MEKTUP

Müslüm Aslan kullanıcısının resmi
Sararmış bir sayfadan kızılca sözcüklerin kayıyor kalbimin en kurak yerine.
Işılca bir yeşilin renklerinde çocukça tezcanlılıkla mahsur nefesim, nefesimin ufuğunda bizlere şuandan geçmiş ve gelecek arasında mekik dokuyan asi bir zaman vaat edersin. 
 
Kimden geldiğinde kıymetini yitiriyor kıymetinde. Anlamların arasında bir sır gibi büyüyen kıskaçlara yenik düşmeyen dizeler silsilesi gibi kuruluyorsun hayatımıza. Ne ezberlediğim şiirlerimin bağrında, ne yastığımın altında nede kendimden geçtiğim voltalarda yerin yok diyorum. Tanımsızsın...
 
Öyle ya umuda yakın her şey gibi. Dağsın, berekete hısım kavgacısın. Ve nihayetinde aynasısın, yüzü, elimin içisin. Biraz nisan yağmuru. Usulca kirpiklerime eğilen kutsal rüya kokusundan, sıkmayan narin edalı bir sabahsın. 
 
Tel örgülerden kopamayan bir çift el, yıllara inat ananın gözlerinden akıtmadığı özgür yarınlara ağıtlarla sardığı, sakladığı gözyaşısın. 
Tanımsızsın diyorum… 
 
Dört duvarlı cehennem tarihine yazılırdın. Bahar güzelliğiyle sıkıntılara örtünen müjde. Habersiz, selamsız gelirdin, selamı saklı bir kelam. 
 
 
 
Dağılmadan mürekkebi ellerimin 
Dağılmadı mürekkebi ellerimin 
Rengi sesinde 
Ömrü yağmurlarımdan büyüyen düş 
İki satırda kaldı gözlerim 
Her serpilişinde üşürdü bitimsiz tutsak gece 
Adın kaldı işte durmadan tattığım hece 
 
 
 
Sözler vardı zaman içinde kalır, sözler vardır yarına açılır. Sözler vardır yürek içinde göz, sözler vardır yara bere içince koşar hayatın en masum yerinde dinlenir ve çekerek zaferin bayrağını uslanmaz, yorulmaz yeminlerle kucak acar kavgaya. Sözdün işte, tepeden tırnağa dağa bürünen -ki dağ bizde adam akıllı içmektir insanlığını, kimliğine ibadet ederek. 
 
Bir uzun hava nasıl hırçınlığıyla çağlayanlaşırsa acı dalgalarıyla kadere. Kara bulutlar yerleşirken korkunç sesiyle ovalara, kasvet nasıl abanırsa yüreklerin günlerine, sen tam tersiydin. Ruhumun patikalarından sislerden hayali adımlarla sana koşarken; sen… ah sen ömrümün sessiz vaveylası, alnında güneşle konardın zamana, mekâna ve yıllara… 
 
Bütün acıların bana… Minnetsiz yarınlar sana diyerek. Sen; Ömrümün iz bırakan neşesi… Üç harf öğretirdin bana d-a-ğ! dağlardın direncimi kavgacı kılarak, kimliğimdeki ibadette. 
 
 
Bu devran nerelidir bilmezler 
Sırtımızda sürgün bir yara 
Biliyor kendini hançer bir kıyamete 
Sürgün ki sürgüler kapısını hasretin 
Şu avucuma sığmıyor gök susuyor 
Dinleyişler kekeme 
Suskun savaşçıdır sözler bazen 
Duyar mı bu devran harfin kuyusunda tutuşurken çığlığım 
Adınla düş koynuma 
Üşüsün bu tutsak gece
 
 
 
 
 
Kategori: 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Dergisinin 54. Sayısı Çıktı
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Ocak-Şubat-Mart 2025 tarihli 54. sayısı...
Ümüş Eylül Dergisinin 53. Sayısı Yayınla...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan  Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Ekim-Kasım-Aralık 2024 tarihli 53. sayısı...
Düşünsel özgürlüğün Sınırsız Kütüphanesi...
Görülmüştür Kolektifi, Redfotoğraf grubu ve Karşı Sanat, “içerdekilerle dışardakileri buluşturan” ortak bir sergiye daha imza atıyor. Fotoğrafçılar,...

Konuk Yazarlar

Feyza Eren’den Akdeniz’e Lirik Bir Güzel...
  Uzun yıllardır sanat yaşamını ABD’de sürdüren Feyza Eren, “Vedadır Belki” adlı, tekli çalışmasıyla yeniden...
80’LİK DULLAR-1/ Sedat ÖNCER
Çünkü nüfusu orta yaşın da çok ötesinde insanlardan kuruluydu. Beldenin tek camisinden gün yoktu ki bir sela sesi duyulmasın… Emeklilerin tercih...
ZİNE/ Nazir Atila
Zine birden telaşlandı. İçini derin bir üzüntü kapladı. Yüreği korkuyla karışık bir heyecanla atmaya başladı. “Korkma Zine, okulun reviri var,...