasarımla ilintili bir gerçek ve yaratıcı bir eylemdir; eylem olarak ele alındığındaysa toplumsallaşabilen/ dönüşebilen hakikâtin kendisidir.
Yeniden üreten, yorumlayan, değiştiren ve dönüştüren bir birey olarak yazar, yazmak süreci boyunca kendisiyle, doğayla ve toplumla bir hesaplaşma içindedir aynı zamanda.
kolayca yazıldığını mı sanıyorsunuz?”[1]
Johann Wolfgang von Goethe’nin, “Gökyüzüne çizilmiş resimdir;” Friedrich Hegel’in, “Güzel sanatların en üstünü ve en zor olanı,” diye tanımladıkları şiir -eskilerin deyimiyle- “İnsani bir mefkure”dir; Ahmet Hamdi Tanpınar’a göre, “Saf bir lisan”dır.
“Şiirin sabit bir tanımı yoktur,” denir; “Şiir gökyüzünün sonsuzluğu, denizin engin derinliğidir, ateştir, itirazdır, ütopyadır,” benim için…