En yakınlarımızla bize ait bir yaşam alanımız olması için bir eve ihtiyaç duyarken ailemizdeki, sosyal çevremizdeki insanlar bizden “daha iyi” evlerde oturuyor diye borçlanıp tüm paramızı daha iyi tasarlanmış beton yığınlarına gömüyoruz. Kendimizi, işini kaybetmekten daha çok korkarak daha çok çalışmak zorunda olan insanlara dönüştürüyoruz. Hayatımızı kazanabilmek için çalışmaya ihtiyaç duyarken para kaynakları için çalışan gönüllü kölelere dönüşüyoruz. Tabi ki sadece kendimiz için çalışmıyoruz çocuklarımıza da iyi bir gelecek bırakmak istiyoruz. Sanki ölümsüz varlıklarmışız gibi gelecek inşa ederken şu anımızdan çalıyoruz. Kendimizi bir anda “Ne çabuk büyüyor çocuklar, biz ne çabuk yaşlandık? diye sorarken buluyoruz. Aslında biz insanlar yaşamaktan vazgeçtiğimiz anda yaşlanmaya da başlıyoruz Çocuklarımızı yetiştirirken ilgimizi ve sevgimizi yeterince hissettiremediğimizde aramızdaki bağ hasar görüyor. Bizler onların en iyi imkânlarla yetişmeleri için çabalarken onlar da ilerde bizim en iyi imkânlarla bakılmamız için çabalıyorlar.; Çocuklarımıza bırakabileceğimiz en iyi miras neye ihtiyaç duyduklarını bilen üretken bireyler olarak yetişmelerini sağlamaktır. Hayatın ne zaman ne getirebileceği bilinmez biz ya da çocuklarımız işimizi kaybettiğimizde evimizin duvarlarını ya da arabamızın kaportasını kemirerek hayatımıza devam edemeyeceğimize göre en önemli kazanım üretebilen biri olabilmektir. Kafamızı dağıtmak için gittiğimiz eğlence mekânları da buluşarak sohbet ettiğimiz arkadaşlarımızda işimizi kaybettiğimizde bize sarılıp bizi teselli edemeyeceklerine göre korumamız gereken en önemli bağ aile bağıdır. Tek sığınağımız olan ailemizle daha çok vakit geçirerek eğlenmeyi öğrenmeli ve öğretebilmeliyiz.Bırakılan mirasa güvenerek yaşayan ya da daha fazlasına sahip olmak için ömür tüketen bireyler güven duygularını maddiyata bağlarlar. Hayatları boyunca da sahip olunca mutlu olacaklarını sandıkları şeyler için çabalayıp sahip olduktan sonra hissettikleri anlık hazlarla yetinmek zorunda kalırlar. Sözün özü daha çok kazanmak ne için çalıştığımızı unutmadığımız sürece önemlidir. Unutmaya yüz tutuklarımızı beraberce yeniden hatırlamaya var mısınız? Mutluluk İksiri isimli kitabımda göz ardı ettiğimiz gerçeklerimizi değildim.
Özgürleşme Zihinde Başlar
Özgürlük ilkel olmayan basit yaşamlarda saklıdır. Yarış atı gibi koşturmaya zorlanırken bizim için önemli olanlarla öncelikli olanları birbirine karıştırarak iç huzurumuzla sessiz sedasız vedalaştık.
Kategori:
Bunları Okudunuz mu?
Hapishane Edebiyatı
Ümüş Eylül Dergisinin 53. Sayısı Yayınla...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan
Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Ekim-Kasım-Aralık 2024 tarihli 53. sayısı...
Düşünsel özgürlüğün Sınırsız Kütüphanesi...
Görülmüştür Kolektifi, Redfotoğraf grubu ve Karşı Sanat, “içerdekilerle dışardakileri buluşturan” ortak bir sergiye daha imza atıyor. Fotoğrafçılar,...
SINIRSIZ KÜTÜPHANE
SINIRSIZ KÜTÜPHANE
Tutsakların içeride yazdığı yüzden fazla kitap, resim ve karikatür ile fotoğrafçıların bu temada çektiği / yaptığı fotoğrafları...
Konuk Yazarlar
ZİNE/ Nazir Atila
Zine birden telaşlandı. İçini derin bir üzüntü kapladı. Yüreği korkuyla karışık bir heyecanla atmaya başladı.
“Korkma Zine, okulun reviri var,...
"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...