
en büyük sorumlusu ve yaratıcısı, bölgesel ve küresel çapta emperyalist amaçlı hareket eden devletlerin, bilinçli şekilde ülkelerin iç işlerine burunlarını sokup, bazılarını satın alarak çatıştırmalarının sonucudur. Başka yerde suçlu aranmamalı.
Bugüne kadar sol ve sosyalistler, Avrupa’nın kapitalist ve emperyalist olduğu ifadelerin dışında, Avrupalıların ırk, bağnazlık, katliam ve sömürücülüğü, hangi argümanlarla nasıl uyguladıklarını, akademik çerçevede inceleyip tartışmadılar. Bu yüzden her konuda ideolojiye saplanıp kalınması, Avrupalıların birçok kötülüğü daha kolay uygulamalarını sağladı. Gelinen aşama ve sonuç açısından, sosyalistler ezilen halklardan özür dilemeliler. Yüzyıllara damgasını vuran modern Avrupa üçyüzlülüğünün, yalnızca kendilerine demokrat, kendi insanlarına hak tanıyan katliamcı karakterlerini hiçbirimiz çözemedik ya da doğru ifade edemedik. Kimilerinin eleştirdiği Rus ve Çin Liderlerinin tahlil ve direnişleri sonucunda, tüm dünya Avrupa’nın üçyüzlü olduğunu ancak öğrenebildi. Biz sosyalistler bu çabanın neresindeyiz, ne yapıyoruz?
Siyasi ve ekonomik nedenlerden kaynaklı, dünyanın her tarafından evini, ailesini, duygu ve tüm hayallerini ülkesinde bırakıp, Avrupa’ya gelmiş ve gelmeye çalışan her toplumdan insanların, artık çok kutuplu dünya ve Avrupa düzeninde, ne yaşayacaklarından maalesef haberleri yok. Avrupa ise bu zamana kadar modern, çağdaşlık maskesiyle, saklamaya çalıştığı ırkçı ve katliamcı karakterini, Rusya ve Ukrayna Savaşı ile saklama ihtiyacı duymadan açıktan uygulamaya başlaması, dünya insanlığını şoke uğrattı. Gerçekler bu aşamada iken sonlarının ne olacağını hâlâ düşünmeden yaşamaya devam eden göçmenlerin bu tutumu, Avrupalılara büyük cesaret verdiği de unutulmamalı. Herkes şunu bilmeli ki hiçbir şey eskisi gibi gitmeyecek, dünyanın her yerinde. Birkaç yıl sonra çoğu göçmen ülkesine dönmek zorunda bırakılacak. Kendi ülkesine dönme imkânı olmayanlarınsa, çok zorlanacakları akıldan çıkarılmamalı. Döneceklerin büyük çoğunluğu yaşamlarını sürdüreceği maddi olanaklara sahip olmamaları da ayrı bir işkence olacak. Farklı ülke ve toplumdan olan göçmenlerin, sosyolojik yapılarını ortalama olarak herkes tahmin edebiliyor. Göçmenlerin bu özelliklerine girmeden, esas tartışılması ve eleştirilmesi gereken iki önemli toplumsal katmanı, daha farklı yönlerden irdelemeye çalışalım. Bunlardan birisi kendi ülkelerinin sistemlerine karşı olan sol sosyalist kesimin öngörüsüzlüğü, ikincisi ise Müslümanların Gavur dediği ülkelere sığınmaları ve ekonomik amaçla gelenlerin karakterleri.
1-Sol ve Sosyalistlerin Öngörüsüzlüğü: Bu makalenin yazarı olarak kendim başta olmak üzere tüm sol ve sosyalistlerin, kendi toplumlarını ve devamında dünyanın düzenini değiştirecek teorik, politik iddialara sahip olduğumuz halde, Avrupa’nın üçyüzlüğünü kavrayıp açığa çıkarmadan, Avrupa’ya iltica etmemiz, önemli tartışma konularından birisidir. Zira ülkemizi ve dünyayı değiştirecekken, Avrupa’nın demokrasi ve insan hakları adıyla dünyayı aptal yerine koyduğunu aklımızın ucundan geçirmememiz, bizlerin ne kadar eksik teorilere sahip olduğumuzu kanıtlıyor. Ta ki Avrupa ve Amerika’nın (NATO), Ukrayna vb. ülkeleri satın alıp Rusya’nın üzerine kışkırtması sonucunda, Rusya’nın son çare olarak Ukrayna’ya savaş açmasına kadar. Ve Avrupa’nın bu üçyüzlülüğünü hiçbirimiz anlamış değildik. Hatta bir kısım sol ve sosyalistler, Avrupa’da elde etmiş oldukları maddi şeylerle, adeta çevresini ezen bir şekilde narsist kişiliğe dahi büründü. Dünyadaki gelişmeleri biraz takip edenler hatırlar, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, savaş başladığında şu belirlemeyi yapmıştı. Bundan sonra Avrupa eski Avrupa olmayacak. Ve bu öngörü kısa sürede doğrulanmış olup, Avrupa’nın dünyayı nasıl uyutup kendi insanlarını yaşatmaktan başka bir şey olmadığı net bir şekilde anlaşılmış oldu.
Buna daha açık ve somut örneklerse; sözde dünyanın en bağımsız ve kimsenin etlisine sütlüsüne karışmayan İsviçre’nin, el altından sorunları olan ülkelere en çok silah satanların başında yer alması. Rusya Devletinin ve Rus iş insanlarının varlıklarına çökmesi. Aynı şekilde Finlandiya, İsveç, Norveç, Danimarka ve diğer tüm Batılı ülkeler, NATO’ya üye olmakla kalmayıp, Rusya devletine ait mal varlıklarına ve nakit paralarına çökmeleri. Hani evrensel insan hakları ve hukuka saygıları vardı? Kaldı ki Ukrayna vb. devletlerin siyasetçilerini uşak gibi kullanıp, Rusya üzerine kışkırtan yine kendileridir. Diğer bir örnek; Tayvan, Filipin, Tayland, Japonya ve Güney Kore’yi kullanarak, Çin’in üzerine kışkırtmaları, Batının ne kadar derin üçyüzlü olduğunu, savaştan başka bir şey düşünmediğini kanıtlamaktadır. Tüm bu insanlık dışı faşist uygulamalar, dünyanın en demokrat ve insan haklarına sözde sahip olan Avrupa ülkeleri tarafından gerçekleşmesi, dünyanın hiçbir yerinde insan yaşamının garanti olmadığının somut örneklerindendir. Böylece artık sosyalistler ve göçmenlerin hepsi, nasıl bir uçurumun içerisinde yaşadıklarını anlamış olmalılar. İfade ettiğim bu olayların dışında her Avrupa ülkesi, göçmen yasalarıyla ilgili yeni yasa ve kanunlar çıkararak, göçmenleri canından bezdirecek şekilde maddi, psikolojik baskıları daha da açıktan uygulanmaya koymuş bulunmaktalar.
2-Müslümanların Gavur Ülkelerine Göçleri: Müslümanlarla ilgili çok fazla ifade edecek bir şey yok. Nedenine gelince; Müslümanlar içerisinde istisna kişiler dışında diğer tüm İslam toplumları, her alanda inançlarının tersi şekilde yaşadıkları için, Avrupa’ya gelmeleri onlar açısından hiçbir sorun arz etmiyor. Yeter ki para kazansınlar. Müslüman Göçmenlerin, Arabistan başta olmak üzere dünyanın zengin Şeriat ve İslam ülkelerine gitmemelerinin nedeni, Müslüman ülkelerde beleşten para vb. imkanlara sahip olamadıklarını çok iyi bildikleri içindir. Diğer bir nedense Türkiye haricinde hiçbir Müslüman ülke, Müslüman göçmenlere uzun süreli kalıcı sığınma hakkı vermiyor. Hani hepsi İslam ve din kardeşi ya!
Avrupa’nın üçyüzlü karakteri ile ilgili ifade edilen gerçeklere rağmen, Avrupa devletlerinin kendilerine muhalif olan Sosyalist ve Müslümanlara sığınma hakkı tanıması, Avrupa’nın gerçekte insani düşünceye sahip olduğundan değil. Kapitalist ve Hıristiyanlığa muhalif olanları asimile edip içlerinde eriterek yok olmalarını sağlamaktır. Daha da önemlisi, sığınmacıları kullanarak dünyaya sözde hümanist olduklarını bunlara dayandırarak daha inandırıcı argüman olarak kullanmalarıdır. Üçüncü amaçlarıysa ucuz iş gücü olarak faydalanmaları. Ve dünya insanlarının çoğu da bunu yedi. Ancak bundan sonra dünyada yaşanan değişimler ve gelişmeler sonucunda, artık ne devletler düzeyinde ne de birey ve siyasi oluşumlar, kimseyi kolayca aldatamayacak. Herkese geçmiş olsun.
Cemal Zöngür
Yorumlar
Alman solu ve kısmen Avrupa
Alman solu ve kısmen Avrupa solu, Yugoslavya'nın dağılmasının bir hata olduğunu ve dağılan ülkeler de yapılan araştırmalar sonucu da o, ülkeler, birliğin özlemi içinde olduklarını söylemiş çoğunluk.
Sol o zaman da sessizdi şimdi de 3. Dünya Savaşı gibi bir Ortadoğu bölge savaşı oluyor ve yeniden dizayn edilecek bir sürece evrilirken, Avrupa'nın emperyalist yüzü kızarmadan öte gülmekten çeneleri kavuşmaz oldu...
Eline sağlık hocam.Öncelikle
Eline sağlık hocam. Öncelikle ezberi bozan alışılagelmiş, tekrarı söylemlerden uzak konuları yazdığın için teşekkürler.
Dayanışma ve başarı gelişmiş bireylerin ve toplumların eserdir. Ülkemize, dünyamıza bakalım istisnalar hariç, hangi partiler ve toplumlar, devletler başarıdan başarıya koşuyor? Herkes ben diyor. Kendi liderini yanlış da olsa alkışlıyor.
Kendi liderini eleştirmeyen sorgulama yan bir parti , ülke ve toplumlar gelişebilir mi?
Saygılar.
Çok teşekkür ederim yorumunla
Çok teşekkür ederim yorumunla katmış olduğun değere. Elbette ifade ettiğin gibi kendisini ve liderini eleştirmeyen hiçbir düşünce gelişemez.
Yorumunla katmış olduğun
Yorumunla katmış olduğun değere çok teşekkür ederim. Belirttiğin gibi birçok samimi sol bazı gerçeklerin farkında oldu ama, yeniden örgütlemeyi gerçekleştiremedi.